Soma, kömür karasının arkasındaki cevher. Madenleri, maden kazaları, mahkemeleri, acıklı hayatları, madenci heykeli ve son olarak hala acılarının sarılamadığı 301 madencinin kederli hayat hikayeleri, aileleri. Bunlar gerçeklerimiz. Bir başka gerçeğimiz bunların çok gerilerinde tarihin sayfalarına sıkışmış duruyor olması. Anadolu yaşayış, geleneği, kültürünü, yerleşim alanlarını, köyleri, evleri, mimarisi, sosyolojik yapılarını, analiz ve özgeçmişlerini, turizme kazandıramamamız.

İşte Soma kömürünün arkasındaki gerçekler. Soma Çarşısı; geleneksel ahi adabının izlerinin hala durduğu esnaf yapısı ve işyerlerinin mimari karakteri sokak dokusu, camisi, hanı, hamamı hala yaşıyor yaşamayan kaybolmuşların da ortaya çıkarılmasını ekonomiyi canlı tutacak eski alışveriş mekanları ve çarşı tarihinin yaşatılması gereken, Kentsel Sit olabilecek alanı.

Hıdırbey Camisi’nin hala capcanlı duran, süsleme motifleri parlayan boyaları ile görülmeye değer olan, geleneksel mimari yapısıyla ayakta duran cami bu dahi kendi başına bir kültür hazinesi, bir diğeri Damgacı Cami’si, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün restore ettiği yakın zamanda tamamlanacak olan bu cami 500 yıllık Anadolu camilerinin karakteristik özelliğini taşıyor. Kerpiç, taş, ahşap karışımını akla çağrıştırdığı kaba yapı malzemelerinin burada can bulduğu incelip incelip nakış gibi işlendiği bir cami, Hıdırbey’den çok önce kalem işi sanatkarlarının süslediği bir lokma bir hırka derviş adabıyla yaptıkları süslemelerden oluşuyor.

Bir diğerinin hikayesini yıllar önce yazmış ve fotoğraflamış hatta resimlemiş olduğum (Tarhala) Darkale Köyü onun yıllar önceki hikayesi aşağıda anlatılıyor ancak ilk tanıdığım yıllardan beri bir çivi dahi çakılamayan, hatta bazı siyasi ayak oyunlarına kurban edilerek bir türlü hazırlanamayan ‘Koruma Amaçlı İmar Planı’nın’ yapılamaması ve kentsel sit ilan edilememesi dolayısıyla korunamaması. Bir çok şahıs, kurum, dernek öncülük etsede her biri mücadeleyi bayrağı yere düşürerek kaybetmişlerdir. Oysa bu milli bir mesele. Herkes, Bursa Cumalikızık, Selçuk Şirinköy, Safranbolu evleri ile kıyaslıyor. Bu saydıklarımın herbiri bölge kültürlerini yansıtması yaşatması açısından çok önemli köyler, evler ancak, Darkale köyünün dokusu hiçbir Anadolu köy yerleşimine benzememekte komşuluğun iç içe geçtiği hatta sokak çeşmesinin sokakta mı evin bahçesinde mi olduğunun ayırt edilemeyeceği kadar dokunmuş bir plan, odaların köprü, köprülerin ev komşusu olduğu bir yerleşim, adını aldığı Tarhala tarihi, restore edilmeyi bekleyen köy camisinin avlusunda minaresinin gövdesinde bazı evlerin duvarlarında emanet olarak durmakta Soma’da yapılması gereken kent müzesinde sergilenmeyi beklemektedir.

Soma’nın, yeni yapılan çevre yoluyla İzmir-Çanakkale bağlantısı ile İstanbul’a ulaşımı konforlu hale gelmiştir. Bu bölgede yapılması planlanan İhtisas Organize Sanayi Bölgesi yine 100 binlik planlarda hazırlanan Çandarlı limanıyla dünyaya açılacaktır.

Tüm bunlara hazırlıklı olması için Soma üzerine düşeni yapmalı turizmiyle ülkemize, dünyaya açılan penceresini ardına kadar açmaya hazır olmalı.29.12.2020

TARHALA, NEDEN ŞİMDİ DARKALE ?

