Sevgili okurlarım, döndük yeniden ülke gündemine. Bir ayı aşkın zamandır gezi notları yazıyordum. Gerçi serde siyasetçilik olunca, ister istemez gezi notları arasına da siyasi değerlendirmeler katmadık değil. Hele hele son bir ayı aşkın bir süre zarfında dövizdeki olağan dışı artışları gördükçe istemesek de ekonomik ve siyasi konulara değinmek farz oluyor.

Bu hafta bilgisayarın başına oturunca sanki ilk defa yazı yazmaya başlıyormuşum gibi, Mazhar Fuat Özkan’ın “Bodrum, Bodrum” şarkısını mırıldanmaya başladım. Hani “Nerden Başlasam, nasıl anlatsam?” diyorlardı ya işte tam da öyle bir ortamdayız. O kadar çok mevzu, o kadar çok hata, gaf var ki; nereden başlayacağımı bilemedim, her biri ayrı bir makale konusu olur. Hele biraz ara verince konular da üst üste birikirse daha da zor oluyormuş. Bugün kısaca değinip daha derin analizleri önümüzdeki günlere bırakacağız.

Efendim Yahudi züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış derler ya, bizimkiler de tökezlemeye başlayınca Kuran Ayetlerine karıştırmaya başladılar. Sakın Musevi inancındaki yurttaşlarımızı, dostlarımızı rencide ediyorum sanmayın sadece çok eski bir deyim olduğu için kullandım. Aslında kişilerin din, dil, ırk, etnik aidiyet, inanç ve mezheplerine göre ayrılmasını hiç hazzetmem ve bunların siyasete malzeme yapılmasını da asla kabul etmem. Hele dinin siyasete alet edilmesini de asla hoş görmem. Ancak fukara halkın inançlarıyla alay edercesine beyanlarda bulunuldukça, mütedeyyin insanları aldatan, dalga geçen bakara, makaracıların taltif edildiklerini gördükçe ister istemez aynı dilde cevap vermek de farz oldu.

Ben öyle o şunu dedi, bu bunu söyledi, falanca şu ayeti örnek verdi detaylarına girmem. Sadece gündemin anlam ve önemine binaen iki ayet mealine burada yer vereceğim. Her iki ayet de Allah kelamıdır. Yani kimsenin eğmeğe, bükmeye, saptırmaya, kendine göre yorumlamaya hakkı da yoktur, haddi de değildir. Ne anlıyorsanız odur. Şunu da belirtmeliyim ki; Türkçe mealler Diyanet İşleri Başkanlığının resmi sitesinden alınmıştır.

Nisa Suresi 58 inci Ayette diyor ki; Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.

Bir de Isra Suresi 16’ncı Ayet var o da diyor ki; Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz. Daha başka birçok ayet var konumuzla ilgili yeri gelirse onları da söylerim.

Son birkaç gündür Merkez Bankası dövize müdahale ediyor. Müdahale anında kur biraz düşüyor, tam oh diyoruz, bir de bakıyoruz üç beş saat sonra ya da ertesi günü gene aynı yere fırlıyor. Ne oluyor? Olan merkez bankası kasasından çıkan milyar dolarlara oluyor.

Hem devlet hem de özel sektör yıllardır ellerindeki varlıkları yabancılara sattılar. Devleti bilmem, kurumları var onlar araştırır. Özel sektörde yüzlerce tesis, marka yabancılara geçti. TL ile mi sattılar? Elbette dolarla sattılar. Peki nerede o paralar? Suya düştü? Su nerde? İnek içti? İnek nerde? Dağa kaçtı. Dağ nerde? Yandı bitti kül oldu.

Bu paraların büyük çoğunluğu Türkiye’deki bankalar sisteminde değil. Ayrıca bu tesislerin yeni sahipleri başta Araplar olmak üzere yabancılar bankalardan dolar toplayıp dışarıya karlarını transfer ediyorlar, tabi döviz talebi arttıkça kurlar da artıyor. Üniversitelerin iktisadi ve idari bilimler hatta mühendislik fakültelerinin ekonomiye giriş dersi alan birinci sınıf talebeleri bile bunu bilir.

Ne yazık ki yediğimiz yağdan, yoğurda, muhallebiye, içtiğimiz, çaya, kahveye, gazoza kadar, kullandığımız deterjan, hijyen ürünleri, diş macunu, giyim, kuşam hatta yemek, eşya, market ürünü sipariş ettiğimiz uygulamalar, getir, götürcüler hiçbiri artık Türk sermayesi değil. Yabancılar karlarını da elbette dışarı çıkarıyorlar. TL’nin istikrarı olsa, getirisi yüksek olsa neden TL’de tutmasınlar? Bir inat uğruna ekonomi batıyor umurlarında değil.

Son birkaç yıldır kaç tane Merkez Bankası Başkanı, kaç tane maliye, ekonomi bakanı değişti. Ne yazık ki keyfi idare kurumları da ekonomiyi de deneme tahtasına çevirdi. Şimdi de yeni gelen tutturmuş Çin modeli diye. Nedir Çin modeli bilen var mı? Çin’de üretim var, üretim! Sende ne var? SEKA’yı sattınız Türkiye selüloz ithal eder hale geldi. Kağıt fiyatları birkaç yıldır hep zamlanıyordu ama son üç hafta içinde kağıt ürünleri %250 zamlandı. Ne yazık ki; yetiştirdiğiniz nesiller bunu kitap alırken değil tuvalet kağıdı alırken fark etti. Tekeli, Şeker fabrikalarını sattınız pandemi başlangıcında kolonya fiyatları üçe, dörde katlandı, uyanmadınız.

Çin’de üretim var, teknoloji hırsızlığı ve taklitçilik var, çok çalışmak var, otorite ve devlet gücü var, ucuz iş gücü var, kontrollü yabancı sermaye, yumuşak sosyalizm ve devlet kapitalizmi var ama demokrasi yok, inanç hürriyeti yok. Yani bu elbise bize uymaz, anlaşılan denize düşen yılana sarılır misali birileri de Perinçekgillere sarılıyor.

Türk Ekonomisi deneme tahtası değildir. Zararın neresinden dönülse kardır. Kapattığınız, Hazineyi, DPT’yi yeniden kurun. Merkez Bankası’nı yeniden özerk yapıya kavuşturun. TÜİK’i serbest bırakın işlerini düzgün yapsınlar. Bankaların üzerinden elinizi çekin asli görevlerini yapsınlar. Faize, kura, para politikasına karışmayın bırakın işi bilenler bildikleri gibi yapsınlar. Tarımı, kobileri, esnaf ve sanatkarı destekleyin. Hepsinden önemlisi kurumların başına ehil, dürüst ve liyakatli insanlar getirin. Hani Nisa 58’in emrettiği gibi, Nas’dan önce Allah’ın emrini dinleyin.

Hani hepimiz aynı gemideyiz deniyor ya, gemi su alıyor benden hatırlatması.

Kalın sağlıcakla…