Akşamın ayazı kırık camlı kapıdan yol buluyor üfürüyor içeriye, ıslık çalıyor sanki kırık yerden geçerken.

— Gazete yapıştırayım yarın, ufacık yer ama ne soğuk yapıyor içerisini.

İçeride yanık yağ yakan bidondan bozma antika gibi bir soba ısınmak için etrafına oturduğunda her tarafının is kokusuna karşılık sırtın buz gibi, uzattığın ellerin ısınıyor. Birazdan onlarda soğuyacak 15-16 takım anahtarlarını tutarken.

— Kara dönecek galiba iyice ayaza çekti hava hayırlısı olsun yarın yağ idare ederde öbür gün Hasan'ın dükkandan talaş alayım yoksa çırak dahil buz keseceğiz. Bu günlük Allah bereket versin Memet hadi giyin.

Yağdan muşamba olmuş elbiseler çıkarırken zaten kara yüzler eller, daha bi kara oluyor düşünceler. “Yarın yine soğuk yine donacak ellerim anahtar düşecek elimden tokat ensemde patlayacak ustanın öfkesi soğukla biraz daha acıtacak o da geçen gün arkadaşına dertleniyordu.”

— Kapatacağım dükkanı olmuyor, kalfa tutamıyorum, iş çırakla bana düşüyor. Yıldım yıllardır. Emin çağırıyordu, gel yedek şoför ol şehirler arası gidip geliyoruz ihtiyaç var. Onu da çocuklar istemiyor gecen gündüzün belli değil gittiğin yerde kalıyor, nerede yattığın kalktığın belli değil, evden uzak, iş değil ama başka çare de yok . Vergi algı sigorta ay dediğin geliveriyor, kira geçen ayı ödeyemedim ikisini nasıl ödeyeceğim. Yok yok Emin'e eh diyeceğim Ahmet.

— Kredi alan arkadaşlar var Ahmet sen bilirsin bizim Nihat, zaten iş yok neyle ödeyeceksin? Ona da Ali usta söylemiş, ödeyemedi yazık. Ali usta mı ödeyecek? Akılsız. Eve kadar gitmiş hacizciler, boşaltmışlar evi. Evi bozuldu, eşi boşandı, çocukları da almış karısı anasına gitmiş.

Sabah yine erkenden açtım dükkanı, her zaman ki gibi. Ustama ustasından nasihatmiş işin bereketi sabahın dermiş. Dün rüzgar düşürmüştü kırık camın yerine koyduğumuz gazete kağıdını usta yapıştırayım diyor yapışkan yok, hamurdan yapalım usta dedim unutuyor hamur getirmeyi. Tekrar sokuşturdum gazete kağıdını sobayı yakayım usta gelinceye kadar ısınayım.

Oturdum beklemeye. Soba da bir önümü bir arkamı ısıtıyor dönüp duruyordum. Işığı yakmadım usta kızıyor ceryan harcama diye. Karanlık içerisi dışarısı da öyle, kış havası. Beklemekten sıkıldım bu kadar geç kalmazdı, sobanın ateşi de azaldı yağ da bitiyor. Kırık camlı kapı açıldı ustam geldi zannettim fırladım uyukladığım sandalyeden düşer gibi.

— Memet dedi çırağa: Ustan gelmeyecek. Kapat dükkanı. Sen de eve git. Dedi yan dükkanda ki Ahmet abi.

— Neden abi? Dedim.

— Hastalanmış.

— Abi arabanın sahibi bu gün gelecek arabasını almaya, daha işi de bitmedi bu gün bitirecektik. Usta ondan alacağı parayı...

— Tamam tamam ben burdayım anlatırım sahibine olanları, sen kapa git.

Otobüs parasını ustam verirdi, olmayınca... Ceketimin yakalarını kaldırdım ellerimi cebime soktum, rüzgar akşamdan kalma, hava ayaz, buz gibi. yaya yürümeye başladım. İki sokak ötede Veli önümü kesti bizim mahalleden arkadaşım.

-Memet, ustan ölmüş len.