Bugünkü yerel gazetelerde “gazeteciler Vali Ünlü’ye hoşgeldin dedi.” Hemen yanında bir başka başlık “Emniyet Müdürü Aktaş gazetecileri ağırladı.” (Gazetecilerin G’si büyük harfle yazılmalı.)

Birkaç yerel gazetede köşe yazarlığı yaptım en son Olay Gazetesine yazıyorum.

Uzun zamandır işe (Belediyeye) bisiklet ile gidip geliyorum.

Her Çarşamba, Manisa Bisiklet Platformu gönüllü kuruluşunun köylere yaptığı 30-40 kişilik turlara katılıyorum. Sosyalleşme, insanları tanıma, dost olma açısından bu Çarşamba Turları aslında çok güzel bir etkinlik: Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek, her gruptan insan özgürce bisiklet sürüyor. Sürüş esnasında kısa konuşmalar, köy kahvesinde mola verilip çaylar içilirken şakalaşmalar, takılmalar, sohbet muhabbet, tanışma, arkadaş olma gibi kaynaşmalar insana günün stres ve yorgunluğunu attırıyor. Turun, hem gönüllü hem gönüllerin başkanı Remzi Yıldız benim tabirimle Yıldız Remzi. Tur boyunca herkesi bi yokluyor, soruyor. Hani bizim düğünlerde bir adet vardır; Düğün sahibi misafirlerinin masasını ziyaret eder “Bir isteğiniz var mı? Bir noksanımız var mı?” Der. Onun gibi. Kimse kırılmasın inceliğinde.

Geçenlerde Kula Kaymakamı göreve yeni başlamış, hoşgeldiniz ziyareti yapalım dedim. Jeoparkta çalışan arkadaşlarımız ile birlikte gittik. Sohbet muhabbet derken avcı fıkrası gibi lafı bisiklete getirdim. “Ooo” dedi Kaymakam Bey, ”Ben de meraklıyım bisikletim de var, Kula’yı tanımak için bisikletle gezeceğim ama ben sizin gibi turlara falan katılmıyorum, hızlı sürüyorlar.” diyerek ortak bir noktamız ile bir hayli bisiklet sohbeti yaptık.

Bahar ve Sonbaharlarda havalar serinlediğinde bisikletimle alıp başımı çok uzaklara gidiyorum.

Uzun lafın kısası:

Gazeteye yazıyorum, gazeteci değilim.

Bisiklete biniyorum, bisikletçi değilim.

Basılacak durumda dört kitap hazırladım, yazar değilim.

Önceleri mesleğim icabı çiziyordum, şimdi çizer değilim.

Deve kuşu misali. İnsanın bazen kuş gibi uçası bazen koşası geliyor. Ama, bir zaman geliyor ne uçabiliyorsun ne de koşabiliyorsun ve o zaman geldiğinde, durası geliyor.

Ama, ne var ki durduğunda dünyan da duruyor.

Çocukluk oyunumuz vardı. Tıp. Tıp deyince donar kalırdık demirli tıp dendiğinde başlardık atlayıp zıplamaya. Şimdinin çocuklarına bakınca, ne kadar komik geliyordur. Ama ders alınacak bir oyunmuş.

Bi yerlerden tıp deniyor, duruyorsun bekliyorsun biri demirli tıp desin diye, denmediğinde, heyhat. Hayatımız boyunca bu oyunu oynuyoruz hep demirli tıptayız. Oyundan atılmıyorsun oyuna devam ediyorsun ama, o zaman o tıp zamanı hep var.

Duymamak dileğiyle, hoşçakalın.

AZMİ AÇIKDİL