İki haftadır bazı özel nedenlerden dolayı yazımı aksattım. Laptopum arızlanıp ana kart yanınca ders videolarım, notlarım, herşey gidince 'Eyvah' dedim. Allah'tan ki bir kısım yedekliydi, bir kısım telefonun hafızasındaydı eksiklerim olsa da hepsi tamamlanacak inşallah. Onun telaşına düştüm kısacası. Üstüne üstlük günün şartlarından herkes gibi ruh hali de değişik olunca kendimi, 'Hadi bugün yaz Zerrin yazını' diye dürtmem gerekti.

Bilirsiniz bende yazı anlık gelişir. Yakın zamanda gündem olan konularla ilgili yazarım. Bu yazım gazetecilik üzerine bir yazı olacak. Gazete sahibi, sorumlu yazı işleri müdürü olarak 20 yıla yakın bir tecrübem de olduğuna göre  yazabilirim diye düşünüyorum. Öncelikle şartlar çok değişti, bunun da herkes farkında. İnternet gazeteciliği yazılı basının bir tık önüne geçti malum. Ama bazı değişmeyenlerin olması da gerekir basın camiasında dürüstlük, hak, hukuk, vefa, güven gibi.

Gazetecilik mesleğini yapanlara biraz vefa, biraz vicdan, biraz da sağduyu versin öncelikle. Biliyorsunuz 26 Eylül'de, Manisa basınının babası Nejat Tokbay'ı son yolculuğuna uğurladık. Geçtiğimiz günlerde cenaze sonrasında yapılan bir haberi duyduğumda şok oldum. O günlerde denk gelmemişim habere, duyduğumda okudum. Haberde tabutun yıpranmış olduğundan ve insanların ellerini kesmeye müsait olduğundan bahsedilmiş. Burada hem bilgi eksikliği var, hem de 'nasıl aleyhte haber yaparım' düşüncesi. Manisa Büyükşehir Belediyesi'nin aleyhinde haber yapayım ilgisiz, duyarsız göstereyim amaç. Bir kere cenaze Çandarlı'dan geldi Manisa Büyükşehir Belediyesi' nin tabutla bir ilgisi yok. Hadi diyelim olsun ilgisi. Eleştiren haberi yapmak için bula bula Nejat Baba'nın cenazesini mi buldunuz? Kaldı ki hiçbir cenaze böyle bir habere alet edilemez. Biraz Nejat Baba'nın cenazesine, ailesine saygı olur. Böylesi vefasızca, sağduyusuz bir haber yapılmaz. Muhalefet yapmanın da bir usulü vardır.

Daha da fazla yazmayayım. Bu konuda ne kadar hassas olduğum bilinir. Habercilik ciddi ve onurlu bir iştir. Tarafsız olarak yıllarca bu mesleği yaptık, ama ne yandaş ne muhalefet olduk. Ortada, hakkıyla hukukuyla yeri geldi eleştirdik yeri geldi övdük. O yüzden bu konuda hassasiyetim oldukça fazladır. Muhalefet ya da yandaş olmanız gerekiyorsa da lütfen en azından saygı çerçevesinde, ayarında yapın.

Gelelim ikinci konuya. Gazetelere maddi getirisi çok az olsa da okunulurluk yönünden şevk veren ve ayakta tutan gazete aboneliklerine. Birçok özel işyeri ve resmi kurumlar aboneliklerini iptal ettirmiş ve ettiriyorlarmış. Özel şirketler tercihleridir olabilir. Bugün iptal ettirir yarın yeniden abone olabilirler. Ama resmi kurumlarda bana biraz tezat geldi durum. Cumhurbaşkanlığı genelgesini ortaya koyarak iptal ettirdiklerini söyleyen kurumlar arasında, her gün kanunen zorunlu gazete götürülmesi gerekli olan yerler de var. E o zaman ya abone olacaksın ya da genelgeyi ortaya koyuyorsan getirilmesi zorunlu olan gazeteleri istemeyeceksin. Ya da 'şu kadar abonen olması zorunlu' demeyeceksin gazetelere.

Maliyetlerin bu kadar arttığı bu zamanda, gazetelerde çalışanlar istim üzerindeyken bir yerden madden ve manen desteklenmesi gerek bu gazetelerin.

Bir başka değineceğim konu da. Resmi ilan yayın hakkı olan gazetelerin bir denetim olayı vardır. Basın İlan Kurumu gerekli denetimleri yapar ve eksikleri olan gazeteleri tespit eder, gerekirse para cezası keser. Çünkü kanunen birtakım şartları yerine getirmesi gerekir gazetelerin. Evrakları eksik olmayacak, kanunen de iletişim fakültesinden mezun ya da en az 18 ay basın sigortası olan vasıflı, gerekli şartları taşıyan personel bulundurmak zorundadır. Biz zamanında herşeyimiz tam olduğu halde olmayacak bir sebepten ceza yediğimiz için canım yandı, o yüzden yazıyorum şu anda yazdıklarımı. O zaman denetim mekanizması hakkıyla işleyecek, şartları yerine getirmeyen hangi gazete varsa siyasi olarak bakılmayacak gereği yapılacak. Bugün madem ki zor şartlar altında çıkıyor bu gazeteler, maddi olarak ilan gelirleri giderlerini karşılamıyor, denetim herkese eşit şekilde yapılarak ilan pastasından haksız yere kazanç sağlayan olmayacak. 6 gazeteden 3 ü sağlıyorsa bugün diğer 3 ü tüm şartları yerine getirmeyip hatta ve hatta muhabiri bile olmadan kağıt üzerinde isimlerle işini yürütüyorsa bir gazete, işi layığıyla yapıp 7 eleman çalıştıran, işine her yönden özen gösteren gazetenin, patronunun ve işsiz kalır mıyız endişesi taşıyan çalışanların kabahati nedir diye sormazlar mı?

Herkesin elini vicdanına koyarak hareket etmesi tek temennim. Kimsenin işini nasıl yaptığını eleştirmek de haddim değil. Sadece biraz hak, biraz hukuk, biraz adalet, biraz vefa.

.