'Dünyanın en büyük saadeti nedir?' diye sorsalar, anne babalığı tatmış her insanın vereceği tek cevap, çocuktur. Kötü bir şey olduğunda, 'Keşke onun değil, benim başıma gelseydi' dediğin tek kişi çocuktur, evlattır. Daha birçok şey yazılır çocukla ilgili, boş sayfalar doldurulur sayısızca. Yazılacak o kadar güzel şeyler varken çocuk için, kimi zaman öyle şeyler yaşanıyor ki, kalemi kırıp da bir nokta dahi koymak istemediğin an geliyor. Tıpkı bugün olduğu gibi. Tıpkı tacize, istismara uğrayan iki çocuğun yaşadıklarını resmederek anlatması gibi. Tıpkı insan kimliğine bürünmüş iki caninin bugün tutuklanmayıp serbest kalması gibi.

Geçen yıl Mayıs ayı. Küçük bir kız ve abisi. Biri 6, diğeri 9 yaşında. Babaannenin iki torunun cinsel istismara uğradığı iddiasıyla savcılığa şikayette bulunmasıyla ortaya çıkıyor. Babaannenin şikayet konusu, eski gelini Merve A., onun kocası Rahmi A. ve gelininin erkek arkadaşlarından şikayetçi oluyor. Sonrasında soruşturma kapsamına giren olayda, çocukların anlattıkları sonucu mide bulandırıcı birçok ayrıntı ortaya çıkıyor. Anne ve üvey baba önce Ekim ayında tutuklanıyor, Ocak ayındaki üçüncü mahkemede ise serbest bırakılıyor. Sonrasında gerçekleştirilen her mahkemede serbest bırakılma kararına itiraz edilerek, tutuklanma talebinde bulunuluyor.

Aslında ocak ayında tahliye kararı verilen olay dün sosyal medyada gündeme geldi ve tepkiler çığ gibi büyüdü. Bu insanların nefes almaya bile hakkı yokken ellerini kollarını sallaya sallaya dışarda dolaşarak yargılanmaları kabul edilebilir bir olay değil. Yasalar çerçevesinde bu karar verilmiş olabilir ama, vicdanlar buna isyan ediyor.

Çocukların cinsel istismara uğradığı adli tıp raporuyla kanıtlanıyor. Düşünün, başlarına gelenleri deftere yaptıkları çizimlerle anlatmaya çalışıyor çocuklar ve bu resimler de soruşturma dosyasına giriyor. Daha ne olması lazım ki, bu vicdansızlar tutuklu olarak yargılansın. O masum çocukların çizdiği resimlere bakmak bile bu denli acı veriyorken, o talihsiz çocukların yaşadıklarını düşünemiyorum, kabul edemiyorum, içime sindiremiyorum. Çocuğa karşı işlenecek suçlarda daha bir hassas olunmalı. Adı üstünde çocuk. Korunmaya ve bakıma ihtiyaçları varken, gülümseyerek bakacakları gözlerine acı ve gözyaşı yerleştiren, küçük yüreklerine korku salan ve omuzlarına dağlar gibi yük bindiren her kim varsa, cezasını çekmeli. Bir çocuğun çıkaramadığı ses olalım. Sesimizi olabildiğince çok çıkaralım. Kanunları vicdana daha uygun hale getirelim. Zanlıların en ağır cezayı almaları çocuklara yaşattıkları acıyı geçirmeye evet yetmez ama, belki bir nebze de olsa dindirir. Bundan sonraki olası olayların önüne geçebilir.

Umut ediyoruz, bekliyoruz.

'Bir çocuk gördüm uzaklarda

Gözleri kederli hatta korkulu

Her şeye rağmen bir an gülümsedi çocuk

Sıcak sade ama biraz kuşkulu

Bir çocuk sevdim uzaklarda

Sanıyordum ki onun özlemi de buydu

O ise bir bakışta beni örtülerimden

Yalnızca yalnızca duygularıyla soydu

Ben böyle yürek görmedim böyle sevgi

Şimdi çocuk büyümekte günbegün

Bütün hüzünleri okşadı birer birer

Gizli bir ümide sarılarak biraz küskün'

Sezen Aksu