Rahmetli annem “Öteye Mektup” kitabını yazdıktan sonra bir toplantıda “yazarsan öldükten sonra da öğretmeye devam edersiniz” diye bir söz sarf etmişti. Bu sözü sonrasında, özellikle takipçileri ve okuyucuları arasında sıkça kullanılır oldu. Gerçekten de geriye toplum için bir şeyler bırakabildiyseniz öldükten sonra da yaşıyorsunuz. Nitekim doğduğu, yetiştiği belde Demirci’de açtığımız Atıf Akın Kütüphanesi yöneticileri #emanetineminellerde heştegi açmışlar ve bugüne kadar kütüphaneye emeği geçen kişilere de teşekkür belgesi sunarak bir vefa örneği göstermişler.

            Son bir hafta içinde ise peş peşe, geride eserler bırakan üç güzel insanı ebediyete uğurladık. Allah mekanlarını cennet eylesin.

            Yücel Dirik, on yıl süreyle Menemen Belediye başkanlığı yaptı, 1973 seçimlerinde kıyasıya bir önseçim yarışı sonrasında 5’ler diye anılan gurup arkadaşlarıyla birlikte İzmir Milletvekili olmayı başardı. Kırsal bir kasaba olan Menemen’in çağdaş bir kent kimliğine bürünmesinde emeği çoktur. Manisa’mızın eniştesi ve rahmetli ağabeyimin de bacanağıydı. 1991 seçimlerinde Demirci’nin, Selendi’nin köylerini kasabalarını birlikte taramıştık. TOBB ve Halkbank yönetim kurulu üyeliğinde görev yaptı. Eserleriyle yaşıyor.

            Tahir Zengingönül Adalet Partisinin, Demirel’in Basın müşaviriydi. Öyle küpür derleyip patronuna sunan, konuşmalarını, beyanatlarını servis eden, basın toplantılarını organize eden sıradan bir müşavir değildi. Tasvir gazetesini çıkarır ve yönetirdi, birçok genç gazeteci yetiştirmişti. Basın camiasını çok yakından tanır, aynı dili konuşurdu. Altından girer, üstünden çıkar, istenmeyen haberlerin gazetelerde yer almasını önlerdi. Aynı zamanda iyi bir istihbaratçıydı, çok satan gazetelerin istihbarat şeflerinden daha fazla şey bilir, önemli haberleri anında Demirel’e aktararak herkesten önce öğrenmesini sağlardı. Yurt gezilerinde beraber olurduk bize de gazetecilerin arkalarını toplama görevi verirdi. Günün ilk mitingi sonrası basın mensuplarını, belediyelere veya parti merkezine götürür telefonla haber geçmelerine ve faksimile ile resim göndermelerine yardımcı olur, sonra da bir sonraki meydana yetiştirirdik. Adalet Partisi Gençlik Kollarının yayın organı olan BİZ dergisini hem isim babası hem de en büyük destekçisiydi. 3 yılı aşkın o dergiyi hem yönettim hem de yazdım ustalığından da hep istifade ettim. Ruhu şad mekanı cennet olsun.

            Üçüncü kaybımız koltuğunda onurla oturduğum AP Gençlik kolları genel başkanı ve DYP İzmir milletvekili Erkut Şenbaş. Onu da 6 aydır mücadele ettiği corona illetinden kaybettik. 12 Eylül faşist rejiminin siyasi partilerin yeniden açılmasına izin verdiklerinde AP’liler milliyetçi, muhafazakar demokratlar önce Büyük Türkiye Partisi sonra DYP’de toplandılar. Ancak Darbe konseyi, BTP’yi hukuksuz bir şekilde kapattı, ardından kurulan DYP’nin de 34 kurucusunun 30’unu veto etmek suretiyle işlevsiz hale getirdi. Erkut Şenbaş, Yıldırım Avcı, Halil Ünalp ve Hacı Doğan Develioğlu geriye kalan 4 kişiydiler. Konsey hiçbir inceleme yapmadan 30 uncu Sıradan çizgiyi çekmiş altında kalanlar kuruculuk hakkını elde etmişlerdi. İçlerinde siyaseti bilen sadece Halil Ünalp ve Erkut abi vardı. Tereddüt hakimdi, ama yılmadılar Yıldırım Avcı başkanlığında 30 yeni isim daha vererek yola devam ettiler. Erkut Şenbaş’ın İzmir’e kazandırdığı birçok hizmetin yanı sıra en büyük eseri DYP’dir. Yılsalardı, korksalardı, boyun eğselerdi DYP, DP olmazdı.

Darbeciler bunu hesaplayamamışlardı ama gene de 30 kurucunun 15 ini silerek DYP’yi seçime sokmadılar. İşte darbeci generallerin eseri de budur, darağacında can veren gencecik bedenlerdir. Hala temizlenemeyen anti demokratik yasalardır, darbe anayasasıdır. Ayarı bozulmuş siyasettir, işkencedir zulümdür. Onlar da bu eserleriyle anılmaktadırlar. Nasıl anıldıklarını veya anılması gerektiğini okurlarıma bırakıyorum. Dün bu olup bitene sessiz kalanların bugünkü durumdan şikayet etmeye hakları yoktur.

            Sözünü ettiğim üç güzel insan öldükten sonra da yaşamaya devam edebilecek kişilerdi. Elbette onların da hataları kusurları vardı ama geride bıraktıkları iyilikleri ve eserleri onları örtmeye yeter de artar. Siyaset yapanlar, toplumun göz önünde olanlar eğer öldükten sonra da yaşamak ve iyi anılmak istiyorlarsa, eserler bırakmalıdırlar, topluma yararlı hizmetler yapmalıdırlar. Yeterli mi? Elbette değil.

İyi anılmak öldükten sonra da yaşamak istiyorsanız, Yüce Allah’ın Nisa suresi 58. Ayetinde emrettiği gibi emaneti ehline vereceksiniz, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmedeceksiniz. Yüce Kuran’ın birçok yerinde emredildiği gibi Zulmetmeyeceksiniz, zulme rıza göstermeyeceksiniz, adil olacaksınız, ayırımcılık yapmayacaksınız, yalan söylemeyeceksiniz, iftira etmeyeceksiniz, hükmettiğiniz insanları aldatmayacaksınız, kul hakkı yemeyeceksiniz, harama el sürmeyeceksiniz, emanete hıyanet etmeyeceksiniz, israf etmeyeceksiniz ve daha birçok Allah’ın emirlerine uyacaksınız. Uymazsanız ne mi olur? Geride eserler bıraksanız bile çöp olur.

            Kalın sağlıcakla…