Korona virüsle yaşamaya alıştık. Her türlü tedbirimizi alarak bu günlerin geçmesini bekliyoruz. Okullarda eğitime ara verilmesini, her türlü spor müsabakasının ertelenmesini, uzaktan eğitimi, sokağa çıkma yasağını, daha birçok şeyi kabullenerek sağlıklı günlere kavuşmayı bekler olduk. Her şey tamam, kabul ama 23 Nisan Perşembe günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 100. yılının bu şekilde kutlanmasını hiç ama hiç içime sindiremedim. Biz ki, milli bayramlarımızı en derin duygularla, büyük bir coşkuyla kutlamaya alışkın bir milletiz. Geçtiğimiz yıllarda yapılan değişikliklerle bayram kutlamalarına kısıtlamalar getirilmiş, kutlama programları hayli değişikliğe uğramıştı. Bizler bunlara bir türlü alışamamışken, bu yılki kutlamaların koronavirüs salgını nedeniyle mecburen daha da bir sekteye uğraması beni derinden etkiledi. Beynimize kazınmış olan 'Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan' sözü sanki perşembe günü bana daha bir anlamlı geldi. Günümüzü güzelleştirecek, bizleri karantina ortamından uzaklaştıracak bir nedene özlem duyduğumuz zamana denk gelen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, kısa bir süre de olsa içinde bulunduğumuz ruh halinden arınmamıza, gerçekten neşe dolu, umutlu vakit geçirmemize neden oldu. Günlerdir 'Evde kal' uyarısı yapılan ülkemizde İletişim Başkanlığı tüm vatandaşları, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle saat 21.00'de evlerinin balkonlarında ve pencerelerinde İstiklal Marşı okumaya davet etti. 23 Nisan'ın bu yıl hiç alışık olunmayan bir şekilde ama her zamanki heyecanla kutlanacağı belirtilerek hazırlanan videoda, şu ifadeler yer aldı: "Çocuklarımızı evlerinde, sağlıkla güvendeyken, ayrı evlerde ama aynı coşku ve neşe ile bir araya getiriyoruz. Yalnız çocuklarımızı değil bütün vatandaşlarımızı, ellerinde bayraklarla evlerinin balkonlarına, pencerelerine çağırıyoruz. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mız ile Meclisimizin açılışının 100. yılını hep birlikte kutlamak için haydi Türkiye, çocuklarımızla saat 21.00'de İstiklal Marşımızı hep birlikte söylemek için bayraklar ellerimizde balkonlardayız, pencerelerdeyiz." Aynen de öyle oldu. 23 Nisan Perşembe akşamı saat 21.00' de çoluk çocuk, 7'den 77'ye herkes evlerinin penceresinden, balkonundan İstikbal Marşı'nı hep bir ağızdan söyledi. Öncesi ve sonrasında hoparlörlerden yükselen marş ve türkülere hep birlikte eşlik edildi. Havai fişekler atıldı. Gündüz Manisa Büyükşehir Belediyesi ile Şehzadeler ve Yunusemre İlçe Belediyeleri'nin her cadde ve her sokakta geçit yaptığı mini kortejdekiler çocukları balonlarla selamlarken, akşamında oluşan İstiklal Marşı tablosu 100. yıl kutlaması olarak bu salgın döneminin bize verdiği en büyük moral oldu. Evet, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşunun 100. yıldönümünü çok görkemli bir şekilde kutlayamadık belki ama, hepimiz evlerimizde ayrı ayrı olsak da gönüllerimizi bir ederek tek yürek olduk. Hani karantina günleri boyunca ayrı kaldığımız her şeye hep özlem duyduk, değerlerimizi hatırladık ya, bunların en fazla özlem içereni bana göre milli bayram kutlaması oldu. O ruh haliyle aklımdan neyi geçirdim ve diledim biliyor musunuz? 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim Bayramlarımızı çok önceden olduğu gibi kutlamaya başlasak tekrardan. Herkes bayram heyecanıyla, coşkusuyla elindeki Türk Bayrağı'yla meydanları doldursa. Geçmiş yıllardaki bayram kutlamaları geri gelse ne kadar güzel olur. Madem ki bu yaşadığımız sıkıntılı günlerin bize öğreteceği çok şey var, günümüzde vazgeçilen, unutulan değerleri hatırlatıyor ve eskiye dönmenin ne kadar gerekli olduğunu gösteriyorsa, bu 23 Nisan kutlaması da bir milat olsun ve milli bayram ruhumuza geri dönülsün. İstiklal Marşı'nı okurken evine, balkonuna ve penceresine sığamayan insanlara bayramları geri verilsin. Bir virüsten bu kadar kötü etkilenen insanların bu salgın döneminde en iyi şekilde hatırlayacağı, akıllarında kalacağı tek şey 'Bayramlarımızı geri kazandık' demek olsun. Gerçekleşeceği günü görmeyi yürekten diliyorum. Yetinmeyi bildiğimiz bu günlerde, tek abartı göstereceğimiz ve fazlasını isteyeceğimiz şey sevgi olsun. Kalpten hissedilen sevginin bizi sağlıklı ve güzel günlere taşıması dileğiyle, hayatın içinde renginizle ahenkle yer almaktan hiç ama hiç vazgeçmeyin.