Atasözümüzün aslı tabi ki böyle değil, ama ben hanım okuyucularımı rencide etmemek adına sevmediğim o sözcüğü kullanmayı tercih etmedim. Peki neden bu başlığı attım? Hayatımda hiç CHP’li olmadım, sempati de duymadım, hatta çokça da eleştirdim ama yiğidi öldür hakkını ver misali zaman zaman takdir ettiğim yönleri, sözcüleri oldu. Rahmetli Ecevit’in Kıbrıs konusundaki kararlılığı, dürüstlüğü, mütevazılığı; İsmet Paşanın tarihi kimliği ve Devlet adamlığı; Kemal Beyin dik duruşu, milli meselelerdeki sorumlu muhalefet anlayışı, halka tepeden bakmayışı takdir ettiğim yönleri olmuştur. Bu hafta sonu CHP kurultayı var, üç de aday var. Bugün bu adayları yazacağım, CHP delegesi olsaydım kime oy verirdim? Onu yazacağım. Eh! Hayatı boyunca DP-AP-DYP çizgisinde siyaset yapmış biri olarak CHP adayları hakkında ahkam kesmek bekara eş boşamak olmaz da ne olur? 

            Öncelikle şunu belirtmeliyim, siyasi hayatım boyunca hep CHP’nin karşısında olmakla beraber, CHP’nin bu ülke için gerekli ve yararlı bir siyasi parti olduğunu düşünenlerdenim. CHP Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerinin siyasal akımı olarak kurulmuş ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucu iradesinin partisidir. Yani, Milli Mücadeleye omuz veren tüm vatanseverlerin, dedelerimizin, büyük dedelerimizin partisidir, halkın partisidir. Savaşlar nedeniyle dünyadaki güç dengeleri değiştikçe, yeni siyasal akımlar ortaya çıktıkça, CHP’nin de zaman zaman yörüngesi değişmiş, halkın partisi olma vasfını kısmen de olsa kaybetmiş, bünyesinden yeni partiler doğmuştur. Bana göre bu partilerden CHF(P)’nın kuruluş değerlerine en yakın olanı, CHP’nin giderek otoriter, jakoben bir kimliğe bürünmesi, halkı hiçe sayarak bürokratik oligarşi ve mütegallibeye sırtını dayaması nedeniyle CHP’den kopan Atatürk’ün son Başvekili Celal Bayar ve yine Atatürk’ün gözde gençlerinden Adnan Menderes ve arkadaşlarının Demokrat Partisidir. Aynı görüşte olmayabilirsiniz ama bu ayrı bir tartışma konusudur. Bugün sadece CHP Genel Başkan adaylarını değerlendirmek istiyorum. 

            Sayın Ümit Kocasakal iyi bir baro başkanıdır. İstanbul Barosundaki duruşu ve eylemleri takdire şayandır. Ancak siyaset başka bir şeydir. Siyasetçi olmak halktan olmayı, yapmacık değil esnek ve samimi olmayı gerektirir. Şahsen ben kendisinin Adalet Yürüyüşü esnasındaki tutumunu benimsemedim. Siyaset yapacaksan önce delege, il, ilçe yöneticisi olacaksın siyaset alanında dirsek çürütüp emek harcayacaksın, bir programın, ekibin, yeni fikirlerin olacak ondan sonra böylesi ulvi bir göreve talip olacaksın. Adaylığını ilan biçimi ve televizyonlardaki açıklamaları bana çok yapmacık geldi. Ben delege olsam oyumu vermezdim. 

            Sayın Muharrem İnce halk adamıdır, kucaklayıcıdır, toplumun farklı kesimlerine kucak açabilen, ikna edici dişi bir tarafı vardır. Hitabeti güçlüdür, konuşmalarında önemli noktaları yakalayarak rakiplerini yumuşak karınlarından vurmayı iyi becerir. Bana göre fevkalade başarılı bir gurup başkanvekiliydi. Ancak onda da lider olabilecek bir ışık görmüyorum. Onun gibiler her liderin yanında görmek isteyebileceği mükemmel ikinci adamdırlar. Daha önce Kılıçdaroğlu’na yenilmiş olması da en büyük handikapıdır. 

            Son anda aday olduğunu söyleyen Ömer Faruk Eminağaoğlu’nu değerlendirmeyeceğim bile. Yarsav Başkanı olarak HSYK’nın komple FETÖ’leşmesine zemin oluşması onun basiretsiz tutumundan kaynaklanmadı mı? 

