Bu hafta siyaset yok, hoş yapsak da kıymeti yok. Zira konuşulan sözler incir çekirdeğini doldurmuyor. İnsanın nerede o eski siyasi atışmalar diyesi geliyor.  Onlar, zeka kokardı, edebi üslubu, ince esprileri, incitmeden dokundurmaları vardı. Siyaset entelektüel birikim işidir, siyasi geçmişi bileceksin, tarihi bileceksin, ekonomi bileceksin, dış siyaseti bilecek, dünyayı okuma öngörün olacak, az çok her konuda bilgi sahibi olacaksın ama en az bir, iki konuda uzman olacaksın. Yoksa sadece danışmanların yazdıklarını okursan hata üstüne hata yaparsın, bugün verdiğin rakamları bir bakarsın ertesi gün ters yüz etmişsin. Gaf yapmayacaksın, yaparsan taşı gediğine koyuverirler. Neyse biz siyaseti kenara koyalım Demirci’deki konuklarımızdan söz edelim.

Geçtiğimiz Cuma gazetemiz başyazarı kadim dostum Ertuğrul Aytaç’ın “Yavuz Donat’la Demirci Yollarındayız” başlıklı yazısını okuyunca birden heyecanlandım. Zira kadim dostum Ertuğrul Aytaç ve usta yazar Yavuz Donat hem sevdiğimiz, yazılarını ilgiyle takip ettiğimiz kişiler hem de Demirel dostlarıydılar. Demirci’ye kadar gidip de Atıf Akın kütüphanesi ve müzesine uğramadan dönmek olmazdı. Hemen telefona sarıldım Sayın Aytaç’ı Reisin odasında yakaladım. Henüz gelmişler ve daha bir yere gitmemişlerdi, Ertuğrul bey anında Sayın Donat’a hem selamımı ve hem de davetimi iletti. Tabi kütüphane ziyareti de hemen programa alındı. Ben de orada bulunmayı çok arzu ederdim ama arkadaşlarımız da çok kısa sürede organize olup kütüphaneyi açarak beni aratmadılar.

Kütüphaneye adını veren rahmetli babamın, siyasi haklarını yeniden kazanmasının ardından 1977 seçimlerinde ikinci kez meclise seçilebilecek sıraya gelmesinin haberini Ertuğrul beyin hem babası hem de hocası olan merhum Cevdet Aytaç yapmıştı. Ne yazık ki yedi ay sonra da Manisa Dilşeker mahallesinde bir konuşma sırasında vefat ettiği haberini de ulusal basından önce o duyurdu. Ertuğrul abi ile olan dostluğumuz da 45 yıl öncesine, AP Gençlik Teşkilatlarından gelen beraberliğe dayanır. Sağ olsun o da hem haberlerinde hem de köşesinde bizleri anmadan geçmez. Benim bu gazetede yazmama vesile olan da odur.

Yavuz Donat ise gençlik yıllarında Rauf Tamer ve Nazlı Ilıcak’la beraber sabah olsa da Tercüman’da okusak diye heyecan duyduğumuz isimlerdi. Nazlı Ilıcak’ın önce RP sonra FETÖ macerası bizleri kendinden soğuttu ama Yavuz Donat’ı hala ilgiyle takip ediyoruz. Yavuz Donat’ı sevmemizin bir başka nedeni de merhum Süleyman Demirel’in yasaklı olduğu günlerde Güniz sokağın değişmez isimlerinden olmasıydı. Yavuz Donat’la birlikte, Muammer Yaşar Bostancı, Güngör Yerdeş, Oktay Balamir ve Yeni Asya gazetesinin yazarları Güniz sokağın müdavim gazetecileriydi. Abim ve ben de hemen her gün orada birlikte olurduk. Tercüman günlerinde, Milliyet ve Sabah günlerinde çok sık olmasa da babam abim ve ben de Sayın Donat’ın köşesine misafir olmuştuk. Bunlardan birini burada hikayesinin orijinal haliyle anlatmak isterim.

