Bu yıl bayram haftasıyla, zafer haftası iç içe girdi. Bayram bitti, ertesi günü büyük taarruz ve Malazgirt savaşının yıldönümüydü. Bugün de 30 Ağustos Zafer bayramı. Hepimize kutlu olsun. Sonrasında ise kentlerimizin, kasabalarımızın kurtuluş günlerini sırayla kutlayacağız. Arife gününün tatil ilan edilmesiyle çalışanlar uzunca bir tatil yaptılar. 30 Ağustos Zafer Bayramını da dahil edenler daha da uzun çıktılar tatile.

Ben de bu yıl önce memleket toprağına ayak basıp sonra da yakın çevrede kafa dinleyenlerdendim. Dönüş yolunda ise ana yolların yerine tali yolları tercih ettim. Böylelikle hem uzun yıllardır geçmediğim ilçeleri, kasabaları görme şansı yakaladım hem de ana yolların şehir içi trafiği aratmayan yoğunluğundan kurtuldum. Buldan’ı eskiye göre çok gelişmiş buldum. Buldan çok eski yıllardan beri, kendine has el dokumaları, peştemal ve ham bez üretiminin merkeziydi. Bezciler çarşısı canlılığını koruyordu, el dokuması yanı sıra makineli üretim, havlu ve benzeri üretim de yaygınlaşmış. Konuştuğum üreticiler Makedonya, Bosna Hersek başta olmak üzere tüm Balkan ülkeleri ve diğer bazı ülkelere ihracat yaptıklarını söylediler. Ancak buna mukabil raflarda bol miktarda Çin işi sentetik ürünlere de rastlamak mümkün. Söylendiğine göre ucuz olduğu için bu ürünler yerli pamuklu dokumalara göre daha fazla tercih ediliyormuş. Ne diyelim? Kendi ayağımıza kurşun sıkmaya devam ediyoruz.

Buldan Uşak yolu çok düzgün ve sakin bir yol. Ege sahillerinden Ankara’ya dönecekler için Denizli Afyon yolu yerine tercih edilebilecek bir yol. Belki biraz uzun ama böyle bayram günlerinde kalabalık yollara göre çok daha seri yol kat edebiliyorsunuz hem de kaza riskiniz yok. Aslında benim niyetim Uşak’ta geceleyip ertesi gün Büyük Taarruzun başlatıldığı ve büyük zafere ulaşıldığı topraklarda şehitlikleri ve anıtları gezip şükran ve minnet duygularımızı tazelemekti. Öyle de yaptım.

Yolda yer yer Ankara-İzmir hızlı tren yolu inşaatına ve şantiyelere rastlamak mümkün, viyadükler ve tünellerin bir kısmı bitmiş bile. Umarım tez zamanda açılır. Ancak otoyolla ilgili henüz bir gelişme göremedim. İlk projelere göre Ankara’dan gelen otoyol Eskişehir’in Kırka beldesi dolayında batıya yönelecek Afyon’u baypas ederek, kuzeyden Uşak’ı da geçerek, Kütahya’nın güneydeki ilçeleri ve Demirci, Selendi dolaylarından İzmir istikametine doğru yönelecekti. Ancak Manisalı vekillerin beceriksizliği mi, yoksa Uşaklı vekillerin uyanıklığı mı desem, proje Uşak’ın güneyine, Ulubey, Eşme, yönüne kaydırıldı. Bu Demirci, Gördes, Selendi, Köprübaşı gibi ilçelerimizin ulaşım sorunları devam edecek demektir. Yerel yöneticileri, kırk kez uyardım Uşaklı vekillerin tasavvurlarını anlattım, tınmadılar bile. Herhalde Manisa ve Kütahya vekilleri birlik olsalar bu işi çözerlerdi.

26 Ağustos sabahı erkenden yola koyulduk, hedef Dumlupınar’dı. İlk olarak Şehitliği gezdik dualar ettik. Dedem İstiklal Savaşı gazisi rahmetli Edip Akın yedek topçu teğmen olarak Büyük Taarruzda görev almış, düşman mevzilerini yerle bir eden bataryalara komuta etmişti. Onu ve tüm silah arkadaşlarını yad ettik, başta Başkomutan Mustafa Kemal olmak üzere tüm komutanlarımızı, şehit ve gazilerimizi minnet ve şükran duygularımızla andık, dualar ettik. Zafertepe’ye geldiğimizde Mustafa Kemal ve arkadaşlarının askeri ve stratejik dehalarına bir kez daha hayran kaldık. Sevk ve idare karargahının o tepede konuşlanmış olması savaşı yarı yarıya kazanmak demektir. Bütün tepelere ve muharebe meydanlarına bu kadar hakim olan başka bir yer herhalde bulunamazdı.

