Günün birinde bir ilçeye konuşmacı davet edilir. İlçede bir ilk olmasa da bu tür etkinlik, konferans, çok seyrek yapıldığı için ilçe halkı salonu doldurmuştur. Hatta ayakta olanlar salonu çepeçevre sarmışlar konuşmacının kürsüye çıkması beklenmektedir. Konferans başlar, konuşmacının anlatma saplantısı vardır. Konuşma esnasında üç dört cümlede bir “Anlatabildim mi?” Der, bu gayri ihtiyari ağzından çıkan bir kelimedir, alışkanlığıdır. Konferans başlar anlatabildim mi kelimeleri konuşmacıdan bir üç beş on dökülmeye başlar. Zaten anlatımından birşey anlamayan halk sesini çıkarmaz. İlçenin meczup kişisi “Anlatabildim mi?” nin ardından ayağa kalkar, konuşmacıya cevap verir “Anladık efendim.” O anlatabildim mi bu anladık efendim diye konferans devam ederken zaten konuşmacının dediklerinden birşey anlamayan halkın arasından orta sıralardan biri ayağa fırlar meczuba dönerek “Ne aldın da ikide bir anladık efendim anladık efendim diyorsun” der. Meczup, “Anlamadık efendim diyeyim de bir daha mı anlatsın.”

Efendim bazı hocaların dersleri pek ahkamlıdır. Bilgi hazineleri! çok kıymetli olduğu için dersi anlatır geçerler, öğrencilerden hocam anlayamadık dediklerinde anlayanlar anlamayanlara anlatsın der. Zamanının tellalları az para aldıklarında davuluna iki tokmak atıp, “Duyduk duymadık demeyin bi daha söylemem duyanlar duymayanlara anlatsın” derler.

Bilgi öğretilmelidir. Bilgi eğitmedir. Eğitme öğretmedir. Tecrübe bilginin ete kemiğe büründüğü haldir. Ancak fertlerin başarısı bilgi ve tecrübesi toplumlara mal edilemez. Toplumun yarıdan fazlası bilgili tecrübeli çalışkan olmalıki o toplum gelişebilsin.

Çocukluğumdan hatırlarım. Din ile ilgili bir konu olduğunda mahalle camisinin imamına, hatibine danışırdı mahalleli. Öğretmene sorulurdu, ustadan öğrenilirdi hatta ustadan o işle ilgili örnek alınır ondan faydalanılarak o iş düzgün yapılırdı. Evlerde bulunan yaşlılar hem çocuk büyütme, eğitme, hem çocukların sağlığında önemli yer tutardı. Kocakarı ilacı dediğimiz doğal ilaçlara onun için bu ad verilmiştir. Yemek pişirme lezzet, yaşlı annelerden öğrenilerek gelir. Atadan dededen kalma dediklerimiz onların tecrübeleridir.

Şimdi bilgi çağındayız, teknoloji sayesinde olayları çok çabuk öğreniyor tecrübe ediniyor ve çok kıymetli olan zamanı olabildiğince iktisatlı kullanıyoruz. Bilenler bilmeyenlere anlatsın duyanlar duymayanlara söylesin gibi ahkamlı bilgi satmaların yerini teknolojiyle ses ve video kayıtları almıştır. Bir linkten bilgilenme, öğrenme,  dünyaları izleme imkanı oluşmuştur.

Uzaktan eğitim, internet gazetesi, televizyon yerine özel video kanalları, akıllı telefon, çok akıllı! şoförsüz araçlar, kartlı bankacılık, daha birçok hizmetler bir tık kadar yakınımızda. Ama insani hasletlerimizden geri gelmeyecek kadar uzaklaşıyoruz. Anlatabildim mi Anladık Efendim gibi samimi ortamlar, dost meclisleri, yarenlik, dostluk, yardımlaşma, komşuluk, bunların hepsinin temelinde bilgi aktarımı yatar “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan geçer.” Yani konuşma istişare ve fikirlerin tartışılmasından hakikate gerçeğe ulaşılır anlamınadır. Namık Kemal’in sözüdür, ancak Ziya Paşa’nın söylediğide tartışılır. Bu gibi tartışarak doğruyu bulma imkanları bitmiş herkes kendi söylediğinin doğru olduğu ve doğrultusunda hareket ederek bir çok yanlış kararlar ile zamanın kıymetini bilmeden uzayıp giden yanlışlardan dönüyoruz. Bilgi çağında bilgisizliğimizin kurbanı oluyoruz.