Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına bir yıl kala heyecanlanıyor insan. Öncelikle cumhuriyetin ülkemiz için kazanımlarına, cumhuriyetin ilk on yılında ülkenin gelişimine minnet duyuyor insan.

Ve cumhuriyetin kuruluşuna kadar ödenen bedeller, anaların şehit oğulları boğazını düğümlüyor insanın.

“Ben size taarruzu emretmiyorum ölmeyi emrediyorum” diyen yüzyılların lideri Mustafa Kemal Atatürk ün “Ulusun bağımsızlığı tehlikeye girmedikçe savaş cinayettir. Esas olan barıştır “sözlerinin anlamı ve ağırlığı, bu gün artık canlı yayında izlediğimiz savaşların insana verdiği zararı acıyı “Yurtta barış dünyada barış’’ önemini vurguluyor. Çok kalın çizgilerle çiziyor altını.


31 Mart Vakası 13 Nisan 1909
Arnavutluk İsyanı 15 Ocak 1911
Trablusgarp Savaşı 29 Eylül 1911
İkinci Balkan Savaşı 1912- 1913
Çanakkale Savaşı 18 Mart 1915
Doğu (Kafkas) Cephesi 1916-1917
Suriye-Filistin Cephesi 1917-1918
Kurtuluş Savaşı 1919 - 1923
Sakarya Savaşı 20 Ekim 1921
Büyük Taarruz 4 Mart 1922  ve Atatürk ün savaştığı cepheler geliyor aklıma.

 Ömrünün çok büyük zamanı savaşlarda geçmiş bir komutanın barışa olan tutkusu onu sonsuza dek lider yapıyor.

Ve diyor ki Atatürk; ‘’Uluslarası siyasi güvenin gelişmesi için, ilk ve en önemli koşulun barışı koruma fikrinde ülkelerin samimi olarak birleşmesidir; her ulusun refah içinde yaşamaya ve ilerlemeye hakkı vardır ”diyor Atatürk.


Cumhuriyet büyük kurtuluş şavaşını kazanarak böyle kuruldu. Kadınlarla, erkeklerle ulusça
Biz kul olmaktan birey olmaya, ümmet olmaktan ulus olmaya kavuştuk. Ama daha çok iş vardı. Yenilik, çağdaşlık olmadan olmazdı. Yeni savaş kalemle, bilimle, teknikle kazanılacaktı.

1 Kasım 1922’ de saltanat kaldırılmıştı. 29 Ekim 1923 ‘te cumhuriyet ilan edildi. 3 Mart 1924’ te halifelik kaldırıldı.30 Kasım 1924’ te tekke ve zaviyeler kapandı.


17 Şubat 1926 ‘da medeni kanun kabul edildi. Aile kurumu, mülkiyet ilişkileri, miras vb konular çağdaş ve hakça kurallara bağlandı.


Laiklik kabul edilerek din ve vicdan özgürlüğü güvence altına alındı.


Cumhuriyetten önce hiçbir toplumsal ve siyasal katkı olmayan kadına medeni kanunla dağlanan haklardan sonra,1930 ‘da belediye seçimlerinde,1933 ‘te muhtarlıkta,

5 Aralık 1934 ‘te milletvekilliğinde seçme ve seçilme hakkı verildi.


25 Kasım 1925 ‘te şapka ve kıyafet kanunuyla toplum çağdaş görünüme kavuştu. Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik yapılarak, hem yurdun her yerinde aynı ölçüler kullanıldı, hem dünyaya uyum sağlandı.


3 Mart 1924 ‘ te, Öğretim Birliği Yasası’yla, medreseler ve mahalle mektepleri kaldırıldı. Anadolu’nun çeşitli illerinde meslek okulları teknik okullar, öğretmen okulları açıldı.


1 Kasım 1928 ‘de harf devrimi ile Arap Harfleri’nden vazgeçilip, dilimizin seslerine uygun Türk Abecesi oluşturuldu. Okur yazarlık oranının artmasının önü açıldı.


12 Temmuz 1932’ de Türk Dil Kurumu kuruldu. Türkçe hak ettiği değere kavuştu.


‘’Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.’’

‘’En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır.’’


‘’Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.’’


“Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir “


"Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir."


"İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki; bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki; bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?"
Dünyada hiç bir milletin kadını, 'Ben Anadolu kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim' diyemez!" Kemal Atatürk.


"Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalarda pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!"

"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır."

"Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır."
"Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalarda pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!"

"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır."

"Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır."


“Dünya kadının emeğiyle güzelleşecektir. Yeryüzünde her şey kadının eseridir” diyor Atatürk. Bunlar bize hep cumhuriyetin kazandırdıkları.


"Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışma imkanlarını, asri ve iktisadi tedbirlerle en yüksek seviyeye çıkarmalıyız." "Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür." "Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bu gün dünya üzerinde olmayacaktık."


Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder. Tarımın ve köyün önemini böyle vurgular Atatürk. Cumhuriyet köylünün yüzünü güldürmelidir der.


Cumhuriyet halkçıdır. Ulusun gelirleri halkın gönenci için kaynak olsun ister. Eğitim sağlık haktır ve parasızdır.


“Endüstrileşmek, en büyük millî davalarımız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ekonomik elemanları memleketimizde mevcut olan büyük, küçük her çeşit sanayi kuracağız ve işleteceğiz.” dedi Atatürk ve o fabrikaları kurdu ve işletti.

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye liyakat kazanamaz. (Nutuk)

Ekonomi demek, her şey demektir. Yaşamak için, mesut olmak için, insan varlığı için ne lâzımsa onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, her şey demektir.


"Dünyada medenî, ileri ve gelişmiş olmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir." “Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.” “Bir milletin sanat yeteneği, güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür.”Milletimizin güzel sanatlar sevgisini, her alanda geliştirmek zorundayız.


‘’Basın, milletin ortak  sesidir. Bir milleti aydınlatma ve doğruyu aktarma , bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, özetle  bir milletin hedefi gelişmek olan ortak bir yönde yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir okul , bir rehberdir.’’


"Milletin bağrından temiz bir kuşak yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak!"

"Sizler, yeni Türkiye’nin geç evlatları, yorulsanız da beni izleyeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze durmadan, yorulmadan yürüyecektir."


‘’Gençliği yetiştiriniz. Onlara bilim ve kültürün olumlu fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Özgür fikirler uygulamaya geçtiği zaman, Türk milleti yükselecektir."


‘’Türkiye Cumhuriyeti’ nin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına sesleniyorum. Batı senden çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! .. Bu belli. Fakat zekânı unut! .. Daima çalışkan ol...’’


Gençler ve hep genç kalanlar sonsuza dek yaşatacak Cumhuriyeti. Söylediğin her söz yüzyıllarca geçerli nitelikte. Anlayacak seni herkes . Sana saldırmanın hafifliğinde olanlar da anlayacak. Cumhuriyet , devrimlerin, cumhuriyetin kazanımları yaşayacak. Biz cumhuriyete bağlı olmanın ve Atatürkçü olmanın geçmişi tekrar etmek olmadığını biliyoruz . Bilimin öncülüğünde ilerleyeceğiz. İnsan haklarına saygılı olacağız. Cumhuriyeti anlayacağız çünkü cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.

CUMHURİYET SONSUZA DEK YAŞAYACAK…