Yeni yıl yeni ümitler dedik. Ama şu an için eski tas eski hamam misali yaşamımıza devam ediyoruz. Aşılanma sürecinin devam ettiği şu günlerde bir iki ay daha dişimizi sıkacağız gibi gözüküyor. Evde vakit geçirmeye mecburen devam ediyorum. Herkese önerim dikkate etsinler. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Mart Nisan ayı gibi aşı ile bu beladan kurtulacağız inşallah. Evde mahsur kaldığımız bu günlerde sizlerin de bildiği gibi futbol maçları ve günlük gazeteler en büyük meşgalem. Vaktimi bunlarla geçiriyorum.

Dünya bu kadar kısır döngü içeresinde iken ülke olarak kutuplaşacak birçok konu bulabiliyoruz. Dünya olarak büyük bir salgın ile karşı karşıyayız. Bu yaşadığımız dönemde sağlıktan gerisinin hikaye olduğunu anlamamız lazım. Yani gazeteleri okurken çok şaşıyorum. Dünyada tüm üniversiteler aşı için seferber olurken ülkemizin en iyi üniversitelerinin başında yer alan Boğaziçi Üniversitesi protestolar ile gündemde. Yeni atanan rektör adete memleket meselesi oldu. Ben bu konuda kim haklı kim değil noktasında değilim. Dünya’ya bu görüntüyü vermek ne kadar doğru? Pandemi döneminde böyle haber olmak ne kadar doğru? Bunları eğri oturup doğru konuşmamız lazım. İktidar da muhalefet de karşılıklı adım atmalıdırlar. Ne ‘Ben yaptım oldu’ ne de ‘Her şeye karşıyız’ mantığı ile bir arpa boyu yol alamayız. Ama maalesef her geçen gün daha da kutuplaşıyoruz.

Bir diğer örnek ise Volkswagen’in ülkemize yapacağı yatırım konusu. Alman firması yatırımdan vazgeçince muhalefet hemen üstüne kondu bu konunun. Kardeşim bunun bütün sonuçları ülkemizi ilgilendiriyor. Yani bu yatırım gidince sadece iktidar kaybetmiyor. Bakan Varank bir açıklama yaptı iktidara yakın isimler hep bir ağızdan ‘Biz kaybetmeyiz Volkswagen kaybeder’ demeye başladı. Bu iki bakış açısı da ülkemize prestij kaybettiriyor. Kazanırsak beraber kazanırız kaybedersek beraber kaybederiz. Sonuçta hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz. Ben bir Manisalı olarak Volkswagen’in Manisa’ya yatırım yapmasından vazgeçmesine üzüldüm.  Ortada bir kayıp olduğunu da kabul edelim. Ama bu yatırım kaçtı diye karalar bağlamak doğru değil. Manisa OSB’leri ile Türkiye’nin parlayan yıldızı konumda. Önemli olan yabancı sermayeyi küstürmemek. Muhakkak başka yatırımlar Manisa’mıza ve ülkemize yapılacaktır. Ama biz her konu da böyle kutuplaşırsak dışarıya bu görüntüyü verirsek işimiz çok zor.

Bir de Volkswagen konusu en başından beri yakından takip ediyorum. Bu konu ilk gündeme geldiğinde herkes konuştu. Neredeyse dernek başkanlarından sendikalara kadar herkes bu başarının bir yerinde olmayı tercih etti. Bana göre prim yaptılar. Konunun muhatabı olmayan dernek başkanları kendilerine prim yapmak için her uzatılan mikrofona konuştular. Oysa ki konunun birinci derece muhatabı Manisa Ticaret ve Sanayi Odası ve Manisa Organize Sanayi Bölgesi süreci sükûnet ile izlediler. Üstad Yavuz Donat Manisa’ya geldiğinde Manisa TSO Başkanı Mehmet Yılmaz bu yatırım detaylarını en ince ayrıntısına kadar bilmesine rağmen ‘Şu an için konuşmam doğru olmaz. Her şey netleşsin öyle konuşmak lazım. Bu tip konular hassas konular. Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank, T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi gerekli açıklamaları yapacaktır. Bizim kapımız herkese açık. Biz kurum olarak bu tip yatırımların Manisa’mıza gelmesi için elimizden geleni en iyi şekilde yapmaya hazırız ve yapıyoruz’ ifadelerini bize kullanmıştı. Bu konuda T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi görüşmeleri yürütüyordu. Manisa TSO ve MOSB açıklama yapmak yerine sürece katkı verecek hamleler yaptılar. İşin reklam değil realite kısmı ile ilgilendiler. Sonuç olarak bizim dışımızda gelişen olaylar nedeniyle bu yatırım Manisa’mıza ve ülkemize gelmedi. Olan oldu bundan sonra yeni yatırımlar için zemin hazırlamamız lazım. Ama bu kavga kültürü ile değil uzlaşı kültürü ile olur. Artık iktidarından muhalefetine herkes şapkasını önüne koysun. Gazeteleri okurken yoruluyorum. Herkes kendi tarafından ülkeyi bir noktaya çekiştiriyor. Dünkü güneşle bugünün çamaşırı kurutulmaz. Süleyman Demirel’in bu meşhur sözünü unutmamak lazım. Çıkalım artık bu kısır döngümüzden. Bu ülke hepimizin.

