Tam kapanmamızın üzerinden neredeyse bir hafta geçti.

60 binleri gören vaka sayıları yarı yarıya düştü.

Bir hafta içerisinde vaka sayılarında yüzde 50 dolaylarında azalma yaşanması gözlemlediğim kadarıyla insanlarda sorgulama hissiyatı doğurdu.

Bir vatandaş olarak, düşen vaka sayılarının nedenini benzer şekilde azalan test sayısına uyarlamak üzereydim ki Sağlık Bakanı Fahrettin Koca beni uyardı. Tüm vatandaşları uyardığı gibi...

Bakan Koca şöyle dedi: “Test sayılarının düşmesi, vaka sayılarının düşmesinin sebebi değil sonucudur.”

Kısaca anlatılmak istenen, test sayısı kısıtlama ile hareketliliğin düşmesi sayesinde azaldı. Buna müteakip vaka sayıları da azalmış oldu.

Pandeminin başından bu yana kısıtlamaların sonucunu genel olarak, 10-14 gün sonraki vaka haritalarında görmemiz gerektiği Bilim Kurulu üyeleri ve bilim insanları tarafından anlatılan bir durumdu.

Sonuçların bu kadar hızlı tabloya yansımış olmasını garipsedim.

Bunu vaka-hasta ayrımı gibi talihsiz bir açıklama olarak alıyorum.

Tam kapanmanın ardından ‘kademeli açılma’ dönemi, kapanma henüz bitmeden gündeme gelmeye başladı.

Buna göre söz konusu açılmanın ilk ayağını eğitim oluştururken bunu; küçük esnaf, restoranlar, kahvehaneler takip edecek.

Hükümet yetkilileri hedefi günlük 5-10 bin vaka olarak belirledi.

Bu anlamda vakaların azalması hasebiyle turizm sezonuna gerçek anlamda açılarak gireceğiz.

Turizm elbette önemli bir gelir kapısı.

Basite indirgemek gerekirse ülkenin bir işletme olduğunu ve ayakta kalabilmesi için yeteri kadar müşteriye ihtiyacı olduğunu düşünün.

Bu bağlamda turizm müşteriye ulaşmanın diğer adıdır.

Döviz gelir, yerli işletmeler hareketlenir, sezonluk işçiler para kazanır, ekonomi çarkları işlev görür.

Geçen yazımda da değindiğim gibi üretmeyen tükenir.

Fabrikalarda bir tam kapanmadan değil, üretimin kontrollü gevşetilmesi, vardiya saatlerinin bölünmesi gibi üretim kapsamını azaltan ancak koronavirüse ‘fırsat’ vermeyen bir anlayışla hareket edilmesinden yana olduğumu belirtmiştim.

Ancak Manisa’da ‘tam kapanma’ dediğimiz dönemde dahi,  PTT önlerinde uzun kuyruklar, yollarda işçi servisi konvoyları, bakkal-market-fırınlarda yoğunluklar oluşuyor.

Demek istediğim büyük topluluklarda bunu tamamen kontrol altına almak imkânsıza yakın.

Aşı çalışmaları, kısıtlamalar, sağlık hizmetleri ne kadar ileri düzeyde olursa olsun.

Bu nedenle 100 yıl sonrasını görmek istiyorsak bana kalırsa kalifiye eğitim şart.

Üniversite babında nicelikte azalma nitelikte artış, tam anlamıyla ileriye dönük bir bakış açısıyla yol almamız gerekiyor.