Çeşme’de tatil yapsanızda ülke gündeminden uzak durmanız mümkün değil. Günde altı gazete okuyorum. Ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni kabineyi açıkladıktan sonra yeni sistemin kuruluşunun temel taşlarını hızlı bir şekilde yerli yerine yerleştirmeye çalışıyor. Yurt dışı gezilerini sürdürüyor.

24 Haziran seçimleri CHP ve İYİ Parti’ye yaramadı. Seçim sonrası Muharrem İnce’nin CHP’nin başına geçme çalışmaları olacağını İYİ Parti’nin de sarsıntı geçireceğini yazmıştım. Tatil sürecinde her iki partide de kıran kırana mücadele başladı. Meral Akşener başkanlıktan ayrıldı. Geri dönmeyeceğini söylüyor. Siyaset bu. 24 saat bile uzun süreç. Neler olur neler. Onun için bugünden Meral Akşener için siyaseti bıraktı diyemem. CHP toz duman. Muhalefet olağanüstü kongreyi toplamak için başlattığı imza kampanyasında zirveye ulaştığı görülüyor. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinde büyük telaş var. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun has adamı Grup Başkan Vekili Özgür Özel’il memleketi Manisa’da kurultay delgelerinin milletvekilleri harici Muharrem İnce diyor. CHP İl Başkanı Semah Balaban’ı siyaset sahnesinde dik duruşundan dolayı tebrik ederim. Bu hafta CHP’de çok önemli gelişmeler olacak. Üstad Yavuz Donat CHP’nin durumunu anlatan güzel bir yazı yazmış. Köşeme aktarıyorum.

BİR HADİSE VAR

Server Yesâri Bey'in Hisar Buselik şarkısı:

"Bir hadise var can ile canan arasında."

 CHP'nin görüntüsü tam da bu şarkı gibi.

 Bir hadise var, olağanüstü kurultay istemeyen 59 il başkanı ile "Olağanüstü Kurultay isteyen il başkanları" arasında.

 Bir hadise var, olağanüstü kurultay için imza veren delegeler ile "İmza vermeyen delegeler" arasında.

 Bir hadise var, Kemal Kılıçdaroğlu ile "Muharrem İnce arasında." Bakalım bu hadisenin sonu nereye varacak?

En iyisi pazartesiyi beklemek.

***

"ANLAMLI BİR BAŞARI"

Gazeteci dostumuz Şükrü Küçükşahin'in kitabı:

"Kemal'in Gelişi... 15 Günlük Fırtına... Doğan Kitap... Eylül 2010."

Kitapta "Deniz Baykal... Kaset kumpası... Baykal'ın istifası...

Derin kulis... Kılıçdaroğlu'nun genel başkan oluşu" bütün ayrıntılarıyla var.

Kitaptan bir alıntı... Sayfa 191...

"Kılıçdaroğlu kendisini sevenlere çıtasını gösterdi:

- Anlamlı bir başarı sağlamazsam çekilirim.

Anlamlı sözcüğünün altını doldururken de 'Yüzde 20'den 22'ye, 23'e çıkmak değil' dedi." CHP, 24 Haziran'da yüzde kaç oy almıştı...

"Yüzde 22.6."

***

DUVAR BİTİNCE...

Kılıçdaroğlu'nun "Gelişine" ve daha sonraki "Döneme" bakıyoruz da...

Şunları görüyoruz:

 "Duvar bitince duvarcı unutulur" misali... Kılıçdaroğlu, birlikte yola çıktığı arkadaşlarının çoğunu "Unutmuş."

 "Kadro" sürekli değişmiş...

Galiba "Gerektiğinde eleştiren...

Siyaset üreten" bir kadro istenmemiş.

 Partide sürekli bir mücadele yaşanmış... Fakat... "Ülkede iktidar olma mücadelesi" değil... Parti içinde "İktidar olma" mücadelesi.

***

KADRO

İsmet İnönü'nün kadrosunu hatırlıyoruz.

Nihat Erim, Turhan Feyzioğlu, İsmail Rüştü Aksal, Kemal Satır, Ferit Melen... "Deve dişi gibi" isimler.

Karaoğlan Bülent Ecevit'in yükseliş yılları... Al sana kadro... Yine "Deve dişi" gibi:

Turan Güneş, Deniz Baykal, Mustafa Üstündağ, Besim Üstünel, Uğur Alacakaptan, Haluk Ülman.

Süleyman Demirel'in kadrosunun "Demirbaşları" vardı:

İhsan Sabri Çağlayangil gibi... İsmet Sezgin gibi... Nahit Menteşe gibi...

Necmettin Cevheri gibi.

Turgut Özal, Cumhurbaşkanı olunca...

Yerini dolduracak "16 milletvekilinin" adını söylemişti.

Ya bugün?.. Ya Kemal Kılıçdaroğlu'nun kadrosu?..

Yorum sizin.

***

TEBRİK

Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olmaması için elinden gelen her şeyi yaptı.

Fakat... Demirel Cumhurbaşkanı seçilince, ilk tebrik edenlerden biri Mesut Yılmaz'dı.

Budur.

Siyaset de budur, nezaket de budur.

"Sen benim Cumhurbaşkanım değilsin" demek... "Seçim meşru değil ki seni tebrik edeyim" demek...

Belki "Fanatik taraftarı" memnun eder ama... Toplumda karşılığı olmaz.

Sahi... "Çevresinde" bunu Kılıçdaroğlu'na söyleyecek kimse yok mu?

***

SİYASET VE NEZAKET

Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı'na aday gösterilince...

Gitti... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ziyaret etti.

Seçimin ardından... Erdoğan'ı aradı... "Kutluyorum... Hayırlı olsun" dedi.

İlhan Kesici... 24 Haziran'dan sonra... Erdoğan'ı telefonla aradı...

"Kutladı." Bununla yetinmedi... Külliye'ye gitti... Tebriklerini iletti.

Ne oldu?.. Muharrem İnce itibar mı kaybetti?

İlhan Kesici'nin saygınlığı mı zedelendi?

Bunlar... "İnsani hareketler." "Siyasi nezaketin" gereği.

"El sıkmamak... Tebrik etmemek" siyaset yapmak demek değildir.

Bilakis "Siyaset üretemeyişin" belirtisidir.

ÖNDER SAV'A BİR İKİ SORU

Yazımızda sevgili Şükrü Küçükşahin'in kitabından bir "Alıntıya" yer verdik.

Noktayı... Aynı kitaptan bir başka alıntı ile koyalım.

Kılıçdaroğlu, CHP'ye genel başkan seçilince... Onun seçilmesinde başrolde olan Önder Sav diyor ki:

-Şimdi gördüğüm tablo 1973-1974 yıllarındaki Bülent Ecevit'i anımsatıyor... Bazı yerlerde ondan daha öteye giden bir ilginin de olduğu ortada (Sayfa 183).

Önder Sav "Çok eski dostumuz." Hatta... Aramızda... 1970'lere uzanan "Avukat-Müvekkil ilişkisi" bile var.

"Avukatımıza" şimdi sorsak:

 Önder Bey... Bugün gördüğünüz tablo size "Neyi anımsatıyor?"

 Hâlâ "Karaoğlan'ı...

Bülent Ecevit'in estirdiği fırtınayı" hatırlatıyor mu?

 Siz açık sözlüsünüz... Sayın Kılıçdaroğlu ile konuşmuyor musunuz?..

"Gördüklerinizi" anlatmıyor musunuz?

Unutmadan... "Selam...

Nasılsınız?.. Kendinize iyi bakın."