Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sismik çalışmalar yapan Oruç Reis için yeni bir Navtex yayınlayarak Yunanistan’a hodri meydan demesi Ege Denizinde suların daha da ısınacağını gösteriyor. Türkiye’nin haklı davasında tavizsiz tutumu Avrupa ülkelerini çıldırtıyor. Uluslararası hukukla bağdaşmayan adımları atması Yunanistan’a hayal ürünü destekleri ile şımarıklığına şımarıklık katıyor. Ey Yunanistan şimdi ne yapacaksın görelim bakalım. Akdeniz’de Oruç Reis gemisi faaliyetlerini 12 Eylül’e kadar uzattı. Her akşam bu konuda televizyonda yapılan haber programlarını izliyorum. Bazı programlarda sanki yarın Yunanistan ile Türkiye arasında savaş çıkacakmış gibi iki ülkenin hava, deniz ve kara gücünün durumları masaya yatırılmaya başlanmasını sakıncalı buluyorum. Yunanistan’ın iç siyasete göre hareket etmesi bir süre daha devam edebilir. Yunanistan’ın Meis Adasına göstermelik asker çıkarmasını da komik buluyorum. Dış İşleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu Atina yönetimini sert bir biçimde uyardı. “Başkalarının kışkırtması ile Türkiye’ye yönelik olumsuz adımlar atmayın. Zararlı çıkarsınız. Limiti aşan silahlanma olursa kaybeden Yunanistan olur” dedi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrol aramasından rahatsız olan Yunanistan’ın attığı provokatör adımların hukuksuz girişimler olduğu gerçeğini ortadan kaldırmadığı gibi Avrupa’dan destek de bulsa tarihi gerçekler ve uluslararası antlaşmalar iki ülke arasındaki gerilimde Türkiye’den yana. Bu kriz nasıl başladı derseniz Türkiye’nin Libya ile arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması ile başladı. Türkiye’nin 83 milyon nüfusla koronavirüs salgınına rağmen dimdik ayakta durması Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülke menfaatlerimizi korumada kararlı tutumu bırakın Avrupa’yı dünyanın bazı ülkelerinin de gerçek yüzlerini ortaya çıkardı. Türk’ün Türk’ten başka dostu yok. Bunu bilip ona göre iç siyasette birbirimize kenetlenmemiz gerekiyor. Hıncal Uluç üstat dünkü Sabah’ta Yunanistan sorunu ile ilgili ilginç bir yazı yazmış. Köşeme aktarıyorum.

MEİS’E 20 ASKER HOŞ GELMİŞ...

Efendim Yunanistan sınırlarımıza yüzme mesafesindeki Meis'e iki manga asker göndermiş.. Bunlar değiştirme askerleri mi, yoksa takviye miymiş?.

Bu haberi pürtelaş verdi gazetelerimiz.. Yanında öfkeli ve şiddetli yorumlarla..

Yahu 2 manga değil, iki tabur gönderseler ne olacak?. Adaya sığmaz ya..

Meis Adası Yunanistan'a binlerce kilometre mesafede..

Bizde bir sigara içimlik, kayıkla kürek çekerseniz.. 2 kilometre.. Büyüklüğü 12 kilometre kare.. Nüfusu da 492.. Yazıyla dört yüz doksan iki.. Ada halkı geçimini, tam karşısındaki Kaş'tan sağlıyor desek yeridir. Hele de taze yiyecek ve içecekleri hep Kaş pazarından..

2 manga asker, Kaş esnafına biraz daha müşteri gelir demek..

Arkadan "Adalar silahlanıyor" haberleri çıkmaya başladı..

Yıllar önce, ilk defa Sakız Adası'na gitmiştim.

Çeşme- Sakız, sabahtan akşama gidip gelen dolmuş motorlarından biriyle..

İnce uzun adanın Çeşme'ye bakan tarafı doğal plaj..

Boydan boya kumsal.. Arka tarafı da boydan boya kayalık yamaç..

İskeleden sahile doğru yürüdüm ki, kocaman kocaman, Türkçe, İngilizce, Yunan harfleriyle "Dikkat Mayın" levhaları..

O muhteşem kumsala boydan boya mayın döşemişler.

Adanın en güzel, en turistik, en iyi dinlenme, eğlenme ve gelir sağlayacak sahiline adım atarsanız, havaya uçarsınız..

Neden?.

Cevabı açık..

O sıralar Kıbrıs yüzünden aramız gergin ya.. "Türkler çıkarma yaparsa" korkusundan adalarını mayınlamışlar..

Bugün de durum ayni..

Adalar silahlanıyormuş..

