Ayak parmaklarının ucunda durmaya çalışan dengesini bozar gibi olduğunda ayak tabanlarını yere yapıştırıyor anlık dinlenme ile tekrar parmaklarına güç veriyordu.

Yılda sadece onbeş milyon insan, Louvre

Müzesi’nde bu resmi görmek için bu odaya girer diyerek övünen fransızlar belirli sayıda insanları odaya alırlar. Arka planda kalanlar ayak parmaklarının ucunda yükselmeye çalışarak bu sanat eserini görmeye çalışırlar. Bazen öndekinin omzuna tutunmak zorunda kalırlar düşmemek biraz daha parmak ucunda kalabilmek için.

Yol kenarına dizilmiş insanlar resmi geçitte, işte geliyorlar nidaları yükseldiğinde arkada kalmışlar, suyu içtikten sonra başlarını kaldıran ördekler gibi başlarını kaldırır boyunlarını uzatır parmak uçlarında kalkarlar, bu şekilde boyları bir buçuk misline çıkar.

Hafriyat makinesinin homurtusu, her güç verildiğinde yandaki duvar olmuş binalar arasında yankılanırken şiddeti katlanarak artar. Yoldan geçen meraklı bakışlar ilgiyle gürültüye doğru yaklaşırlar binanın bir hayli çukurlaşmış olan temel hafriyatının kıyısında uçurumun ucundaymış gibi bir ayak önde diğeri geride yan pozisyonda duran öndekilerin arkasındakilerin ayak uçları harekete geçer ancak dengeyi kaybedip öndekiler ile birlikte makinanın önüne düşme ihtimali yüksek olmasına rağmen yine de denerler, bazıları öndekine doğru düşer gibi olduğunda şamata başlar. Meraklı bakışlar karşısında iş makinasını kullanan operatör ekskavatörün kepçesini fırıldak gibi döndürüp kocaman kepçesinden toprağı kamyona boşaltma esnasında kamyonun içindeki şoför gayri ihtiyari başını eğer. Meraklılar heyecanla bağrışırlar.

Hep öyle derler, direksiyon hakimiyetini kaybeden sürücü (aslında telefonuyla mesaj çektiğini veya telefonda karşı taraftaki ile kavga ederek konuştuğunu söylemezler, söyleseler araç kullanırken telefonunu elinden bırakmayan sürücülere ders olmasın diye) yolun kenarındaki direğe çarptı şans eseri sürücü hafif sıyrıklarla kazayı atlattı. Trafik polisleri her ne kadar emniyet şeridi çekseler dahi şeride yaslanacak şekilde, ayak ucunda duranlar da dahil “Verilmiş sadakası varmış” diyebilmek için omuz omuzadırlar.

Merak= Teveccüh, heves, kaygı… bunlar insan hasletidir. Ancak yukarıdaki misallerde çoğu zaman kazalar yaralanmalar, kavgalar da olur. Bunun İçin insanın başına ne gelirse meraktan gelir. Bu meraklı bakışların esnasında veya sonrasında; “Ne bakıyorsun birader,” “Git yoluna kardeşim,” “Dayı sen baksana işine .” 

Küfürün bi alt versiyonu olan dayılanma sinirlenme edaları, yeni bir merak alanı oluşturmaya namzettir.

Ancak ayak ucundan ziyade tabanlarını sağlam basanlar, güç aldıkları zemine iz bırakarak yükselirler. Bıraktıkları iz, tarih sayfalarından biri olur.