GALATASARAY’I İZLEDİKÇE KEYFİM KAÇIYOR

Yazımın başında bahsettiğim gibi günlük gazeteler ve futbol maçları en büyük keyfim haline geldi. Ama alınan sonuçlardan sonra maçlarda artık keyif yerine ızdırap veriyor bana. Salı gecesi büyük bir heyecan ile Galatasaray maçı için televizyonun karşısına geçtim. Antalyaspor beraberliği ile yara alan Galatasaray Konya’da yaralarını sarar mı diye ümitlendim. Ama Galatasaray’ın ahı gitmiş vahı kalmış. Konyaspor karşısında sahada ‘Turist Ömer’ misali gezinen bir takım vardı. İzlerken sinirlerim hopladı. Konyaspor Galatasaray’ı eze eze 4-3 yendi. 4-2’den sonra Konyaspor biraz akıllı olsa tarihi bir sonuçta çıkabilirdi. Saha içinde ne yaptığını bilmeyen, oyuna ve skora isyan etmeyen bir Galatasaray vardı. Biraz Oğulcan bir şeyler yapmaya çalıştı. Onun gayreti de Galatasaray’ın kazanmasına veya puan almasına yetmedi. Maç ile ilgili detaylara fazla girmeyeceğim. Görünen köy kılavuz istemiyor. Galatasaray böyle sapır sapır dökülürken rakipleri tam gaz yola devam ediyor. Fenerbahçe Kasımpaşa’yı rahat geçti. Bakalım bugün Alanyaspor karşısında ne yapacaklar?

Ama Galatasaray’ın rakiplerinin, Galatasaray’dan daha iyi durumda olduğu kesin. Hatta Gaziantep FK kulübü şampiyonluk yarışında bana göre Galatasaray’dan daha favori durumda. Sumidica ve öğrencileri her hafta başka bir başarı hikayesi yazıyorlar. Gaziantep FK öyle galibiyetler alıyor ki Romen teknik adam maç sonu sevincinden saha kenarında göbek atıyor. Kısacası herkesin bir planı programı var. Galatasaray’ın ise hiçbir planı yok. Saha kenarında Fatih Terim yoksa zaten Galatasaray potansiyelinin altında maça başlıyor. Bunu bile bile bu kadar atılmakta Fatih Terim’e yakışmıyor.  Ben Galatasaray’ın bu gidişle şampiyonluk yarışına erken havlu atacağını düşünüyorum. Maçlarında benim için pek tadı tuzu kalmadı artık.

TALİH KUŞU AKHİSAR’A KONDU

Yılbaşı gecesinin en sembol eğlencelerinin başında tombala ve Milli Piyango gelir. Açıkçası Milli Piyango Demirören grubuna geçtikten sonra birçok söylenti ortaya çıktı. Bu söylentiler o kadar çok gün yüzüne çıktı ki insanın bırakın bilet almayı piyango bayisinin önünden bile geçesi gelmiyor.  Ben bu sene bilet almadım. Bu oyunlara en meraklı benim küçük oğlum Gökhan’dır. Sordum o bile bilet almamış. Herkeste nasılsa bu işte bir şeyler dönüyor algısı var. Benim de Karaköy’de şans oyunları üzerine bir dükkanım var. Demirören gibi medya patronu bir grubun bu iddiaları temizleyecek bir hamle yapmaması beni şaşırtıyor. Ertuğrul Özkök köşesinden bazı yazılar yazdı ama etkisinin büyük olduğunu düşünmüyorum. Dün Hıncal Uluç köşesinde bu konuya değinmiş. Bildiğiniz üzere büyük ikramiye çeyrek bilete çıktı. Talih kuşu bu sene Akhisar’a kondu. Akhisar’a hayırlı uğurlu olsun. Kimsenin parasında gözümüz yok. Ama diğer 3 biletin satılmaması mide bulandırıyor. Bu şans oyunları kimi için umut kapısı. Bu oyunlar insanlara güzel hayaller kurduruyor. Ama gelinen noktada kimsede hayal kuracak bir hal kalmadı. Bana göre gerekli merciler üzerine düşen vazifeyi yapıp bu bilgi kirliliğine bir son vermelidirler. Sinek küçükte olsa mide bulandırıyor.