Bu haftaki yazım alışık olduğunuz Perşembe gününden başka bir günde yayınlanıyor. Gene memleket yollarındayım, belki yazımı zamanında yetiştiremeyebilirim düşüncesiyle yola çıkmadan yazımı yazıp, gönder tuşuna basarak direksiyon başına geçeceğim.

            Öncelikle Corona illetine yakalanan Sayın Cumhurbaşkanı ve eşine geçmiş olsun der, acil şifalar dilerim. “Her şerde bir hayır vardır” sözü doğrulanırcasına siyasi nezaketin geri dönmüş olmasından da duyduğum memnuniyeti de ifade etmek isterim. Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu arasındaki özlenen nezaket dolu diyalog sanırım toplumu da memnun etmiştir. Umarım bu kalıcı olur ve siyaset arenasındaki öfke dili nazik üsluba dönüşür. İnşallah siyasetteki bu yumuşama medyadaki tetikçi gazetecilik, yalan habercilik, iftira, sosyal medyadaki trolcülük ve toplumu geren daha ne kadar olumsuzluk varsa oralara da yansır ve bunlar da son bulur.

            Bugün tetikçi gazeteciliğin nelere mal olduğunu gözler önüne serecek mesleğinde son derece başarılı bir hekim kardeşimizin ölümüne sebep olan, meslek etiğinden nasibini almamış tetikçi sözde bir köşe yazarının seviyesizliğini yazacağım. Bu ne ilk ne de son. Yalan, iftira, kumpas, şahısların itibarı, onurlarıyla oynamak çoğu zaman hazin sonuçlara yol açıyor, sebep olanlar ise yüzsüzce ve utanmazca boy göstermeye devam ediyorlar.

            Ali Resmi Eruçman İzmir Eşrefpaşa Belediye hastanesinin kadın doğum uzmanıydı. Alsancak Devlet Hastanesinden emekli olmuş ve birçok özel hastaneden teklif almasına rağmen kamu hizmetini tercih ederek sınıf arkadaşı Tunç Soyer’in teklifini kabul etmişti.

            Evvelki gün öldüğünü duyduk. Üzüldük tabi ama ölümünün arkasındaki detayları öğrenince üzülmekle kalmadık öfkelendik. İzmir’in en köklü basın kuruluşu olan, bugün İstanbul basınına yüzlerce gazeteci yetiştirmiş, gazete olmaktan öte okul olan, benim de bir süre Manisa ekinde yazdığım gazetenin tetikçi yazarının onur kırıcı yazısı üzerine yığılıp kaldığı ve kurtarılamadığını öğrendik. Ne yazık ki bu köklü gazete havuz medyasının eline geçtikten sonra tarihi misyonundan, geleneklerinden, okul olma özelliğinden uzaklaştı. Kendi yetiştirdiği değerler birer, birer ayrıldıkça yerlerine de kökü, kökeni bilinmeyen bir sürü sözde gazeteciler doldu. Kardeşimizin ölümüne sebep olan zat da gazetecilik geçmişi konusunda geçmişi bilinmeyen bir tetikçi. Aklı sıra bu kardeşimiz üzerinden Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i vuracak. İddiası da Tunç Soyer’in Bornova Anadolu Lisesinden okul ve sınıf arkadaşlarını kayırdığı. Hatta Ali Resmi’nin de çift maaş aldığı gibi bir imada bulunarak zan altında bulunuyor, itibarsızlaştırmaya çalışıyor, kardeşimizin kalbi de buna dayanmıyor.

            Sen trolcü müsün, tetikçi misin, yoksa gazeteci misin? Senin geçmişine yönelik hiçbir iz bulamadık. Hangi liseden mezunsun? Yüksek okul okudun mu? 2018’de geldiğin gazeteden önce nerede çalıştın? Müktesebatın nedir? Her şeyi bilen Google efendi bile senin hakkında gazetende yazdığın yazılar dışında bir şey bilmiyor.

            Beni sorarsan ben İzmir Kolejliyim yani o beğenmediğin BAL’ın öncülü. Sen BAL’ı biliyor musun? Bilmiyorsan çalıştığın gazetenin üstatlarından senin gibi değil, adam gibi yazar olan merhum Erkin Usman’ın BAL’ı Menderes kurdu, başlıklı yazısını arşivden bul oku. Hani Menderes simsarlığını çok seviyor, tahkiye yapıyorsunuz ya! Önce gerçekleri öğren.

BAL İzmir’in en köklü ve en iyi eğitimi veren iki milli okulundan biridir. O beğenmediğin, aşağıladığın, hani erişemediğin ciğere mundar dediğin çocuklar var ya. Onlar bugünkü gibi neredeyse her ilçede olan Anadolu liseleri gibi değil, Türkiye’de sayıları ilk başta dört sonraları da çoğalan Maarif Kolejleri gibi Ege taşrasından ve İzmir’den binlerce çocuğun katıldığı zor bir sınavdan geçerek sadece 90 kişinin süzülerek seçildiği seçkin, zeki çocuklardır. Onlara 30 kişi daha Devlet parasız yatılı sınavından seçilerek gelen köy çocukları, işçi, memur dar gelirli ailelerin çocukları da katılır toplam 120 çocuk 7 sene boyunca çoğu yatılı olarak okur, devletine, milletine hayırlı evlatlar olarak yetişir. Mezun olan hiçbir çocuk açıkta kalmaz, hepsi üniversite kazanır. Çoğunluğu da doktor, mühendis, ekonomist olur. Bakan olur, Müsteşar olur, Genel Müdür olur, Büyükelçi olur, Vali olur, milletvekili, belediye başkanı olur, özel sektöre gidenler CEO olur, kendi işini kuranlar mesleğinin zirvesine çıkarlar, STK başkanı olurlar, üniversitede kalanlar profesör olur, rektör olur, araştırmacı, mucit olur. Velhasıl senin rüyanda bile göremeyeceğin makamlarda olurlar.

Sen 77 mezunlarından kaç doktor var biliyor musun? Bilemezsin, bilsen de çamur atmak için bilmezden gelirsin. Eşrefpaşa’da 7 BAL mezunu doktor varmış. Tunç Soyer’den şikayetçiyim bu sayı azdır artmalıdır. Sen biliyor musun 9 Eylül, Ege Üniversitesi ve sair hastanelerde kaç BAL’lı var, kaçı profesör? Bilemezsin saymaya kalksam bu köşenin satırları yetmez. Senin yaptığın iş gazetecilik değil, çamur at izi kalsın edebiyatıdır.

Belediye Başkanını eleştirmek, icraatlarını, yanlışlarını ortaya koymak her gazetecinin hakkıdır. Ancak mesnetsiz iddialarla başarılı bir hekimin ölümüne sebep olmak hakkınız değildir. Isparta üç gündür felç ne Vali, ne belediye başkanı ne merkezi otorite çare olamadılar, iki gündür elektrik, telefonlar araba aküsüyle şarj olabiliyor, insanlar donuyor gurubunuz gazetelerinde tık yok. İşte sizin meslek anlayışınız bu kadar. Köpek insanı ısırıyor manşet yapıyorsunuz ama insan köpeği ısırınca görmezden geliyorsunuz.

İzmir gazeteciler cemiyetini, Basın Konseyini, basın meslek kuruluşlarını göreve davet ediyorum. Meslek etiğinize sahip çıkın, başka Ali Resmiler ölmesin.

Ali Resmi kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum. Ailesine, yakınlarına, hekim arkadaşlarına, İK ve BAL camiasına sabırlar diliyorum.

Kalın sağlıcakla…