Eskiden gazetelerde okuyucu mektupları köşesi olurdu. Okuyuculardan gelen mektuplar derlenir, ilgi çekici olduğu düşünülenler bu köşede yayınlanırdı. Şimdi artık kimse mektup yazmıyor, zaten bu yüzden de PTT yağ, şeker, zeytin, peynir satıcılığına soyundu. Gazete tirajları da çok düştü, çoğu kimse gazeteleri internetten takip ediyor. Bu yüzden de okuyucular mektup yazmak yerine haberin ya da makalenin altındaki bölüme yorumunu yazıyor. Bazıları da sosyal medyada etkileşimde bulunmayı tercih ediyor, kimileri de bizzat telefonla ya da mesajlaşmayla ulaşıyor bizlere. Bugün son günlerde bana ulaşan yorumlardan ve taleplerden derlemelerimi sunacağım sizlere.

            İlk olarak köşeye sıkıştığında bu aziz milletin baba bildiği 9. Cumhurbaşkanı merhum Demirel’e bile iftira etmekten çekinmeyen birinden söz edeceğim. Bu zat şimdi de çiftçinin cebindeki akıllı telefona takmış vaziyette. Saruhanlı’dan bir çiftçi dostum aradı. Diyor ki; oğlum işsiz, iş başvurusu yapacak e-posta adresi isteniyor, nüfus kaydı isteniyor e-devletten alınacak deniliyor, anam 80 yaşında aşı olacak e-nabızdan, ya da mhrs üzerinden randevu alacaksın diyorlar, küçük kızım öğrenci Eba üzerinden ders görüyor, bütün aile tek bir akıllı telefondan tüm bu işleri görüyorlar. Şimdi ben anlatılanlar karşısında bu zata ne demeliyim, Allah akıl, fikir, izan versin demekten başka ne diyebilirim ki?

            DES (Demokrat Eğitimciler Sendikası) üyesi bir öğretmen kardeşimiz WatsApp’tan mesaj yollamış. 15 Şubatta kısmen okulların açılacağını ve açılacak okullarda hijyen şartlarının yerine getirilmiş olmasının, dezenfeksiyon işlemlerinin yapılmış olmasının şart koşulduğunu söylüyor. Devamla okullarda bu şartları sağlayacak ödenek olmadığını ve mecburen velilerden yardım talep edildiğini belirtiyor. Velilerin ise çoğunun işyerleri kapalı ya da ciroları neredeyse onda bire düşmüş küçük esnaf, işten çıkarılmış ya da kısa çalışma ödeneği alan çalışanlar olduğunu ve bu yardımı yapamayacak durumda oldukları için çözüm öneriyor. Çözüm ise bölgedeki oda ve borsalarla, esnaf odalarının bu okullara temizlik araç, gereçleri ile dezenfeksiyon malzemesi yardımında bulunmalarıdır. Bana göre de bu pratik bir çözümdür, zaten TOBB eğitim öğretim sezonu başında ihtiyaç sahiplerine kırtasiye ve eğitim araçları yardımı yapıyordu. Bu kez bunu doğrudan okullara dezenfeksiyon malzemeleri göndererek de pekala yapabilir. Bunun yanı sıra Kimya Sanayii Meclisi vasıtasıyla sanayicilerden temin edeceği kimyasal dezenfeksiyon malzemeleri ile bir havuz oluşturarak bunları özellikle nispeten yoksul bölgelerdeki odalar, borsalar vasıtasıyla da dağıtabilir. Ben de takipçisi olacağım.

            Bugünlerdeki en çok konuşulan olaylardan biri de uzay seyahati muhabbeti. Bu haberleri izleyince damat beyin sözünü hatırlamadık desek yalan olur, hani şu “uzaya 6 şeritli otoyol yapıyoruz desek herkes inanır” sözü var ya işte o. Doğrusu kendisini de bayağı özlemişiz, kolay değil her gün bir, iki saat görmeye alışmıştık, uzunca bir süredir görmeyince özleniyor.

