Yılların dostu Türk basının üstat köşe yazarı Yavuz Donat koronavirüs tedbirleri kapsamında meslek aşkı ile bu sıkıntılı günlerde ailesini Bodrum’a bırakarak Anadolu’yu karış karış dolaşmaya devam ediyor. Türk milletinin gelenek ve göreneklerini baş tacı ederek gazetesi Sabah’ın manşetlerinde yer almayı bu yaşında (bana göre genç) başarıyor. İmrenerek meslek aşkını izliyorum. Benim Yavuz Donat üstadı beğenmem takdir etmem önemli olmayabilir. Kendisini Türk basınına 60 yıldır kabul ettirmiş. Başarılarını alkışlatmış. Genç gazetecilere zor şartlar altında nasıl gazetecilik yapıldığının dersini de veriyor. Meslekte tarih yazıyor. Nereden çıktı Yavuz Donat üstadı övmek diyen çıkabilir. Bizim meslek kıskanç insanlarla dolu. Yavuz Donat’ı her zaman beğenen mütevazılığını gıpta ile seyreden biri olarak Pazartesi günü Sabah Gazetesindeki köşesini başyazar Mehmet Barlas ile yan yana göremeyince Yavuz Donat üstat yine manşetlerde diyerek baktım. Tahminim doğru çıktı. “EVLAT NÖBETİ KANDİL’İ SALLIYOR” başlıklı köşe yazısını Sabah Gazetesinin manşetine oturmuş. Geçen hafta Çarşamba günü Ankara’ya geçen Yavuz Donat dostum defalarca gittiği Diyarbakır’a gitmiş. Evlat nöbeti tutan anneler ile birlikte olmuş. Onların seslerini dile getirmiş. Ülkemizin yıllardır kanayan PKK’nın yarattığı evlat acılarına çare bulmak için çabalarını sürdüren dostum Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı yapan beraber siyaset de yaptığım Sayın Süleyman Demirel’in kara kutusu Yavuz Donat abimi nasıl sevmem ve takdir etmem? Sık sık kendisi ile telefonda görüşüyorum. Geçenlerde Bodrum’dan Aydın’a geçip Türk milletinin kalbindeki Başbakanı merhum Adnan Menderes’in Aydın’da adına yapılan müzesinin bittiğini öyle güzel Sabah’ın üst köşesinde yazınca dayanamadım üstat Yavuz Donat’ı aradım. Muhteşem insan Donat telefonu açar açmaz “Ertuğrul abi güzel olmuş mu?” dedi. Ben de “Üstadım güzel olmuş ne demek, yeni nesle tarihinden yapraklar sunuyorsun” demiştim. Gerçekten öyle. Yavuz Donat halkın dilini iyi bilen bir meslek büyüğümüz. Bu yaştaki çalışma ve dinamizmi kendime örnek almaya çalışıyor ama başarmam mümkün değil. Koronavirüsten evden dışarı pek çıkmamaya özen gösteriyorum. 1 Haziran’da ne olacak diye bekliyorum. Bodrum’a Kuşadası’na ve Çeşme’ye gitmek için sabırsızlanıyorum. Bakalım bizim hacı Aydın Besen sözünde durursa onunla evde kapanmanın acısını Bodrum’da sayın bakanım Sümer Oral ve Yavuz Donat’ı ziyaret etmekle başlamak istiyorum. Her ikisinin emanetlerini vermek görevim. Belki Fikret Taşçı da verdiği sözü tutar da beraber Bodrum’a yazın başlangıcında gitmiş oluruz. Daha önce Sümer Oral abime beraber gitmiştik. Neyse Yavuz Donat üstada kendisine uzun ömürler dileyerek Diyarbakır gezisini sayfama aktarıyorum. Özlediğimi saygılarımı iletiyorum.

YAVUZ DONAT

Sen ağlama... Dayanamam...

DİYARBAKIR

Anneler... Yaralı kalpler...

Uykusuzluktan şişmiş, yaşlı gözler... Onlar, kanatsız melekler.

Bilge demiş ki... Kadınlar zayıftır ama anneler kuvvetlidir.

Bugün kadın kuvvetli... Anne çok daha kuvvetli.

Bilge demiş ki... Beşik sallayan eller, gün gelir dünyayı sallar.

Dün beşik sallayan eller, bugün Kandil'i sallıyor.

***

En kutsal nöbet

Defalarca geldik... İlkbahar, yaz, sonbahar, kış... Soğuk-sıcak... Annelerle birlikteydik.

"Nöbet" üç anne ile başladı.

226 anneye kadar çıktı.

Kız-erkek, 26 evlat, Kandil'den evine döndü.

Sonra... Şırnak'ta, Hakkâri'de, Van'da, Muş'ta... Anneler nöbete başladılar.

Oğlu, kızı dağa kaçırılan anneler... 630 gündür evlat nöbetindeler. "630 yıl geçse de buradayız. Çocuklarımızı almadan gitmeyeceğiz" diyorlar.

