Nihayet yaz geldi, bugünden itibaren özgürlüklerimizi kısıtlayan sınırlamalarda büyük ölçüde kalkıyor. Aman sakın bu bizi rehavete sürüklemesin, hala daha salgın devam ediyor. Yeni dalgalara maruz kalmamak için tedbiri elden bırakmamalıyız. Öyle kıtlıktan çıkmış gibi alt alta, üst üste, sosyal mesafelere dikkat etmeksizin kafelere, restoranlara koşmayalım. Hele, hele turizm geliri uğruna açtığımız kapılardan gelen delta varyantı taşıması muhtemel turistlere fazla yaklaşmayalım. Yeni varyantların aşı tanımadığını da unutmayalım.

            Yaz geldi ya, TV dizileri de sezon finallerini yaptılar, kimisi de son buldu. Yerlerini de yazlık, sosyal mesajı olmayan, aşk hikayelerine, romantik komedilere, sahil kasabalarında çekilen dizilere bıraktı. Biz erken havlu atmış olsak da beyler bir süre daha Avrupa futbol turnuvasıyla oyalanacak. Ardından ön elemeler, derken bir de bakmışız lig başlamış hem de düşük kapasiteli de olsa herhalde seyircili olacakmış.

            Ben de bugün toplumu TV’lerdeki yavaşlamaya, sakinleşmeye paralel olarak biraz siyasetten uzaklaşıp, sessiz, sakin yazlık bir yazı yazmayı düşünmüştüm. Artık toplum da siyasi polemiklerden bıktı, usandı. Kavga, gürültü, öfke dili istemiyor. Hele, hele o TV’lerdeki kadrolu tartışmacıların, kör döğüşünü, cehalet kokan açıklamalarını (bilimselliğe önem verenleri tenzih ederim), yandaşlık, yalakalık yarışını izlemek istemiyor. Ben söylemiyorum reytingler söylüyor. Ne yazık ki; vatandaşın gündemiyle haber kanallarının gündemi hiç de örtüşmüyor.

Tuzu kuru olanların çoğu sahillere, yazlıklarına aktılar bile. TV kumandalarını ellerine bile almıyorlar. Mangallar yanıyor, bol sarımsaklı domates soslu patlıcan biber kızartmaları, yoğurtlu boraniler, zeytinyağlılar, Ege otları, Akdeniz salataları sofraları süslüyor. Bu sene karpuz da bol. Cüzdanı müsait olanlar, seyrek de olsa sabah erken kalkıp balık mezatlarına gidiyorlar. Çoğu yerde, küçük balıkçı kasabalarında mezat bile olmuyormuş. Açıkta demirleyen tekneler oltadan dönen balıkçıların tuttuklarını daha karaya ulaşmadan değerinin iki, üç katına satın alıyor, kalanlar da lüks balıkçı restoranlarının vitrinlerinde yerlerini buluyormuş. Eh! Vatandaş da ya vitrine bakıp geçecek ya da restorana bir servet bırakacak. Neden böyle oldu derseniz, suçu bilinçsiz avlanmada, denize bırakılan atıklarda ve biraz da kurallarda arayalım.

Bugün siyasetten arınmış, yazlık yazı dedim ya! Biraz spordan, futboldan söz edecektim. Kupadan elenişimizin sorumlusu kimdir? Şenol Güneş’in tercihleri mi yoksa topçuların ruhsuzluğu mu? Şenol Güneş’i eleştirenler haklı mı? Acaba dedikleri gibi dünya üçüncülüğü, UEFA kupasını kaldıran Galatasaray’ın Türk oyuncularının iskeletini oluşturduğu milli takım sayesinde miydi? Güneş’in şampiyonluğu gol farkıyla kaptıran Galatasaray’dan kimseyi oynatmaması, Galatasaray kompleksi başarısızlıkta etken midir? Tartışmasız kendini en iyi geliştiren ve GS orta sahasının vaz geçilmezi olan Taylan Antalyalı oynamaz mı? Sonradan girdiği her maçı çeviren ve gollerini de atan Kerem neden tribüne yollanır? Hem son 20 dakika oyuna alınan Halil Dervişoğlu’nu oynatan da Kerem değil miydi? Sonra yeni transferleri, FB ve GS genel kurullarını konuşacaktık ama bırakmıyorlar ki. Telefonu kaldıran “şavklı haber var mı” diye soruyor. DP’de, merkez sağda hareketlenme var mı merak ediyorlar. VAR! VAR!