Akşamdan kararımı vermiştim. Yarın Pazar merak ettiğim bu yeri gidip görmeliyim diyordum kendi kendime.

Sabah hava bulanık olmasına rağmen yani bulutların arzı endam ettiği bir sahneydi gökyüzü. Olsun önümde ki günlerin programını düşününce gidecek gün kalmıyor idi. Bir an önce görmem gerektiği bilhassa Manisa’ya bu kadar yakın bir yeri nasıl bu yaşıma kadar duymadım görmedim diye hayıflanıyordum.

Öğleye doğru yakın aile dostlarımızdan birilerini de alarak yola çıktığımızda saat 13.00 ü gösteriyor idi. Yağmur önümüzden gidiyor,hava kah kararıyor kah güneş açıyor bazen arabanın camına yağmur düşüyor, bazen de arabamız önümüzde ki yağmur birikintilerine giriyor idi. Acaba bu karanlık havada nasıl fotoğraf çekeceğim diye düşünüyor, eşime ikide bir makinenin şarjı tamam mı diye soruyordum.

Yakınlaşmıştık. Soma’yı sevmezdim kömür yatağı ve havayı kirleten santralından dolayı. Onun için duymamıştım Darkale’yi. Soma’ya girişte yağmurun burada bir hayli oyalandığı yollarda ki çamur ve su birikintilerinden anlaşılıyor idi. Yolu bilmediğimden girişte sordum. Darkale’yi tarif eden biraz düşündü çünkü Soma’nın içinden sapacaktım, kolay yolu düşünüyor idi. O düşünürken levha yok mu diye sordum. Yokmuş. Heyecanım daha da arttı demek bakir bir yer.

Tamam tamam deyip hemen tarife uygun yola düştüm. Önce sola sonra sağa tekrar sağ derken yokuşu tırmanmağa başladım internetten baktığım yola benziyor idi doğru yolda idik. Ağaçlıklı dar yeni yapılmış asfalt yoldan kalbim daha bir başka atıyor idi. Köyün girişinde ki kırk oluğu camiyi arabanın içinden şöyle bir baktım dönüşte incelerim dedim. Rampayı sardım köye girmek için araba girer girmez dar yola girmiştim durdum. Yaya yürüyüp vakit kaybetmektense en yakın mesafede dururum diyordum. Meğer en yakın yer durduğum yermiş.

Hemen indim kimseyi beklemeden makinemi alarak daldım Darkale’nin girilmez daracık sokaklarına aman yarabbim bu nasıl bir yer. Sokakta mıyım? Eve mi giriyorum? Bu kapı sokak kapısı mı? Evin bahçe kapısı mı? Oda ne, evin üst katında ki oda köprü olmuş altından geçiyorsunuz. Evler ile sokaklar, komşular, bu kadar mı iç içe olur. Bir oylum girinti olmuş, girinti kapı olmuş. Saçaklar gökyüzünü örtüyor bazılarının arasından arkada ki sarp kayalar gözüküyor. Kafanı çok geriye atarsan gökyüzünü göreyim diye bir başka saçağa başın değecek sanki. Yokuşun sonu diyorsun, sağın bir başka yol bir başka yokuş, oda yine köprü olmuş. Altında ki ahşap kirişler bütün çıplaklığı ile dostça geçit veriyor. Bu köprü odanın penceresinden uzatsalar elini şapkanı alacaklar kafandan. Bir cumba karşı komşunun duvarına dayanmış taze yaptığın böreği buradan ver komşuna sabah temizliğinde anlat akşam olanları.

Dönüyorsun köşe diyorsun, bir daha dön, bir daha dön, taş duvarlar birbirine baka baka dönüyor. Tamam sokağın açılışını gördüm dediğin anda hemen yakınında karşı ev. Eve mi gireceğim şimdi diyorsun? Sokak bitmemiş bir daha dönüyorsun bir kapı daha artık gireyim hal hatır sorayım görmemezlik yapılası değil. Bu nasıl bir yer dediğinde sokak çeşmesi seni karşılıyor kurnasız, sessiz, taşı kaymış. Bu kadar yakınsa her şey, çeşme niye sokakta. O da uzak değil ki. Çeşmede sokak gibi, kapı gibi, köprü geçişler gibi, ortak. Evler bir olmuş, sokaklar evin koridoru, oylumlar bahçesi, evler odalar olmuş insanlar bir aile olmuş bunlar bir aile galiba tam ataerkil bir aile yapısı.

