6 Şubat’ta yaşanan deprem sadece 11 ili değil hepimizi hatta her şeyi sarstı. Korkunç bir deprem fırtınası, on binlerce canı bizlerden kopardı.  Ülke olarak günlerdir depremin yarasını en derinden hissediyoruz.  Deprem bölgesinde olup olmadığımızın ya da bir yakınımızın olmadığının hiçbir önemi yok. Yaşanan felaketin acılarını hep beraber göğüslemeye çalışıyoruz. Yaramız, acımız büyük; öfkemiz yazıya sığmaz…

Depremin üzerinden 3 hafta geçti. O klişe söz var ya; “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Bu sözü ilk defa bu kadar içten hissediyorum.  Evet, hiçbir şey bu depremden sonra eskisi gibi olmayacak ve olmamalı da. Artık dengelerin değişeceği, atılacak herhangi bir siyasi hamlenin eskinin devamı olmayacağı evresindeyiz.

6 Şubat’ta yaşanan deprem, toplumumuzda önemli bir kırılma noktası oldu. Enkaz altında kalanlar yalnızca insanlar değildi.  Aynı zaman da o enkazın altında ihmaller, hatalar ve yanlışlar da vardı.

Deprem ülkesi olduğumuzu dikkate almayarak yapılan imar planları, yapılaşmadaki hatalar, tarım arazilerinin ve taşıma kapasitesi düşük zeminlerin yapılaşmaya açılması, inşaatlardaki denetimsizlikler, inşaatların rant odaklı olması, yetersizlikler, hepsi afet bölgesinde ortaya saçıldı. Ülkece deprem gerçeği ile bir kez daha yüzleştik. Hem de çok acı biçimde!

Peki yaşanan bunca acıdan sonra dersler çıkarabilecek miyiz? Sorumlular tarafından dayatılan ve bizleri de bu kavrama alıştırmaya çalışan “kadercilik” anlayışını aşabilecek miyiz? Aslında bu kötü tablonun başka yerlerde de yaşanmaması için, bunu aşmak zorundayız.

Yıllardır sorumluların iş bilmezliği ve aç gözlülüğü yüzünden ülkeye verdiği zarar, tekrardan tüm yönleriyle ortaya çıktı. Böylesi bir iş bilmezlikle yönetilmemesi gerektiği, bir kez daha acı şekilde öğrenildi.

Sözün özü,  sorumlular bu konuda da sınıfta kaldı!

Yaşadığımız felaketin yaralarını sarmanın yolu elbette öncelikle dayanışmadan geçiyor. Ancak belki de şu an dayanışmadan da önemli olan şey halkın yaşanan bu acıları unutmayıp bunları sorgulamasıdır. Aynı acıları tekrardan yaşamamak için, aynı hataları yapmamalı ve bunlardan ders çıkarmalyız. Sorumluların bize dayattığı ve alıştırmaya çalıştığı kaderciliği ancak böyle aşabiliriz. Yaşama, siyasete yeni bir bakış açısı getirmek zorundayız. Yoksa aynı şeyleri bizde yaşayacağız. Çok sevdiğim bir diziden size bir replik söylemek istiyorum; “Bir tek başkalarının başına gelir zannediyorsun dimi? Uzaklarda deprem olur, birilerinin otobüsü devrilir, başkaları kurşunlara kurban gider, ancak elalemin çocukları zindanlarda kaybolur değil mi? Tüm bunları kendi başına geliyormuş gibi düşünmezsen, susarsan sıra sana da gelir.”

Bu yüzden; toplum olarak acılardan ders çıkarmalıyız ve aynı acıları tekrar yaşamamak için mücadele etmeliyiz!