Siyasetten ari bir yazı olacaktı ama şavklı (ışıklı)haber bekleyen dostları da merakta bırakmak doğru olmaz. Pandemi, sokağa çıkma yasakları, sosyal mesafe derken bir yılı aşkın süredir uğrayamadığım genel merkeze uğradım. Uzun zamandır görmediğimiz bir hareketlilik vardı. EYT’liler, atanamayan öğretmenler çare aramaya gelmişler. Kendi kökümüzden olmadığı için gelişini eleştirdiğim Cemal Enginyurt da bir hareket getirmiş. O nedenle artık TV’lerde de görünür oldu DP. Ben eleştirilerimde haksız çıkmaya razıyım yeter ki hareket gelsin ama Zeybek’ti, Ağar’dı derken yabancılardan neler çektiğimiz de unutulmasın.

Bir saate yakın sayın genel başkanla oturduk uzun uzun görüştük. Biraz imalı sitemler etti ama güzel haberler de verdi. Sahaya ineceklerini söyledi, bu makamlar bize babamızdan miras kalmadı, kazık çakmadık dedi, hak ettiğimiz yere gelebilmek için çaba gösteriyoruz dedi. Ben anladım ki; özgüveni yerine gelmiş, merkez sağda birlik ve bütünlük için o da istekli. Tabi bizde tecrübelerimizi aktardık, yufka yürekle çetin yollar aşılmaz, küçük adamlarla büyük işler başarılmaz dedik. Tabi başka konular da konuştuk ama onlar bizde kalsın. Bize Napolyon kirazıyla Afyon (Kızılay) sodası ikram etti. Salihli kirazı mı diye sorduğumda ise Tokat teşkilatının gönderdiğini söyledi, dolaylı olarak da bize ve Salihlili dostlarımıza sitem etmeyi de ihmal etmedi. Salihli TSO ve Borsayla teşkilattaki dostlarımıza duyururum.

DP’de durum böyleyken DP dışında da merkez sağda toparlanmayı destekleyen adımlar atılıyor. Bazı çevreler artık CHP ve İYİ partiyle bu işin olmayacağını, bir arpa boyu bile yol alınmadığını iyice anlamışlar, çözüm merkez sağda diyorlar. Görüşmeler, toplantılar sürüp gidiyor hatta işin içine bazı duayenler, etkili ve yetkili kişiler de dahil olmuşlar. Ancak, bu görüşmelerin merkezi İstanbul’dan, Ankara’dan Bodrum’a taşınmış görünüyor. Siyasetin nabzı Bodrum’da atıyor diyebiliriz. Yavuz Donat üstat Bodrum’a intikal ettiğinde havayı iyice koklar ama yazdığı gazete bunların duyurulmasını ister mi bilmem.

Bodrum’da bu görüşmeler sürerken Çeşme’de bulunan eski parlamenterler de sık sık bir araya gelip Demirel’in tabiriyle zeytini yoruyorlar. Yani demem odur ki siyaset de yazlıklara taşındı. Eh artık bize de yol göründü biraz memleket kokusu, Ege kokusu almanın vakti geldi.

Tam yazıya nokta koyacaktım ki; en büyüklerimizden Ali Naili Erdem Bakanımız aradı. Eski YÖK Başkanı ve rahmetli abimin arkadaşı Kemal Gürüz Hoca son birkaç yazımın çıktısını alıp Çeşme’de sayın Bakana götürmüş. Sayın Bakan yazdıklarımla tam mutabık olduğunu söylüyor ve çabalarımızı kutluyor. Çeşme’ye yolumuz düşerse görüşüp tecrübelerinden istifade konusunda mutabık kaldık. Sayın Bakan bu meseleye ağırlığını koyarsa sonuç alınır. Zira onun sözü merkez sağ camiada dinlenir.

Politikaya mola dedik ama meraklı dostların gene hatırını kıramadık. Yazın sahillerde kulisler sürer, sonbaharda bombalar patlar. Memleket için hayırlara vesile olsun.

Kalın sağlıcakla…