Bize boşuna çılgın Türkler demiyorlar. Maşallah her hareketimizle bunu hak ediyoruz. Bakın tarihimize, bakın kazandığımız zaferlere. Hepsi de destansı hikayeler. Gemileri karadan yürüten bir ecdadın torunlarıyız. Çanakkale’de dünyaya kafa tutan dedelerimizin nesilleriyiz. Bizim için imkansız diye bir şey yok. Kolay işi bile zorlaştırıp başarmada da üstümüze yok.

Bayramın ikinci günü Ukrayna karşısında tel tel dökülen Milli Takımımız, Hırvatistan karşısında bir dokunuşla canlandı. Tabii Ukrayna maçının ardından sonra atılan manşetler de, dün de okumuşsunuzdur birden değişti. Aslanlar, kaplanlar diye övgüler başladı. İstanbul basını her geçen gün daha bir aleme dönüşüyor. Tabela yazarlığından, tabela yorumculuğundan kurtulamadılar.  Ben Ukrayna maçını Çeşme’de yazlığımda oğlum Gökmen ve torunum Asrın ile beraber izledim. O maçın ardından da yazdığım yazıyı oğlum Gökmen’e verdim. Sonra da bu yazıyı kullanmama kararı aldım. Hırvatistan maçını görüp, iki maçın yorumunu yapmak istedim. Ukrayna maçı sonrası şunları yazmıştım.

Ukrayna futbolunu en iyi bilen Teknik Direktör Lucescu Milli Takımdaki ilk maçında yaptığı hesaplar ilk yarıda tutmadı. Biri ofsayttan, biri de dışarıdan çevrilen toptan kalesinde iki gol gördü. Hakem kötüydü. Milli Takımımız da ondan kötüydü. Yenilginin mazereti olmaz. Lucescu’yu Milli Takımın başında görmeyi içine sindiremeyen bütün spor yazarı ve yorumcusu teknik adamı yerden yere vurmaya başladılar. Her düşünceye saygılıyım. Türk futbolunun daha doğrusu Türk futbolunun hali ortada. Kadroya  davet edilenlerde ortada. Ukrayna milli takımı teknik açıdan yüksek seviyede futbolculara sahip. Sahasından hızlı çıkan bir özelliğe sahip. Maçta da bunu gördük. Milli takımımızın teknik direktörü Lucescu ilk yarıda bu takımı durdurma planı ile sahaya bir on bir çıkarmış. Kadronun doğruluğu yanlışlığı tartışılır. Bende defans kurgusunun yanlış futbolculardan kurulduğu kanısındayım. Ancak milli formayı giyenlerinde bir ruhu olması gerekir. Ben bunu göremedim, en büyük üzüntüm bu. Hakem inanılmaz kötüydü. Verdiği kararlarla bizim mağlup olmamızı sağladı. Yediğimiz iki golü de hakemlerin iptal etmesi gerekirdi. İkinci yarıda Cengiz’in pozisyonu bal gibi penaltı. Her zaman söyler ve yazarım. Futbolda oyunun kadar şansında yüksek olacak. Maçın hakemi de adil olacak, görme özürlü olmayacak. Kötü oynanılan ve kazanılan çok maç bilirim. Biz millet olarak kimseyi beğenmiyoruz. Fatih Terim nefreti bir çoğumuzu Milli Takımdan soğutmuştu. Gitti. Lucescu geldi. Gelir gelmez onun üzerinden de oyun oynamaya başladık. Lucescu’nun teknik direktörlük yaşamı başarı ile dolu. Türk futbolunun kapasitesi bu. Bunu bilen Fener’i, Galatasaray’ı, Beşiktaş’ı ve Trabzon’u şampiyonluk yarışında var olmak için yabancı  futbolculara sarılmıyorlar mı? İşte Galatasaray 11 kişilik sahaya çıkan kadrosunda 9 yabancı  var.

Bu yazıyı Hırvatistan maçı öncesinde yazdım. Hırvatistan maçı için içimde bir umut var. Kadroda da Lucescu’nun değişim yapmasını bekliyorum. Bu değişimin de Milli takımımıza olumlu yansıyacağını düşünüyorum. Biliyorum Hırvatlar bizden iyi takım. Ama çıkmadık candan da umut kesilmez diyelim.

Ukrayna maçı sonrası düşüncem aynı bu şekildeydi. Hırvatistan maçı öncesi her şeye rağmen içimde bir umut vardı. Bir his bu maçı kazanırız diyordu. Ve kazandık. Neden bu hisse kapıldım. Geçmiş maçlara baktığım zaman içimdeki ses bu takımın zoru sevdiğini bizlere ispat etmişti. Köşeye sıkışınca bir patlama yapar diyordu. Ve Hırvatlar karşısında Dünya Kupası hayallerimizin devam etmesini sağlayan 3 puanı aldık. Bunda Lucescu’nun yüzde yüz katkısı olduğunu düşünüyorum. Bir önceki maçın kadrosunda köklü bir değişikliğe gitti Romen hoca. En büyük değişim ise iki kanatta yaptığı değişiklik oldu. Sağ da Kaan, solda Caner verilen görevi en iyi şekilde yaptılar. Bana göre bu maçta Arda dışında tüm oyuncular kalitelerini sahaya yansıttı. Burada Arda’ya karşı bir tavrımın olmadığını belirteyim. Uzun süredir oynamayan bir futbolcunun maç eksikliği gayet doğaldır.

Grubumuzda oynanan son maçlardan sonra işler hayli karışık. Favori Hırvatistan’ın bile Dünya Kupası’na katılamama durumu bulunuyor. Bu tabloya baktığımız da Ukrayna’dan keşke  bir puan kopartabilseydik diyor insan. Ama onu da yapacak bir futbol oynamadığımız bir gerçekti. Şimdi 2 maç kaldı. Bizim bu iki maçı kazanmaktan başka şansımız yok. Kazanırsak grubu lider bitirme olasılığımız bile var. Peki kazanır mıyız? Kolay değil? Ama imkansız da değil. İzlanda’yı burada yener, Finlandiya’yı da deplasmanda yenecek gücümüz var. Biz zor işlerin takımı olduğumuza göre. Bu işin de üstesinde gelir, Dünya Kupası finallerine adımızı yazdırırız.