Geçen hafta küresel salgının sınav olduğundan söz etmiş, sakın ola ki; havuz problemi sanıp hafife almayın diye uyarmıştık. Elbette bu sınavın kazananları ve kaybedenleri de var. Geçen hafta sınavı geçen ve kalan ülkeleri değerlendirmiştik. Bugün ise ülkemizdeki kişi ve kurumları ele alacağız.

Başından beri söylediğimiz gibi Sağlık Bakanımız sınavı geçenlerdendir. Eleştirilecek tarafları yok mudur? Elbette ki vardır ama başından beri olumlu, ılımlı ve saydam bir şekilde yürüttüğü mücadelesini gölgeleyecek boyutta değildir. Sayın bakanı methettiğim için beni de eleştiren şahinler vardır. Ancak ben biliyorum ki bu mücadelede sayın bakanın da bilim kurulunun da aşamadığı hususlar vardır. Bu onların kusuru değildir, evet bazı tedbirlerin alınmasında geç kalınmıştır. Ancak kusur onlarda değil sistemdedir. Sistem; bakanlar, meclis ve siyasi partiler dahil, birçok unsuru siyasi güçten mahrum bırakmakta, etkisiz ve yetkisiz kılmaktadır. Bu gücün tek bir makamda toplanmış olması ve o makamın da kararlarını, gücünü halktan alan seçilmişler yerine atanmışlar, danışmanlar ve etrafını çevreleyen dar kadro içinde alıyor olması bir takım gecikme ve hataları da beraberinde getirmektedir.

Gelelim diğer bazı kurumlara. Medyadan gözleyebildiğim kadarıyla bazı büyükşehir belediyeleri de sınavı geçenlerden. Ankara, İstanbul, Gaziantep belediyelerini ismen zikretmek isterim. Bu günler siyasetten ari olarak birlik ve dayanışma gösterilmesi gereken günlerdir. Mensubu olduğu partinin genel merkez yöneticilerinin aksine bu hususu özellikle belirten Sayın Fatma Şahin’e ayrıca tebrik etmek gerekir. Doğrusu Manisa Büyükşehir neler yapıyor çok fazla gözleyemedik. Bilgilendirilirsek memnun oluruz. Saruhanlı belediyemizin de girişimlerini takdir ediyorum. Hele onun davetiyle hiç tereddüt etmeden traktör ve pülverizatörleriyle dezenfeksiyon ordusu kuran çiftçilerimiz de alkışı fazlasıyla hak ediyorlar.

Bazı meslek teşekkülleri, sendikalar ve STK’lar da sınavı geçenlerden ama dün sesleri çok çıkan, belediyelerden nemalanan bazı vakıflardan, derneklerden, tarikat ve cemaatlerden tık yok. Televizyonlarda ahkam kesen hoca müsveddeleri de yok ama gerçek din alimleri şimdi öne çıkabiliyorlar. Sendikacılardan Arzu Çerkezoğlu’na ayrı bir parantez açalım. DİSK’in eski katı ve ideolojik davranış tarzından kendini soyutlamış, gerçek manada olumlu sendikacılık yapıyor. İşten çıkarmaların 3 ay yasaklanması kararında bunun meyvesini elde etti.

Bazı meslek gurupları da cansiperane mücadeleleriyle sınavı geçtiler. Hele sağlık çalışanları yıldızlı pekiyi ile taçlanıyorlar. Polis, jandarma, vefa gurubu, eczacılar, kuryeler, kargocular, PTT çalışanları, üreticiler, fırıncılar, marketçiler, lojistik zincirinin her halkasında yer alanlar da sınavı geçtiler. Maalesef bazı mesleklerde içlerinden çürük elmalar çıkabiliyor. Onları da şiddetle kınıyorum.

Sınavı geçemeyenler kimler mi? En başta bazı siyasetçiler. Özellikle de AKP ve MHP’nin gurup yöneticileri. Muhalefetten gelen olumlu, olumsuz her şeyi reddediyorlar. Peki o zaman birgün önce reddettikleri aynı yöndeki teklifi ertesi günü kendileri niye veriyorlar? Biz biliyoruz da kendileri anlayabilseler meclis belki o zaman daha itibarlı hale gelir. Bir de salgın ortamından siyasi çıkar elde etme gayretlerinin ters tepeceğini öğrenebilseler, halka daha fazla faydaları dokunur. Zira ortak akla şu an her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bakın geç kalınmış olsa bile sayın İmamoğlu’nun Atatürk hava limanının hastaneye dönüştürülmesi önerisin hayata geçirilmesi fevkalade yararlı olacaktır.

