Bugün Nazım Hikmet’in değerli ve bilindik bir dörtlüğüyle başlayalım.

En güzel deniz, henüz gidilmemiş olanıdır.

En güzel çocuk, henüz büyümedi.

En güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız.

Ve sana söylemek istediğim en güzel söz,

Henüz söylememiş olduğum sözdür.

Bu dizelerde vurgusu yapılan ve dikkat çekilen dizelerden biri ‘’en güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız.’’. Okuduğunuzda ne hissettiriyor size?

-Umut, hayal, istek, motivasyon v.s. sayılabilecek çokça kavramdan bahsedebiliriz sanırım. Kendimize, çevremize ve yaşantımıza baktığımızda ne kadar umutlu veya gelecek adına olumlu düşünceler besliyoruz. Ne kadar ‘’hayal, umut, istek’’ gibi kavramları daha az mı kullanıyoruz?

Bol sorgulamalı ve düşünme üzerine bir yazı dizisi oluşuyor şu an için. Bugün bu kavramlar ve günümüzün en çok dillendirilen de kavramları ayrıca.

Hayal kurmayı ve umut etmeyin son zamanlarda danışanlarımdan da hem az hem de fazla duymaktayım. Az kullanılıyor çünkü yaşanılan deneyimler, olaylar, durumlar hatta hayal kırıklıklarının fazlalığı az kullanmaya zorluyor. Artık daha fazla hayal kırıklığı yaşamak istemiyoruz çünkü. Çok kullanılıyor çünkü artık ya içinde bulunduğumuz süreci değiştirmek veya farklılaştırmak istiyoruz ya da çok az kullanıldığı için oluşturulmak üzere çaba harcanıyor.

Tüm bu hayal kırıklıkları, az kullanılan ‘’umut, hayal, istek’’ gibi kavramların/durumların arka planında yatan bir kavramdan da bahsetmek istiyorum: ‘’öğrenilmiş çaresizlik’’. Bahsettiğimiz olumsuz bir havanın oluşumunda öğrenilmiş çaresizlik ne kadar etkili hep birlikte sorgulayalım. Önce bir hikaye veya metafor ile başlayalım:

-Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama kafalarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler. Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır.

Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı 'hayat dersi'ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçmazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel (burada '30 cm'den fazla zıplanamaz inancı) varlığını sürdürmektedir. Bu pirelerin yaşadıklarına ‘cam tavan sendromu' da denir.

Yaşamda da pireleri sınırlayan bu deneyim bizleri de sınırlayabilmektedir. Çokça denenmiş, çaba harcanmış, emek verilmiş ve en nihayetinde olumlu sonuç beklediğimiz durumlarda hayal kırıklıkları yaşıyoruz. İstendik olmayan bu gibi sonuçlarda bir yıkım yaşayabiliyoruz. Bazen tekrardan deneyebiliyoruz. Yine aynı sonuçlarla karşılaştığımızda yine aynı duyguları yaşayabiliyoruz. Belki de pireler gibi artık yapabilsek bile yap(a)mamaya kendimizi koşulluyor olabiliyoruz.

Tam olarak bu noktada şunu sorgulamak istiyorum: Bizler gerçekten öğrenilmiş çaresizlik mi yaşıyoruz yoksa zaten bizlerin yapabileceği bir kontrol durumu yok mudur?

Şu sorularla da durumumuzu analiz edebiliriz:

*Emek verdiğim, çaba gösterdiğim ama sonuç alamadığım durumla alakalı elimden gelen her şeyi yaptım mı? Daha da yapabilir miyim?

*Gerçekten bana uygun olan, ilgi ve yeteneklerime uyan, sevdiğim ve ilgi duyduğum bir durum mudur?

*İstenilen sonucu elde edemediğim konu hakkında şu an ne yapıyorum ‘’beklemek mi’’ yoksa ‘’daha iyi bir sonuç için ne yapabilirimi sorgulamak mı’’?

*Gereken önemi ve özveriyi ver(e)mediğim için öğrenilmiş çaresizlik içerisinde miyim?

Son zamanlarda dikkat çeken bu kavramları siz ne kadar kullanıyor ve ne amaçla kullanıyorsunuz sorgulamanızı istiyorum. Yaşantımızda öğrenilmiş çaresizlik izleri ne kadar var?

Tüm yapılan sorgulamalar ışığında sizlere bol farkındalık ve keyifli okumalar diliyorum.