O silahlarla Türkiye'ye saldırmayı akıllarından bile geçirmezler.. Ortalık gene gerildi ya.. Hepsi savunma için.. "Biz saldırırsak" korkusundan..

Şimdi bakın.. İki şeyi birbirinden ayırmak lazım.. Halkları ve siyasi yöneticileri..

Gittim. Gördüm.. Yaşadım.. Biliyorum..

Dünyada bir sıralama yapsam, "Bize en dost ülke halkları" diye, 1 numarada Yunanlılar olur.. 2 numarada İsrailliler..

Atina ve Tel Aviv'den başlayarak bu iki ülkede gördüğüm dostluk, yakınlık ve "Bizdenlik" başka çok az ülkede vardı..

"Bizdenlik" dikkat buyurun..

Yediklerimiz ayni.. İçtiklerimiz ayni.. Mezelerimiz dahil.

Müziğimiz, danslarımız ayni..

Ayrı olan ne?. Siyasetlerimiz..

Keşke siyasetçilerimiz de, söylemek zorunda oldukları şeyleri sıralarken, halkları ayrı tuttuklarını ifade etseler..

"Yurtta sulh, cihanda sulh" diyen ve buna inandırdığı için, Kurtuluş Savaşı'nda yendiği Venizelos tarafından Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilen Mustafa Kemal'i hatırlayın.

Karada ve denizde haklarımızı koruyacağız. Korumazsak işte, işgal günlerinin Osmanlı Sarayı'na döneriz..

Ama korurken, iki millet arasındaki yakınlık, dostluk ve hatta kardeşliğin altını ayrıca çizmemiz gerek..

Dünya emperyalistlerinin en büyük korkusu, Türkiye ve Yunanistan'ın el ele vermesi ve Ege'yi ortak bir Türk- Yunan gölü yapması.. O zaman, siyasette, ekonomide, turizmde öyle bir güç oluşturacağız ki, bir daha taraflardan birini tahrik edip gerginlik yaratamayacak "Böl ve hükmet" politikalarını uygulayamayacaklar..

Turizm ve petrol ürünleri dahil, Akdeniz'in en büyük kaynakları artık bu iki kardeş ülke ve Kıbrıs'ın olacak..

Türkiye'ye gelen Yunan Adalarına, Yunan Adaları'na gelen Türkiye'ye ilave turlar yapacak.. Başta İtalya ve İspanya turizmi, bu Ege ve Doğu Akdeniz rekabeti karşısında büyük yaralar alacak..

O günün koşullarında Nobel'i Mustafa Kemal'e vermediler..

Ama size bir şey diyeyim mi?.

Halkları kucaklayan, bir araya getiren bir siyaset izler ve Doğu Akdeniz'i bir barış gölü yaparsa, Erdoğan alabilir!.

*

Kaçan fırsat!..

Ege adalarını silahlandırma gibi komikliklerle bizi tahrik etmeye ve telaşlandırmaya kalkan ve yazık ki bazılarımızı da etkileyen Yunan siyasetine lafla değil, çok güzel bir askeri gösteri ile yanıt verebilirdik ki..

Hayır.. Ege üzerinde it dalaşı, karada ve denizde manevralar değil..

Bu tür eylemler, dünya üzerindeki sayıları zaten az Türk dostlarını da ürkütebilir..

Askeri gövde gösterisinin en iyi yapıldığı yerler, ulusal bayramlardır.. Geçit törenleri..

Yazılı, sözlü her türlü yayın organında, canlı, ya da bant, fotoğraf bu geçit törenleri yer alır ve o ülke ordusunun havada ve denizdeki gücünü dünya görür..

Düşünün.. Ankara'da, benim askerlik yaptığım günlerdeki gibi bir geçit resmi..

Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri temsilcisi birlikler..

Ardından tanklar.. Paletli ağır toplar..

Uzun menzilli dev füzeler..

En son Rus S-400'leri dahil füze savarlar..

Havada alçak uçuş ve dalış gösterileri yapan Amerikan ortak yapımı F-35'lerimiz..

Şeref Tribünü'nün tam önündeki bir metre çaplı halkanın içine inen paraşütçüler..

İzmir'e dalar gibi uçan süvariler..

İstanbul'da Boğaz'da bir baştan bir başa donanmanın, harp gemilerimizin geçişi..

Havada, karada ve denizde Türk Gücü gösterisi..

30 Ağustos'u böyle planlasak ve yapsaydık, hem ulusun morali tavan yapardı, hem de Türklerle savaştan söz edenler küçük dillerini yutmazlar mıydı?.

29 Ekim'de bu fırsatı kaçırmayalım!.