Seçim sonuçlarının analizine dün kaldığımız yerden devam edelim. Dün CHP’deki gelişmelerden söz etmiş, izleyip değerlendirelim diye bitirmiştik yazıyı. Diğer taraftan da diğer partilerin aldıkları sonuçları irdeleyeceğimizi söylemiştik. Önce CHP’den başlayalım.

            Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki; Sayın Erdoğan’ın Akşener ve Karamollaoğlu’nu yok sayarak hedefine CHP ve İnce’yi alması kendi açılarından işe yaramıştır. CHP’nin geçmişiyle pek de barışık olmayan sağ seçmenlerin, CHP’nin tek rakip olarak gösterilmesine yönelik algı operasyonlarıyla AKP’den kopmasına engel olunmuştur. Burada hemen şu soru akla gelebilir. CHP İnce tercihi yerine İlhan Kesici tercihini yapsaydı, AKP ve Erdoğan’ın bu algı operasyonu aynı sonucu verir miydi? Bana göre vermezdi. Başından beri Sayın Kılıçdaroğlu’nun aday tarifi İlhan Kesici’ye uyuyordu, ama parti tabanı ve yetkili organları İnce’den yana tutum belirleyince Kılıçdaroğlu da buna uymak zorunda kaldı.

            Doğrusu, dolar ve avronun tavan yaptığı, enflasyonun hızlı bir yükselme eğilimine girdiği, piyasaların allak bullak olduğu, kriz beklentilerinin hem de reel sektör dış borçları üzerinden gelebileceği endişelerinin arttığı ve ekonomik meselelerin öncelik kazandığı bir ortamda Muharrem İnce halkın bu sorunlarını, endişelerini giderebilecek çözümleri ortaya koymaktan uzak kaldı. Aksine sol disiplinden yetişmiş olması hem iş dünyasında hem de orta direk dediğimiz kesimde tereddütlere yol açtı. Meydan performansları gayet iyiydi ancak TV programlarında ekonomiyle ilgili konulardaki cevapları çalışmadığı yerden soru sorulan öğrenciler gibi kaçamaktı. Ekibi iyi çalışmış ve İnce iyi enforme edilmişti ama bu elbise ona bir, iki beden büyük geliyordu. İş işten geçtikten sonra kıyaslamak ne kadar doğru olur bilmem ama Sayın Kesici meydanlarda onun performansını yakalayamasa bile TV’lerde her kesimi kolayca ikna edebilir, güven verebilir, bir umut ışığı yakabilirdi.

            İnce’nin partisinden 8 puan dolayında fazla oy alması kamuoyunda hemen CHP’nin eski kurultay hastalığının nüksetmesine yol açtı. Öyle ki; CHP’nin kendi tabanından önce AKP sözcüleri bunu dillendirmeye başladılar. Başlangıçta Kılıçdaroğlu’na vefasızlık etmem diyen İnce bile bu tuzağa düştü. Bülent Tezcan İnce için söylediği “nezaketsizlik etmiş” sözünde yerden göğe haklıdır. Zira seçim gecesi Tezcan, ekibiyle birlikte sokaklardaki taşkınlıklara karşı sandık görevlilerini ve tabanını sağlam tutabilmek adına mücadele verirken, nedendir bilinmez İnce hemen pes etmiş ve İsmail Küçükkaya’ya verdiği beyanla teslim bayrağını çekmiştir. Hani YSK ona emanetti? Ne oldu da teslim bayrağını çektin? Bu sorulara yanıt bulunmadan İnce’nin CHP liderliğine soyunması abesle iştigaldir.

            Gelelim kimilerinin İnce’yi göklere çıkardığı 8 puanlık fark meselesine. Aritmetik bilen herkes bu farkın nereden geldiğini hesaplayabilir. Evet İnce CHP solunun oylarını ve CHP’nin solundaki oyları konsolide etmeyi başarmıştır ama kendisine verilen bu oylar CHP’ne gitmemiş, HDP’ye gitmiştir. HDP ile Demirtaş’ın aldığı oylar arasındaki fark 3,5 dolayındadır. İYİ Parti ve Meral Akşener’in aldığı oyların farkı ise 2,7’dir. İnce’ye oy verip CHP’ye oy vermeyen sol seçmen ile, İYİ Partiye oy verip Cumhurbaşkanlığı oyunu İnce’ye veren merkez seçmenlerin oylarını topladığımızda 6, 2’lik bir oran ortaya çıkar. MHP ve AKP oy toplamı 53,7 olmasına rağmen Tayyip Erdoğan’ın oyu 52,6’dır demek ki, 1,1 oranındaki MHP’li seçmen Erdoğan yerine İnce’yi tercih etmiş görünüyor. Hepsini topladığımız zaman 7,3’lük bir İnce fazlalığı gözükür. Saadet Partisi ile Temel Karamollaoğlu farkını ve bağımsız sol adayların oylarını da hesaba katarsak zaten %8’lik farkı çoktan aşar. Kısacası İnce kararsızlardan veya AKP tabanından tek oy bile alamamış görünüyor.

Hal böyleyken İnce’yi şişirmek CHP’yi daha da zora sokar. Zira merkez sağ tabandan ve kısmen MHP’den İnce’ye verilen oylar parti rozetini çıkarıp Kılıçdaroğlu’na emanet etmesinden, hukuk, adalet ve demokrasi arayışından kaynaklanmıştır. İnce CHP’ye lider olursa Kılıçdaroğlu’nun yapmak istediğinin aksine partinin eksenini sola kaydıracağı aşikardır. Oysa Kılıçdaroğlu doğru olanı yapmış ve parti çizgisini geçmişteki hatalardan arındırarak gerçek sosyal demokrasi ve demokrat merkez eksenine oturtmaya çalışmıştır. Bu çizgiden sapılırsa CHP bir daha merkezden oy alamaz hale gelir.

Aslında bugün tüm partileri değerlendirmeyi planlamıştık ama CHP’de yaşanan son gelişmeler yönümüzü o tarafa çevirdi. Yarın onları uzun uzun tartışacağım. Özellikle de asıl ihtisas sahibi olduğum merkez sağ siyasetini ve İYİ Partiyi ele alacağım.

Sağlıkla, huzurla, mutlulukla kalın.