Elif Şafak’ın Otuz Sekiz Saniye isimli kitabında şöyle bir cümle geçer: ‘Bazen en alışkın hissettiğin yer aslında en az ait olduğun yerdir.’

Şöyle ki: Bir yere uyum sağlıyor olmamız, o yere ait olduğumuz anlamına gelmez. Bu durum gerek işimiz, gerek sosyal ilişkilerimiz için de geçerli.

Bulunduğumuz konuma uyum sağlamak, kendi irademiz dâhilinde olan bir davranış biçimidir.

Aidiyet duygusu ise kontrolümüzün tamamen dışındadır. Ait olduğun yerde tarifsiz bir haz vardır. Ruhsal bir doygunluk, bir huzur hali vardır; doğal bir şekilde kendiliğinden cereyan eder.

İnsani bir ihtiyaç olarak benliğimizin kabul görmesi, bizim için önem taşır. Dolayısıyla olduğumuz gibi sevilme ve onaylanma isteği taşıyor olmamız, yadsınamaz bir gerçek.

Hayat bu… Aklımızdaki senaryo ile yaşadığımız senaryo bir olmayabilir.

‘Tamam. Şimdilik repliğim bu ise bunu söyleyeceğim. Vardır mutlaka bir nedeni. Vardır bu koşulda da bir hayat bilgisi.

Bazen mecburiyetlerimiz, olağan gerçekliğimiz hâline gelebiliyor. Bu hâl şaşırtıcı bir şekilde sanki bizi hipnoz etmişçesine savunmasız kılabiliyor.

Öyle durumlar olur ki benlik hissi kayboluyor. İşte o kayboluşlarda ‘Ne yapıyorum ben?’ sorusunu insan kendine yöneltmeli. Kendine yolun doğrusunu tarif etmeli.

Saniyeler, dakikalar, saatler…

Tik tak, tik tak, tik tak…

Bugünü de tamamladık. Bugünün de hikâyesi tamamlandı. Replikler eksiksiz tekrarlandı.

Peki sen?

Sen, sen gibi miydin bugün?

Bu soruyu duyunca, içinizdeki konfor alanından çıkmak istemeyen iç sesiniz şöyle diyor olabilir: ‘Evet, kendimden verdiğim, olduğum gibi olmadığım durumlar var. Olsun… Her şey yerli yerinde, herkesle aram iyi, iyi giden bir ilişkim de var. Daha ne! Fazla kurcalama oraları! ‘

Her zaman derim: Düşünmek, sorgulamak cesaret gerektirir. Özellikle de insanın kendi hayatını etkileyen konuları…

Bu sonsuz mavi atlasta herkes olduğu gibi değer görmeyi hak ediyor.

Sen de!

Zaman çok değerli… Özellikle sahip olduğunuz zaman dilimi… Nasıl, hangi duygularla, kim ile geçirildiğine dikkat etmeli.

Ya replikleri tekrarlarsınız ya da senaryoyu baştan yazarsınız.

Tercih sizin…

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere sevgili okurlarım… Hoşça kalın…