Bu akşamki rüyamı anlatayım. Rüyalarımı pek anlatamam gece gördüklerimi sabaha karşı unuturum çünkü. Giyim mağazası sahibine dekor yapıyorum vitrin süslüyorum yani. İç çamaşırı renkleri ile dışa giydiği gömlek pantolon aynı renkteler ve teşhir edilen giyecekler dik duran bir tahta üzerine arkasını gösterecek şekilde ters asılıyor. Hem iç hem dış çamaşırlar yan yana üstelik önü arkası gözüküyor birşey saklamıyor. Mağazanın adı da ‘İçi dışı bir.’


 

Mağazanın adı toplum olarak kaybettiklerimizin özeti. Bir başka tabirle “Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün.” demek. Bu konunun en hassas olduğu nokta, bir toplum önüne çıktığınız anlardır. Bir yerlere aday olduğunuz zamandır. Rakiplerinizin ilk saldırısı, tenkidi, karalama kampanyasının aktörü donunuzdur. Rengini söylerler, ıslaklığından bahsederler, söyleyemeseler de kahve köşelerinde, dükkan önlerinde iki tabure bir sehpa oturmalarında, gel kahve söyleyeyim davetlerinde konuşulur. ‘Fısıltı Gazetesi.’ gazetelerin okunacak tarafı kalmadığından bu gazete istenilen etkiyi gereğinden fazla yapar.


 

“Ayıkla pirincin taşını” bu deyim, menfi imajı müspet hale getirmenin karşılığıdır. Dedikoduları düzeltmenin çabasıdır.


 

Dünya olarak farkında değiliz. Her bireyin muhtemel, ihtimal dahilinde olan 15 günlük ömürleri var. Bunun, hala virüse inanmadığımızdan, bana birşey olmaz dediğimizden farkında değiliz. Buna inanılsa kendimizi dolayısıyle yakınlarımızdaki kişileri de korumuş olacağız. Ayrıca, 15 gün ömrümüz kalmış bir zaman diliminde kimseye kötü konuşmaz, kimsenin kalbini kırmaz, şiddet, kaba, hadsiz, uygunsuz davranışlarda bulunmaz, kimseye hakaret etmez, kötü söz söylemeyiz.


 

Aksine, kısa bir zaman kalmışken şuna haddini bildireyim, söyleyemediklerimi söyleyeyim, içimde kalmasın, modundayız. Her kelimenin dahi deftere yazıldığı iyi söylemlerin sevap hanesine yazıldığı, hele bir de bu iyiliklerin eylemle yapıldığında sevabın birkaç misli yazıldığını düşünürsek, bu konuda boş durmamamız gerekir. “İyilik yap, iyilik bul.” Bunu bir din adamı edasıyla söylemiyorum karşılığında nelerin verildiğini bilerek söylüyorum.


 

Televizyonların görüntülü, gazetelerin yazılı tabii hepsinde değil haberlerinde ekonominin önüne geçen sağlık ve eğitim konuları. İyi bir eğitim, sağlıklı olmaktan geçer. Herşeyde önce sağlık deriz. Turkuaz tablo tartışılıyor. Öyle bir hal aldıki hazine gibi saklanıyor. “Şuu vukuundan büyük” derler ya aslı belki söylenenden az ama söylenenler korkutucu boyutta. Buna rağmen yine de tedbirlere uymuyoruz. Eğitim içler acısı: Okullarda dahi yüz yüze verilemeyen eğitimi internet minternet diyerek vermek adına ne derseniz deyin boş hayal. Görüntülü eğitim alacağınız; aygıt var, internet gani, çalışma masası ala, koltuk günboyu oturulacak şekilde ortopedik. Herşey tastamam. Hoppala, öğretmen derse girmiyor, girse de görüntüyü kapatıp radyodan girer gibi sesli giriyor, öğrencilerin birçoğunu duymuyor dinlemiyor çoğuna cevap vermiyor, saatinde aygıtta bulunmuyor, evde kim varsa aygıtta herkesin sesi geliyor, meraklı veliler görüneceğim en azından sesim duyulsun diye ön plana çıkıyor. Demekki herşey tam olsa da bu iş olmuyor.

Maça meraklı bir ülkeyiz bütün dertlerimizi tasalarımızı, geçim, ekonomi, hastalık dahil unuttuğumuz anlardır maç saatleri, bir nevi terapidir. Tartışmaları hafta başından başlar haftasonu maça kadar. Bu maçlarda ne olur? O kadar antrenmanlı olan yedek oyuncu maça girmek için 15 dakika ısınır. Bu çocuklar Ocak Şubat ayından beri okula gitmiyorlar, okulun yolunu, öğretmenin yüzünü, arkadaşlarını unuttular. Şakalaşamıyorlar, atlayıp zıplayıp enerjilerini boşaltamıyorlar, evde ruh gibi dolaşıyorlar, ne ile meşgul olacaklarını bilemiyorlar, ayrıca virüs korkusundan sokağa da çıkmıyorlar. “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.”


 

Yukarıda sevaptan bahsettim din adamı değilim, burada eğitim. Bu durumda da eğitimci değilim, sağlıkçı değilim. Çözüm bu işin uzmanlarında ve Bakanlığa verecekleri raporlarda.


 

Ben bilmem.


 

Ama, Diyanet İşleri Meali’nde Nisâ suresi 58. Ayet’te

“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”

Bunu bilirim.