            Bu konuyla ilgili en hoşuma giden yorum eski AP milletvekili bir büyüğümüzden geldi. “Yerli oto yollarda, yerli uçak havalarda, uzay gemisi pek yakında” demiş üstat. Amerikalıların “sense of humor” dedikleri bizim de “espri anlayışı”, “mizah duygusu”, “nüktedanlık yeteneği” diyebileceğimiz Türklere has özelliklerimiz de hayli fazladır. Çok sayıda yorum ve espri yapılmış bu haberlerle ilgili.  Eh yakında da uzayda çiftlik hisseleri satan ya da arsa satışı yapan tosuncuklar türerse hiç şaşırmamak lazım.

            Bir başka yorum da geçen hafta yazdığım “Günebakan, Yürek Yakan” başlıklı yazımla ilgili. Eleştiri çok değer verdiğim, dostluğuna ve vefasına inandığım MHP’li eski bir belediye başkanı arkadaşımdan geldi. Sanırım Bülent Ecevit Başbakanlığındaki koalisyon hükümeti döneminde Tarım ve Ticaret Bakanlıklarını uhdesinde bulunduran MHP’ye sitemimden biraz alınmış, Tütün Kanunu ve Şeker Kanunu savunuyor. Oysa benim yazım Ayçiçek yağındaki fahiş fiyat artışlarının sebepleriyle ilgiliydi. Ayçiçeği konusundaki görüşlerime hiç kusur bulmamış. Demek ki orada bir hata bulamamış. Tabi Tarımı konuşurken Tütün Kanunu, Şeker Kanunu ve Birlikler Kanununa değinmemek olmazdı o da orasından alınmış. Dayanak aldığı rakamlar Türk Şeker’in (Eski Şeker Şirketi) hazırladığı sektör raporundan alınmış. O raporu ben de okudum, zaten okumadan araştırmadan ekonomik analiz olmaz. Rakamlar yalan söylemez ama bir rakamı verirken başka hususları gizlersen o zaman doğru yere varamazsın.

Hocanın biri farklı alanlardan asistanlara İki kere iki kaç eder diye sormuş. Matematikçi olan hemen 4 diye cevaplamış. İşletmecilik asistanı 5 eder demiş ve izah etmiş, matematiksel olarak 4 eder ama 1 de girişimci karıdır. Sıra istatistikçiye gelmiş o da bu soruya başka bir soruyla yanıt vermiş: “siz kaç olmasını istiyorsunuz?” TÜİK’in enflasyon rakamlarıyla piyasa rakamlarını karşılaştırdığımız zaman bu asistanın ne demek istediği net bir şekilde anlaşılıyor. Elbette bu raporu hazırlayanlar, Şeker Şirketinin köklü gelenekleriyle yetişmiş çok kıymetli uzmanlar, meslektaşlarımız elbette onların emeklerine saygı duyuyoruz. Ancak konuyu enine boyuna değerlendirebilmek için Ekonomi Bakanlığının, dış ticaret verilerine, Tarım ve Sanayi Bakanlıklarının verilerine de ihtiyacımız var. Araştırıp bu konuyu başka bir gün ele alacağım.

Sevgili dostumun alınganlık göstermesine de gerek yok. Bizim hem Sayın Tanrıkulu’nun hem de Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp’in vatanperverliğinden şüphemiz yok. Asıl sorun niyet mektubu adı altında daha öncesinde hiç görülmemiş bir biçimde sayfalarca yazılmış, meclisin, hükümetin ne kararlar alacağı, hangi yasaları çıkaracağına kadar takvime bağlamış, en ince ayrıntıya kadar kurumları bağlayan, meclisin hür iradesini bile ipotek altına alan dayatmaları içeren teslimiyet belgesidir.

Kalın sağlıcakla…