26 Ağustos olmasına rağmen abidelerde fazla bir yoğunluk yoktu. Şehitlikte birkaç duyarlı vatandaş ile Tekirdağ ve Muratpaşa Belediyelerinin tur otobüsleri dışında gelen giden yoktu. Zafertepe anıtı ise daha tenhaydı. Şehit sancaktar Mehmetçik anıtında ise bizden başka kimse yoktu. Anlaşılan tatil dini duyguları olduğu kadar milli duyguları da törpülemiş. Gözlerimiz olur olmaz her yerde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atanları aradı. Yoktular… Anlaşılan onlar da reis sever olduktan sonra milli mücadele ruhunu terk etmişler.

Aynı gün Devletin zirvesi Malazgirt’de Malazgirt zaferini kutluyorlardı. Elbette bu şanlı gün kutlanacaktır ama bu kutlamalar hiçbir zaman özgürlük ve bağımsızlığımızın yolunu açan Büyük Taarruz ve 30 Ağustos zaferini görmezden gelmeye sebep olmamalıdır. Malazgirt de bizimdir, Dumlupınar da, 30 Ağustos da. Acaba 30 Ağustos zaferi olmasaydı Malazgirt zaferini kutlayabilecek miydik? Kim bilir? Belki Malazgirt de Ahlat da Büyük Ermenistan toprağı olacaktı. Kaldı ki; Anadolu’daki Türk varlığının 1071 ile başladığını kabullenmek Anadolu’daki 4 bin yıllık Türk varlığını da yok saymak anlamına gelir.

Türkiye Cumhuriyetinin ve ulus devlet olma bilincinin temelleri, Osmanlının son dönemlerinde gelişen Türkçülük, İslamcılık ve Batıcılık akımlarının sentezinden ortaya çıkan bir bileşkedir. Bunu ideolojik anlamda en iyi anlatan ve sosyolojik bir temele oturtan da Ziya Gökalp’tir. Gökalp Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak adlı eserinde bunu çok güzel ifade etmiştir. Ne yazık ki; Gökalp’i kendi siyasal ülkülerinin ideoloğu sayanlar bile onu hiç anlayamamışlardır.

Gökalp Türkçülüğü tanımlarken Türkiye Türkçülüğü, Oğuzculuk ve Turancılık olarak sınıflandırır ve Türkiye Türkçülüğünü önceler. Ona göre Turancılık yani tüm dünya Türklerinin birliği sonraki hedeftir. Oğuzculuk ise Türkçülüğü daraltmaktan başka bir şey değildir. Türkiye Cumhuriyetinin temel ideolojik Milliyetçilik anlayışı, Türkiye Türkçülüğüdür. Yani Türkiye Cumhuriyetinin tüm vatandaşları, Türkmen(Oğuz), Kırgız, Özbek, Tatar, Ahıskalı, Kürt, Zaza, Laz, Gürcü, Çerkes, Dağıstanlı, Abaza, Çeçen, Karapapak, Azeri, Terekeme, Arnavut, Boşnak, Pomak v.b, hangi etnik kökene sahip olursa olsun ulusun asli unsuru kabul edilir ve adına Türk Milleti denir.

Ne yazık ki millet olarak okumuyoruz, sloganlarla savrulup duruyoruz. Gün geliyor milliyetçiliği ayaklar altına alıyoruz, gün geliyor Oğuzculuğu milliyetçilik sanıyoruz. Milliyetçilik taslayanlardan, İslamcı olduğunu söyleyenlerden Gökalp’i okuyup anlayan varsa alnından öperim.

Türkleşmeyi Oğuzculuk, İslamlaşmayı Araplaşma, Muasırlaşmayı AVM, gökdelen, saraylar yapmak sanıyoruz. Maalesef yeni Türkiye dedikleri budur.

Tüm okurlarımın, aziz Türk Milletinin, özgürlük ve bağımsızlık yolumuzun açıldığı 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlar, Cumhuriyetimizin sonsuza dek yaşaması ve yaşatılmasını dilerim.Kalın sağlıcakla…