Türkiye’de son yıllarda şiddet olayları artış gösterdi.

Ülkede korku hâkim. Çünkü şiddet hiç beklemediğimiz yerlerde dahi meydana geliyor. Okulda, sokakta, camide, iş yerlerinde, ailede, trafikte… Herkese şüpheyle bakıyoruz.

Örneğin İzmir’de biri yolda yürürken hiç tanımadığı bir genci “Sen kafirsin” diyerek öldürdü… Her şey bu kadar kötüyken nasıl şüpheyle bakmayalım ki insanlara.

Tahammülsüz, şiddete eğilimli insanların sayısı giderek artıyor. Toplum bir travma yaşıyor.

Peki, toplumu yozlaştıran ve kişileri saldırgan ruh haline sokan faktörler nelerdir? Aileden yeterli eğitim alamamak, mafyalığı özendiren televizyon dizileri, eğitimsizlik gibi unsurlar da şiddetin yaygınlaşmasında etkili olabilmektedir. Gerçi üniversite mezunu insanların da böyle olaylara karıştığına şahit oluyoruz… Bu noktada, mezun olunan üniversitelerin niteliği ve sunduğu eğitim büyük bir önem taşıyor.

Yeri gelmişken silaha da özel bir parantez açmak istiyorum. Bireysel silah edinmenin kolaylaşması, yasaların caydırıcı olmayışı da büyük rol oynuyor.

Toplumumuzda ne yazık ki kutuplaştırıcı bir dil var. Topluma örnek olması gereken siyasetçilerin, yöneticilerin kullandıkları dile gereken özeni göstermesi gerekiyor. Rol model olan bu kişilerin şiddeti özendiren değil, barışı hedefleyen açıklamalar yapması gerek.

Mutsuzluk ve ekonomik kriz de büyük bir etken. Ne yazık ki Türkiye mutsuz ve yoksul bir ülke. Mutsuzluk, yoksulluk ve gerginlik kişileri şiddete yöneltiyor…

Şiddet büyük bir sorun ve herkes bir travma içinde olduğuna göre şiddet sarmalı giderek büyüyecek demektir.

Şiddet sarmalı içinden çıkabilmek için bir şeyler yapmak zorundayız!