Düşündüğümüzde su ile tanışmamış ve hayatına yaşamasal ihtiyaç olarak dahil etmemiş hatta su içmeyi deneyimlememiş bir insan var mıdır? Kulağa çok da mantıklı ve olağan gelmiyor öyle değil mi? Su insan vücudunu oluşturan en önemli yaşamsal ihtiyaç. Yerini başka sıvılarla dolduramayacağımız kadar önemli ve gerekli. Sağlıklı yaşamın da en önemli etkenlerinden biri olarak kabul ediyoruz. Bugünkü düşüneceğimiz ve sorgulayacağımız konu ise; insan yaşamı için su kadar önemli olan sevgiden eksik büyümek mümkün müdür?

-Sevgi hissi küçük yaşlarda hatta temelleri anne karnında atılmaya başlanır. Bu temelleri çocuklara ya da bebeklere bakım veren anne-babalar atmaktadır. Küçük yaşlardan itibaren şekillenen ve hayatın her alanında, her gelişim alanında farklı etkilerle kişinin yaşamının en gerekli ihtiyaçlarındandır.

Alain De Button,’’Özünde sevilene kadar tamamen hayatta değiliz.’’ cümlesinde ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Sevgi başka temellerin de oluşumunu desteklemektedir. Sevgi hissi kişi için; güven, bağlılık, özgüven, ilgi, gelişim, sorumluluk, mutluluk, v.b. gibi birçok kavramın oluşmasına ve gelişimine etkisi vardır. Sevgi hissinin sağlıklı ve olması gerektiği şekilde oluşmama durumunda ise bu kavramların istenilen düzeyde olmamasını sağlayabilmektedir. Yani sevgi hissinin varlığı, oluşumu, düzeyi, niteliği yaşamsal bir ihtiyaç olduğu için kişi için de hayati önem taşımaktadır.

Sevgi görmeyen kişiler için hissedilen ilk duygu reddedilmişlik. Doğumdan sonra dünyaya atılan adımlar bakım veren ile kurulan bağdır. Anne ve babanın sevgisini ve ilgisini adeta bir besin olarak kullanmak isteyen ve gelişimini desteklemek isteyen çocuklar bu besinden mahrum kaldığında hissedilen kabul görmemek ve reddedilmişlik hissidir. Tam olarak kişinin ihtiyacına yönelik bir karşılama olmadığında bile bu hisler gözlenebilir. Bu her zaman anne ve babanın suçu olmasından dolayı değil, anne ve babanın da sevgi hissini tam olarak sağlayamadığı ve bu ihtiyacını karşılayamadığı bir anne-baba profiline sahip olduğu düşünülebilir.

Yapılan bir deneyde; küçük yaşlarda sevgi hissi tam olarak karşılanmamış, kabul görmemiş, anne-baba ayrı veya ebeveynleri tarafından terk edilen çocuklar ve sevgi hissi sağlıklı ve olması gereken şekilde karşılanan çocukların oyun ile olan bağı ve oyun oynama şekilleri gözlenmek istenmiş. Deneye katılan çocuklarda sevgi hissinin sağlıklı şekilde oluşan çocukların oyuncaklara olan dikkatinin yerinde ve oyun oynamayı devam ettirdiği gözlenirken; sevgi hissinin tam olarak sağlıklı şekilde karşılanmayan çocukların ise dikkatin çocuklarda değil çevrede olduğu ve oyunu devam ettirmediği gözlenmiştir. Bu deney sonucunda; sevgi hissinin sağlıklı şekilde oluşmama durumunda kişiler, hayatları süresince bu eksikliği tamamlama ve bir arayış içerisinde olabileceği fikri oluşmaktadır. Ayrıca yaşamını devam ettirdikleri süreçte yaşamlarını idame ettirebilme kısmında ise aksaklıklar yaşayabileceği gözlenmiştir.

İlerleyen yaşlarda ise kişinin yaşamında sevgi hissinin tam olarak karşılanmaması kelebek etkisine sebep olabilmektedir. Kendi yaşamına, aile yaşamına, ikili ilişkilerine, oluşturacağı aile ilişkilerine ve en önemlisi kendi çocuğuyla olan ilişkilerine doğrudan etki edecektir. Sevgi hissini tam olarak karşılayamamış bir kişinin istenilen sağlıklı ilişkileri kurmakta zorlandığı gözlenmektedir.

Peki kişi sevgi eksikliğini her zaman yaşayacak ve hiçbir çözümü olmayacak mı?

-Öncelikle konu ile olan farkındalığınız ile birlikte kabul evresine geçmeniz gerekmektedir. Unutmayalım ki kabul etmediğimiz hiçbir şeyin çözümü olmayacaktır. Kabul ettikten sonra ise bir uzman desteği alarak geçmişe yönelik bu eksikliğin size olan olumsuzluklarını optimum seviyeye indirgeyebilirsiniz. Yaşamınıza hayati derecede etki eden bu durumu doğru zamanlama, doğru tedavi, istek ve gayretiniz ile birlikte sizin için olabilecek en sağlıklı düzeye ulaştırabilirsiniz.