Tam inerken bir yokuştan. O da ne? Minare.

Evlerin arasında, kim bu ölçüleri seçmiş, rengi de evler gibi, yuvarlak olmasa bedeni seçilemeyecek. Bu kadar mı Darkale’li olunur.

O da uymuş bu yaşantıya öylece bakıyor.

Neden uymasın ki o da burada yaşıyor.

Bakınca yokuşun başından ev gibi

Yaklaşınca görüyorsun camiyi,

Kemerli eyvanı ufacık bahçesi,

Tepesi yuvarlak minaresi.

Yokuşta durunca seninle aynı boyda,

Altına gidince Allah Allah

Arka tepelere meydan okuyor hoyratça.

Arkasını yaslamış bir başka duvara

Alemin de ay yıldız duruyor hala.

Dönünce bir daha köyün dışına çıktık sanki vadiye bakan evler bunlar. Sokak yok vadi olmuş. Kuş cıvıltılarının arasından bir “tak tak” sesi seslendik “kolay gelsin”. Duydular bizi, üst katta ahşap kafesli hayattan uzattılar başlarını. Belli ki yabancıya alışıklar güler yüzle seslendiler “hoş geldiniz buyurun.” Hem evlerin içini merak ediyor hem de bir soluklanalım dedik.

-İşiniz vardır girmeyelim

-Zeytin kırıyoruz olsun buyurun.

-Hadi siz girin. Dedik hanımlarımıza.

Ben hala hayretler içerisinde arkam vadi önüm evlerin çatısında kale gibi sarp kayalar. “Darkale bundan mı?” demişler diye geçiriyorum içinden.

Yürüdük biraz daha. Sağımız vadi, solumuz cumbalı vadiye atlayacak gibi duran evlerin önünden.

Bitmişti köy arkama bakınca.

Ne kadar da yıpranmışlar, boşalınca içleri küsmüşler, yaşamanın anlamsız olduğunu hala birbirlerine yaslanarak adeta birbirlerini teselli edercesine anlatıyorlar. Ya anlatıyorlar ya da birbirlerine destek oluyorlar sanki.

Hepsi kırk elli hane sayması zorda olsa.

Hüzün çöktü içime

Heyecanımın yerine

Yazık, dostların terk etmesi zamanı.

Zamanı arayacaklar, arayacaklar buraları.

Döndüklerinde bulamayacaklar bu bekleşen dostları

Bulamayacaklar tepeden kopup gelen vadide yankılanan rüzgarı

Sokaklarda oturan komşuları,

Bahçelerden sarkan narları.

NOT: 15.Ocak.2012'de yazmışım. Bir hafta önce gittiğimde biraz daha yıpranmış gördüm evleri. Tescilli evleri var ama böyle korunmuyor yıkılmaya terkedilmiş. Arsaları kıymetli de değil yıkılıp yenisinin yapılmasını bekleyemezseniz. Restore etmek gerek, kaçınılmaz; Soma'nın termik santralden ısıtması yapıldığında hava kirliliği bitecek. Ayrıca Çandarlı Limanına bağlı olarak yapılması planlanan ihtisas OSB'si ile ve İstanbul otobanıyla Soma'ya hem ulaşım kolaylaşacak hem de Soma'nın değeri artacak, cehresi değişecek. İşte Darkale'nin yenilenmiş hali Soma'ya ayrı bir önem kazandıracak.

Ayrıca Soma'nın arastasından yani eski çarşısından ayakta kalan işyerleri var bu çarşıyı da hayata geçirmek için sokak sağlıklaştırması yapılmalı. Soma'da iş çok zaman lazım. Soma'nın makus talihini yeneceği günler çok yakın...03.08.2017