Ah, ne çılgın insanlar olduk!..

Her gün çıldıracak yeni bir şeyler buluyoruz.

Bir paket makarna, yarım çuval kömürle şaşkına dönüyorduk daha düne kadar… Kafasına yediği satranç taşlarından nasibini alanlar, o sersemlikle çıldırma eşiğini atlayıp aklını yitiriyordu fazla sevgiden.

Hep sevgi mi çıldırtıyor bizi?

Değil elbet!

Önce açlık, yokluk, yoksunlukla sınanıyor sonra küçücük bir iyilik kırıntısına açıveriyoruz sorgusuz sualsiz kollarımızı, gönlümüzü.

Koronavirüs pandemisinde kıran geçiren ülkem insanı; tam ‘öldüm’ diye bağırmaya başlamışken, A’dan Z’ye zam furyasında ciddi hasara uğradı. Öldürmeyen Allah öldürmüyormuş meğer, buna da göğüs gerdi. Göğüs gerdi germesine ama kursağındaki lokmayı ne yutabildi ne tükürebildi feleğin tam ortasına.

Artık bu durum bir sır olmaktan çıkmaya başlayıp kulaktan kulağa yayılmaya, ağızdan ağıza sakız edilme başladıkça; yapılacak tek şey kalmıştı:

KDV indirimleri, yen düzenlemeler girdi hayatımıza birden bire… Asgari ücretliye tüm dengeleri sarsacak oranda zam yapılması tam bir çılgınlıktı… Alacakla vereceği örtüştürdüğünde sakız parası kadar kalsa da rekor zammın elde kalanı, davul-zurna çaldırmaya yeterdi bu çılgınlığın faturası.

Yetmedi… Yetmezdi!

Her gün biraz daha fakirleşirken; paramız pul, varlığımız zül olurken altında hasırı yanmayanlara; global bir tehditti bu yok oluş ve suçlu uzak yerlerde, sebep hep başkasında aranmalıydı.

Ve ne kadar büyük olduğumuzun resmi çizilmeliydi… Mutlu insanların refahını konu eden mavi bir gökyüzü, yemyeşil çayırlara doğan bir güneş, çiçekler, böcekler, falan filan.

Sonu iyiliğe çıkan rakamlar hep yüksek, aşılamayacak tepeler hep düzlük olmalıydı.

Resme inananlar, bir de ev çizsin boş bulduğu yere diye yeni bir çılgınlığın arifesindeyiz şimdi.

Önümüz kış… Önümüz sandık… Önümüz koltuk belası…

İkna olmayanlara taksitle araba imkanı sunulur ise, çok da şaşırmayın.

Çıldırın yeter!

Ve bu topyekun çıldırma haliyle sakın düşünmeyin; sonumuz ne olacak diye!

Aya gideceğiz diye avunun… Çift şeritli yollara vurun kendinizi, yetmezse parasını peşin ödediğiniz köprülerden atın kendinizi… Nasıl olsa yine parasını kendimizin ödediği hastaneler bedava! İlaç alamazsanız üzülmeyin, kimse alamıyor zaten. Okullarda bu bilgileri öğretmezler, öğrenmek değil ama okul bedava. Su, ekmek haliyle değil ama havanızı almak bedava. Ne yaparsanız yapın, sakın ölmeyin! Çünkü o parayla!

Yahut bir düşünün! Resme büyük bakıp bugünü değil yarını bir düşünün… Elinde siyah bir boya kalemiyle kapkaranlık bir resim çizen ressamın, ne anlattığını anlamaya çalışın.

Boya küpündeki pembeleri, çalın karasına karasına…