1986 ara seçimlerinde Manisa’nın her iki bölgesinde de seçim vardı. Birinci bölgede Sümer Oral ve ikinci bölgede Ümit Canuyar rakipleri Ekrem Pakdemirli ve Mehmet Keçeciler ile kıyasıya yarışıyorlardı. Manisa’daki Karargah Komutanları Gençlik ve Spor eski Bakanı merhum Önol Şakar ve DYP Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Nedim Bilgiçti. Demirel bu seçime çok önem veriyor ve Ankara’dan ve bölgelerinden eski milletvekilleri ve konuşmacılar sürekli olarak Manisa’ya geliyorlar ve birer ikişer ilçelere dağılıyorlardı. Abim ve ben de bölgeye hakim olmamız nedeniyle çoğunlukla Demirci’de bulunuyorduk. Ancak Demirci tam bir mahrumiyet bölgesiydi. Ne düzgün bir otel ne de diğer sosyal imkanlar vardı. Konukları evlerde yatırıyorduk. Köy yollarında bırakın asfaltı bazı yerlerde stablizesi bile yoktu. O yüzden gelen milletvekilleri hemen ertesi günü geri dönüyorlardı.

Sakarya eski milletvekili Güngör Hun Önol Şakar’ın yakın dostuydu o yüzden ona nazı geçiyor ve o dönmek istese de Önol beyin hatırına Demircide kalıyordu. Son gün en uç köylere gidip, erken saatte dönerek merkezde kahve toplantısı düzenlenecekti. Cuma namazı büyükçe bir köyde kılındı oradan Simav sınırındaki Büyükkıran köyüne hareket edildi. Ancak seçim yatırımı olarak Köy Hizmetleri Ege’nin bütün iş makinalarını bölgeye sevk etmiş dozerler, greyderler plansız programsız yolları yarmıştı. Tam rampadan inip köye yaklaştığımızda başlayan sağanak yağmur ham yolu balçığa çevirmişti, kaya kaya zor indik düzlüğe. Şoförümüz geri dönüşte bu yoldan dönemeyeceğimizi söyledi. Yöreyi avucunun içi gibi bilen İlçe başkanı Naci İzmirli, Simav üzerin devlet yolundan Demirci’ye dönebileceğimizi söyleyince rahatladık.

Büyükkıran’da işimiz bitince hemen yola çıktık ve Simav sınırını geçip Karapınar köyüne vardık ve ihtiyaç molası verdik. Güngör bey araçtan inip doğru kahveye girdi. Baktı ki duvarlarda afiş yok, hemen ilçe başkanına dönerek “ekip çalışmamış” dedi. Gülüştük güçlükle de olsa köyün, Demirci’ye değil Simav’a bağlı olduğunu, Simav’ın da Kütahya’nın kazası olduğunu ve seçim olmadığını izah ettik.

Seçim bitti iki bölgede de DYP kazandı. Bizler de Ankara’ya döndük. Ayağımızın tozuyla doğru Güniz sokağa gittik. Salonda bazı eski milletvekilleri, Aydınlılar ve tabi Yavuz Donat da vardı. Demirel Çok keyifliydi, biz kapıdan girince abim ve beni coşkuyla kucakladı “Gelin bakalım Manisa Fatihleri” diyerek sırtımızı sıvazladı. Sonra Aydınlılara dönerek “bakın söylüyorum sakın Manisa’nın gerisinde kalmayın” dedi. Güngör Hun da oradaydı ve ayağa kalkarak “Beyefendi ben canlı tanığıyım, bu iki kardeş çok hızlı çalıştılar, o kadar hızlı çalıştılar, o kadar hızlı çalıştılar ki, hızlarını alamadılar Kütahya’nın köylerine bile girdiler.” Salonda birden kahkaha tufanı koptu, o hengamede baktım, Yavuz Donat not defterini çıkarmış, Güngör Hun’un sözlerini not ediyor. Birkaç gün sonra da tabi köşesinde okuduk.

Güzel günlerdi, bir yıl geçmeden halk Demirel ve diğer liderlerle parti yöneticilerinin siyasi yasaklarını kaldırıldı, ardından baskın bir seçim ve 4 yıl sonra da mahzenden çıkan bir iktidar. Türkiye o günleri de Demirel’i de özlüyor. Ne dersiniz Güniz sokaktan yeniden bir iktidar yürüyüşü başlar mı? Bu beklenti var! Yavuz Donat’ın Demirci’de Kütüphane önünde kucaklaştıkları, İslamköy’de yıllardır görüştükleri Demirel hayranlarından Memduh Kocabaş Sayın Donat’a açıkça bu mesajı verdi. 1 Kasım için Donat’a İslamköy randevusu vermeyi de ihmal etmedi.

Olur mu olur! Güniz sokaktan, İslamköy’den yeniden iktidar yürüyüşü başlar mı? Başlar. Gelin ata binmiş “ya! Nasip” demiş…

Kalın sağlıcakla…