Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan operasyon kamuoyunda büyük bir ses getirirken AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ konuyla ilgili açıklamalar yaptı.

İşte Özdağ'ın o açıklamaları;


CUMHURİYET GAZETESİ OPERASYONU

"Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasına baktığımızda meseleyi özgürlük boyutunda değerlendirmediklerini görüyoruz. Özgürlükler demokrasiyi askıya almamalıdır, özgürlükler bir milletin bir devletin bekasıyla oynamamalıdır. Ben her şeyi söylerim demek doğru değildir. Ülkelerin kırmızı çizgileri vardır terör gibi..

Cumhuriyet gazetesi FETÖ'yle 7 Haziran seçim öncesi yakınlaşma içine girdiler. Düşmaınım düşmanı dostumdur diye bakmışlardır. Cumhuriyet gazetesinin bazı yazarları ve bazı manşetleri de PKK'ya destekler olduğunu gözlemledik…. ABD, Avrupa ve CHP'nin gözaltıları muhalefeti susturmak olarak yansıtması doğru değil. Burada bir gazeteyi susturmak değil teör örgütlerine yandaşlık yapan kişilere karşı ifadeye başvurmak adına hukuk sürecinin işlediği bir operasyon olarak hukuka saygı duyalım.."

DARBE KOMİSYONU ÇALIŞMALARI

"Işık Koşaner'in açıklamalarını samimi ve gerçekçi bulmadım. Uzaydan gelmiş gibi TSK'da dine karşı bir cephe yoktur dedi. Sanki 28 Şubat'ı yaşamadık. Hilmi Özkök Paşa bile "Cenaze namazına gidemezdik, gittiğimiz zaman da astlarımız ne der, üstlerimiz ne der endişesi taşırdık" dedi. Koşaner TSK'nın yanlışlarına hiçbir zaman yanlış demedi..

Fehmi Koru'nun ifadelerini yavan buldum. Neredeyse darbe yapmasalardı da darbe yapmadan Erdoğan'ı uzaklaştırsalardı tavrındaydı.. İçlerinde hala uhde var.

Hüseyin Gülerce de aynı şekilde bir tavırdaydı. Tam net olarak açıklamalarda bulunmadı.

CHP'li Birgül Ayman geçmişte "paralelle işbirliği yaptık" dediği için CHP'den ihraç edilmişti. Buna istinaden davet ettik, mektupla gelmeyeceğini belirtti. Mektupta "Küçük siyasi münazaralarla davet edildiğimi düşünüyorum. Bu yüzden gelmeyeceğim" dedi.

Hakan Fidan, Hulusui Akar'ı da davet edeceğiz. Başbakanımız ve önceki başbakanlara da mektupla sorularımızı göndereceğiz.

Bylock için müracaat ettik özellikle muhalefetin "Kullanan milletvekili, belediye başkanı var siz saklıyorsunuz" söylemleri var. Oysa ki darbenin asıl mağduru biziz. Darbe AK Parti Hükümeti'ne, bize yapılmak istendi. Neden kullanan milletvekilimiz, belediye başkanımız olsa saklayalım ki? Ben içimizde ByLock kullanan olduğuna da inanmıyorum.

Emniyet ve savcıların FETÖ operasyonlarına da çok dikkat etmesi gerekir. Türk Ceza Kanununda suç olarak tarif edilmeyenlerle ilgili gözaltı kararı verilmemesi gerekir. Okuluna gitti, dershanesine gitti gibi, ama örgütle illiyet bağı varsa, maddi kaynak sağlamışsa, geriye dönük suç işlemişse ya da yönetim kadrosundaysa bunlarla ilgili çalışmaları yapalım.

Farklı fikirlere mensup olanlar, AK Parti'ye karşı önyargılı olanlar veya kripto FETÖ'cüler bu operasyonları yapıyor olabilirler. Bunlara karşı çok dikkatli olunmalı. Süreç şeffaf ilerlemeli. Kriterlere çok dikkat etmeliyiz. Çünkü hukuk hepimize lazım. Geçmişte ben de darbe süreçlerinde mağduriyetler yaşadım. 12 Eylül döneminde 7 yıl hapis yattım. 38 gün işkence gördüm. 28 Şubat sürecinde 3 defa üniversite hocalığından atıldım. Geri döndüm ama travmasını hala yaşıyorum."

BAŞKANLIK SİSTEMİ - ÜLKÜCÜLER

"Türkiye'de belirleyici unsur ne CHP'liler ne de HDP'liler belirleyici unsur. AK Parti ve MHP içinde bulunan ülkücüler. Geçmişte anayasa değişikliği referandumunda da Bahçeli hayır derken, ülkücüler evet diyerek referanduma destek oldular. Ülkücülere buradan çağrıda bulunuyorum. AK Parti'nin teklif edeceği anayasa değişikliğine, başkanlık sistemine kulak kabartsınlar. Alparslan Türkeş'in "güçlü iktidar, güçlü irade tek başkan tek meclis" dediğini unutmasınlar.

Bahçeli'nin sağduyu sahibi bir insan olarak Meclis'te de meydanda da evet diyeceğini düşünüyorum."
Editör: TE Bilişim