Sınavı geçemeyen diğer bir kurum ekonomi yönetimidir. Kalkmayan uçaklarda KDV’yi %1 e düşürmek, herkesi evde tutmaya çalışırken ev kredilerini %90’a çıkarmak gibi dahiyane fikirlerin sahiplerini kutluyorum. Milyonlarca çalışan işsiz kalmışken, berberinden, terzisine, kahvecisine, hamamcısına, yüzbinlerce küçük esnaf kepenk kapatıp borç batağına düşmüşken onlara çare yoksa, tedbir tedbir olmaktan çıkar. Sadece devlet kurumları değil bankalar, enerji, gaz ve benzeri hizmet kuruluşları topyekun sınıfta kaldılar.

Diyanet İşleri de sınavı geçemeyenlerden. Dünyada korona vakaları baş gösterdiğinde ve Avrupa’ya da sıçradığında umre gezilerinin derhal iptal edilmesi gerekirdi. Etmemek büyük bir ihmaldir ama eğer doğruysa kendileri iptal etmek isteyen umrecileri paralarının yanacağı sözleriyle gitmeye zorlamaları ihmal değil düpedüz gaflet hatta hıyanettir. Hadi gittiler, döndüklerinde taahhütname imzalatıp evlerine gönderilmelerine ne demeli? Karantina uygulaması başladığında ise iş işten çoktan geçmişti. Çok şükür bizim tanıdıklardan, dostlardan pozitif çıkan olduğunu duymadım ama Isparta’nın nüfusa oranla en fazla vakaya sahip olmasını bir AKP milletvekili Isparta’da karantinaya alınan umrecilere bağladı. Ertesi gün apar topar o twit silindi ya da sildirildi ama neye yarar. Twiti silmek olayı ortadan kaldırıyor mu?

Diyanet dinimizin yol göstericisi bir müessesemizdir, göz bebeğimizdir. Gazi Mustafa Kemal’in bizzat talimatı ile, hurafelerden arınmış gerçek İslam’ı Türk halkına öğretmek için kurulmuştur. Rifat Börekçi, Şerafettin Yaltkaya, Hamdi Akseki, Ömer Nasuhi Bilmen, Lütfü Doğan, Mehmet Nuri Yılmaz, Tayyar Altıkulaç gibi aydın, vatansever din bilginleri bu kuruma başkanlık yapmışlar ve itibar kazandırmışlardır. Maalesef son yıllarda bu kurum siyasallaşması, mesnedi olmayan asılsız fetvalara imza atması, İstiklal savaşına ve Cumhuriyete alenen düşmanlık eden fesli deli Kadir’e ziyaret ve başkaca aykırılıklar nedeniyle giderek güven ve itibar kaybetmektedir. Bundan fevkalade üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim.

Diyanetin güven ve itibar kaybını bir nebze olsun hafifletmesi kendi elindedir. Önümüzdeki günlerde yeni Türk devletinin temellerinin atıldığı, gazi meclisin açıldığı o büyük günün 100 üncü yıldönümünü kutlayacağız. Ne yazık ki, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olduğunun tüm dünyaya ilan edildiği 23 Nisan gününü korona virüsü tedbirleri nedeniyle gönlümüzdeki gibi kutlayamayacağız. Ogün TBMM Başkanımızın daveti ile hepimiz balkonlarda olacağız ve milletçe istiklal marşımızı okuyacağız. Cami hoparlörleri bir süredir eve girin çağrısı yapıyor, yatsıdan sonra da ayetler okunup tekbirler getiriliyor. Pekala 23 Nisan akşamı saat 21.00 de yurdun bütün camilerinden İstiklal marşımız seslendirilerek semalarımızı çınlatırız. Olur mu? Çok güzel olur, madem biz bize yeteriz diyoruz, öyleyse bizi birleştiren İstiklal marşımızı da minarelerimizden arşı alaya yükseltelim.

Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklal.

Sağlıcakla kalın.