Anneleri... Ziyaret eden, moral veren çok... Devlet büyükleri... Sanatçılar...

Sivil toplum liderleri.

Ama... Acı gerçek... Onları görmezden gelen de çok...

***

Gözyaşı damlaları

Onları yakından tanıyoruz... İsim isim... Gözü yaşlı anneleri... Yüzleri kırış kırış, yorgun babaları... Dağa kaçırılan abilerini, ablalarını bekleyen kardeşleri.

Geçen gelişimizde (13 Ocak 2021-Çarşamba) "Bizi yalnız bırakma abi... Yine gel" demişlerdi.

Araya bayram girdi... Geciktik.

"Nöbet çadırına" girince... 6 yıl önce dağa kaçırılan kızı Gülcan'ın özlemiyle yanıp tutuşan Pınar Biçer, dedi ki:

- Abi... İçime doğmuştu... Geleceğini biliyordum.

Korona... Maske... Mesafe... Hepsini unuttuk... Kucaklaştık... Gözyaşı damlaları, yanaklarımı ıslattı.

***

'Akşener'e yakışmadı'

Gündüzleri nöbet... Akşamları... Namaz, niyaz, dua... Televizyon... Onlara uyku haram.

Nerede, ne oldu? Kim ne dedi?

Siyaset... Yeni partiler... Her şeyden haberleri var.

Kudüs... Filistin... Öldürülen çocuklar...

Ortadoğu'da kaynayan kazan... Anneler hepsini biliyorlar.

Yazmazsak olmaz... "Erdoğan ile Netenyahu'nun isimlerine aynı cümle içinde yer vermesini Meral Akşener'e yakıştıramadık" diyorlar.

Annelerden biri... Öyle bir söz söyledi ki:

- Bırakın Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, hiçbir Müslümanın ismi ile Netenyahu bir araya getirilemez... Günahtır.

Meral Hanım, bir milletvekilini Diyarbakır'a göndermeli... Anneleri dinlemeli.

***

Yalnız bırakmayalım

Mevlüde Üçdal... Kucağında oğlu Ramazan'ın fotoğrafı... 6 yıl önce dağa kaçırılmış.

Türkan Mutlu... 7 yıl önce kaçırılan kızı Ceylan'ın fotoğrafına sarılıyor.

Süleyman Aydın... Çökmüş... 6 yıldır dağa kaçırılan oğlu Özkan'ın dönmesini bekliyor.

Şevket Bingöl... "İçim yanıyor" diyor... 6 yıldan beri dağda tutulan oğlu Tuncay'ın fotoğrafıyla avunuyor.

Fatma Akkuş... Kızı Songül 6 yıl önce dağa kaçırılmış... "Ah, ölmeden kızımı bir görebilsem" diye ağlıyor.

Pınar Bacı... Gülcan'ın annesi Pınar Biçer... "Abi gitme... Bizi yalnız bırakma" diyor... Ekmeğini, suyunu paylaşmak istiyor.

Kadın dernekleri... Sivil toplum liderleri... Siyasetçiler... Kanaat önderleri... Sanatçılar... "Onları" arayın... Ziyaret edin... Yalnız bırakmayın.

Onlar... Hepimizin annesi... Babası... Bacısı... Kardeşi...

***

'HDP kepenk indirdi'

Annelerden biri...

Elimizden tuttu... "Bak abi bak... Sana ne göstereceğim" dedi... Ve bizi "Nöbet çadırından" çıkardı.

Çadırın yanı... HDP, Diyarbakır İl Başkanlığı.

Ama... Kepenk indirilmiş... Kapısı kapalı.

Daha önceki gelişlerimizde HDP'nin kapısı açıktı... Kepenk falan yoktu... Yöneticiler, partililer, gelen giden çoktu.

Anne... "İşte gördün abi" dedi:

- Kaçtılar... Bizim nöbetimiz onları ürküttü...

Korkuttu... Kepengi indirdiler, gittiler.

 HDP... "Tadilat yapılacak" diye, binayı kapatmış.

 Binadaki eşyaların bir kısmı "Boşaltılmış."

 Ama binada "Tadilat madilat" yok.

 HDP Diyarbakır yönetimi, "Kayapınar HDP İlçe Başkanlığı'nda" çalışıyor.

CHP'ye ittifak tepkisi

Söyledik ya... Annelerin bilmediği yok... Televizyon izliyorlar, gazete okuyorlar, gündemi takip ediyorlar.

Neymiş? Millet ittifakı seçimi kazanırsa... HDP'ye "Bir, iki bakanlık verilebilirmiş."

Teröre bulaşmamış bir HDP'li, "Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına" getirilebilirmiş.

Kim demiş? Nerede demiş?

Anneler, öfkeli mi öfkeli... Burunlarından soluyorlar.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da, bir milletvekilini Diyarbakır'a göndermeli... Ve "Tepkiyi" onlardan dinlemeli.

Bizden söylemesi.