En nihayetinde enflasyona, hayat pahalılığına sebep olanlar bulundu. Meğerse tüm suçlu üç harflilermiş. Üç harfliler deyince hemen aklınıza cinler geldi değil mi? Yok onların bu işte vebali günahı yok. Bu üç harfliler hani tüm ülkede binlerce yerde var olduklarını söyleyen güya ucuz olduklarını iddia eden marketler. Hani şu AKP’li belediyeler tarafından törenlerle açılan, kurumlar ve mahalli idarelerce korunup kollanan, el kesesinden, kamunun kesesinden doldurulan yağ, makarna, salça, v.s dolu yardım paketlerinin ihalesiz, teklifsiz satın alınan üç harfli marketler var ya işte onlar. Bugün tu kaka oldular, dün koruyup kollayanlar bugün halkı boykota teşvik ediyorlar.

            Ben kendi hesabıma, acil ihtiyacım yoksa zaten bu marketlere hiç girmiyorum. Sakın yanlış anlaşılmasın sermaye yapısına olan ön yargıdan falan değil, ürün kalitelerinden şüphe duyduğum için gitmiyorum. Birçoğu hiç tanınmayan, bilinmeyen hatta merdiven altı üretim yaptığından bile şüphe duyulabilecek, güven vermeyen firmaların ürünleri satılıyor. Raflarda tanınmış markaların pahalı ürünleri yanına bunlar konuluyor ve daha ucuz olan güvensiz ürünlerin tercih edilmesi için yönlendirme yapılıyor. Aslına bakarsanız o tanınmış markaların fiyatları da diğer marketlerden çok daha pahalı.

            Ben kimsenin alışveriş tercihlerine karışmayı kendime hak görmem ama vatandaşın aldatıldığı izlenimine varırsam da uyarmak görevimdir. Bir de tabi bu üç harflilerin mahalle bakkalımıza vurduğu darbeyi de görmezden gelemeyiz elbette. Veresiye yazdırdığımız, evimizin anahtarını, okuldan dönen çocuğumuzu emanet ettiğimiz mahallenin esnafı değil adeta evimizin ferdi gibi kabul ettiğimiz bakkal amcamızı, manav kardeşimizi koruyup kollamak da boynumuzun borcudur.

            Bugün bu üç harflilere neden cephe açılmıştır? Doğrusu bunu anlamakta da güçlük çekiyoruz. Kendi beceriksizliklerini örtemeye çalışanlar şimdi yapay suçlu mu yaratıyorlar acaba? Hani kooperatif marketleri halka ucuz gıda dağıtacaklardı? Onların fiyatlarının üç harflilerden de diğer yaygın marketlerden de farkı yok hatta kendi ürünleri dışındakiler çok daha pahalı. Tarım Kredi Kooperatiflerinin asli görevi çiftçilerin girdiler için uzuz finansman desteği sağlamaktır. Gübre, ilaç, tohum gibi temel girdileri kredili ve ucuza çiftçiye vermektir. Zaten bunları yapabilmiş olsalar tarımsal ürünler ve gıda maddeleri çok daha ucuza tüketiciye ulaşacaktır. Yok! Onlar, asli görevlerini yapmak yerine emirle marketçiliğine soyunurlarsa ne pahalılık önlenir ne enflasyon durur.

            Gelelim madalyonun öteki yüzüne. Hani sorduk ya cin mi şeytan mı suçlu diye. Şimdi bir de şeytanın kusurlarına bakalım. Antalya’dan Ankara’ya kamyon fiyatları taş çatlasın 15 bin TL’yi geçmez. Karayolları nizamnamesine göre çift dingilli kamyonların kapasitesi 11-20 ton arasındadır. Ortalama 15 ton desek bir kilo domates, biber, patlıcanın taşıma maliyeti 1 TL’dir. Mazot ucuz olsa tabi ki daha iyi olur ama 1 TL taşıma bedelini pahalılığın suçlusu olarak görmek doğru olmaz. Sistemi kolaylaştıracak, aracıyı azaltacak, hal rüsumlarını düşüreceksiniz.

Bir manav dostum anlatıyor:

“Demirci’nin falan köyünde parasını peşin ödedim, riski üzerime aldım bahçeyi tümüyle hasattan önce aldım. Ameleyi kendim tuttum, elmayı toplattım, bahçe sahibi de kendi evinin ihtiyacı kadarını topladı. Buna rağmen elmanın kilosu bana 3 TL geldi. Bir kısmını buzhaneye koydum bir kısmını da attım kamyonete doğru İzmir haline. Ucuz, ucuz verdim oradan da yükledim Gümüldür mandalinasını, limonu, portakalı Demirciliye ucuz ucuz yedirdim. Gidişim de dönüşüm de dolu olduğu için nakliye hiç külfet olmadı”. İşte böyle esnafımız olursa pahalılık falan olmaz. Tabi bir de fırsatçılar yani bir başka deyişle şeytanlar var.

Memur emekli bir komşumuzun kızını istemeye gelecekler. Adamcağız emekli olduğunda bu yana hiç giymediği takım elbisesini dolap çıkarmış bir de bakmış ki onca senede kırış kırış olmuş. O kırışıklığı evde gidermek zor, götürmüş mahallenin kuru temizlemecisine:

“Akşama yetiştirir misin?”

“Yetiştiririm”

Bırakmış elbiseyi akşama doğru gitmiş almaya. Adam 90 TL ücret istemiş. Emekli şaşkın! Ben ütü istedim kuru temizleme değil diyecek olmuş ama “bu iş ekspres iki misli fiyata tabi” cevabı almış. Söylemediniz ki; diye İtiraz edecek olmuş ama nafile, kuzu, kuzu ödemiş 90 TL ve bir daha da ütü yaptırmaya da tövbe etmiş. İşte bu esnaf değil şeytan; hep cinler kabahatli olacak değil ya şeytanın hiç mi kusuru yok?

Şeytan demişken bir dostumuz güzel bir espri paylaşmış hemen aktarıyorum. Efendim arkadaş diyor ki; “bu şeytan boş tabancayı doldurmayı beceriyor da boş cüzdanı niye dolduramıyor?” Eh! İşimiz şeytana kaldıysa, daha çok bekleriz cüzdanın dolmasını. Onun işi iyilik değil kötülük. Allah cümlemizi şeytanın ve kötülerin şerrinden korusun. Tabi bu sadece duayla olmaz, insanın kendi çabası da gerekir, az kaldı çabalarımız da inşallah sonuç verecektir.

Kalın sağlıcakla…