            Sayın Kılıçdaroğlu’na gelince… Seçildiğinden bu yana hiç seçim kazanamadı, Ekmeleddin İhsanoğlu vakası onun için büyük hataydı. Başta Antalya olmak üzere elindeki bazı belediyeleri de kaybetti. Bütün bunlar bir genel başkanın değişimini istemek için yeterli sebeplerdir. Ancak bir de plağın tersini çevirip dinlemek lazımdır. İhsanoğlu dinci, sağcı diye partisinden istifa edip gidenlerin, rakı sofralarında Demirtaş’a oy vereceğini aleni ilan eden CHP’li vekillerin, koca koca profesörlerin, plajlarda keyif süren en temel vatandaşlık ödevi oy kullanmaya bile gitmeyen CHP seçmeninin hiç mi suçu yoktu? Dahası, “Dersimli Kemal” ile bu iş olmaz diye sağda, solda dedikodu yapanların, saraysever Perinçekgillerin gazına gelerek kendi partisini ve liderini küçük düşürenlerin hiç mi suçu yok? 

            Dersimli olmak suç mudur? Gençliğimde benim de önyargılarım vardı ama insanları tanıdıkça kanaatlerim değişti. Rahmetli Demirel’in yıllarca Tunceli AP İl Başkanlığını yapan Bekir Şenli amcamız vardı. Temsilciler Meclisi toplantılarında sohbet etmekten keyif alırdık, devletine, milletine yürekten bağlı, babacan, şen bir adamdı. Bürokraside birçok tanıdığım oldu, hile, hurdaya bulaşmayan, rüşvet yemeyen dürüst insanlardı. Daha geçen yıl annemin çok zor ve riskli bir göz ameliyatını başarıyla gerçekleştiren bir doktor tanıdım. Genç yaşına rağmen kendisinden çok daha deneyimli hocaların göze alamadığı operasyonu tereddüt etmeden tereyağından kıl çeker gibi yaptı, annem şimdi benden iyi görüyor. 

            Bütün tanıdıklarımın yanı sıra benim için çok müstesna biri daha vardı. 12 Eylül darbe anayasasına mecliste ret oyu veren iki Danışma Meclisi üyesinden biriydi. Halkçı Partiden Milletvekili seçildi, birleşmeden sonra SHP’li oldu. SHP, CHP’ye katılınca Baykal’la anlaşamayıp DYP’ne geçti. 97 sonbaharında Tansu Hanım’ın Manisa ziyaretinde, üç gün boyunca yan yana Manisa’yı birlikte dolaştık. Salihli’ye geldiğimizde otobüsün üstünden halkı selamlarken CHP’nin balkonundan izleyenlerle göz göze geldik, ona karşı yapılan taciz sözlerini işittik. Miting sona erip yerimize oturduğunda dertlendi. “Ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamıyoruz, sizinkiler tam manasıyla içlerine alamadılar, CHP ise sürekli olarak taciz ediyor” diyordu. Bir dönem sonra tarihinde ilk kez DYP’ne Tunceli’den milletvekili seçilmesini sağlayınca artık herkes onu kabullendi. Katıksız bir demokrattı, hakiki bir Türk milliyetçisiydi, “Dersim bölge adıdır, ancak ben Cumhuriyet’in il olarak ad verdiği Tunceliliyim demekten gurur duyarım, ben Seyit Rıza’nın değil Atatürk’ün yoldaşı Diyap Ağanın nesliyim” derdi. FETÖ ile de PKK ile de onun kadar mücadele eden bir başkasını tanımadım. Söyledikleri hep doğru çıktı. Meclis kürsüsünde ona hakaret edenler, aldatılmayıp onu dinleselerdi belki 15 Temmuz hiç yaşanmayacaktı. Allah gani gani rahmet eylesin. Kimden mi söz ediyorum. Kimilerine göre Dersimli Kamer, kendine göre ise Türkiye aşığı, cumhuriyet ve demokrasi aşığı Tuncelili Kamer Genç. 

            Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tuncelili olması, “Dersimli Kemal” diye aşağılanmak istenmesi bana göre hiç de önemli değildir. Bana göre “yetmez ama Kılıçdaroğlu”. Kalın sağlıcakla…