İyisiyle, kötüsüyle, acısıyla, tatlısıyla, kavgasıyla, gürültüsüyle, savaşlarıyla, barışlarıyla, dostluklarla, düşmanlıklarla, güzelliklerle, çirkinliklerle, ayrılıklarla, kavuşmalarla koskoca bir yılı geride bıraktık. Kim ne yaşadıysa, ne gördüyse, ne badireler atlattıysa, nelerden hoşnutsuz olduysa bile, gene de Allah bugünden daha kötüsünü göstermesin demeliyiz. Öyle ya! Korona illetinden büyük ölçüde geçtiğimiz yıl uzaklaştık sayılır. Ev hapsi günlerini hatırlayıp şükretmeliyiz, özgürlük gibisi yok ne de olsa. Tabi yeni yıla sağlıkla ulaştığımız için şükrederken yeni yılda da, huzur, barış, refah, aydınlık günler ve güvenlik dilemek, ülkemiz ve milletimiz için dualar etmeyi de ihmal etmemeliyiz. Kısa bir kış tatili sonrası yeniden sizlerle birlikteyi. Gecikmiş de olsa yeni yıl hoş geldin diyoruz.

            Bu yıl ben de bir ilki yaşadım. Hayatımda ilk kez yeni yılı ülkemin dışında karşıladım. Esasen yılbaşı gecesi bizim için diğer günlerden çok da farklı geçmezdi. Çoğu kez akrabalar toplanır, güzel yemekler yenir, tombala oynanır, çocuklar isim, şehir, bitki gibi oyunlar oynardı. Eğer halamlar bizdeydilerse, kayın validesi tam bir Osmanlı kadını olan rahmetli Saniye teyze fincan oyunu oynamak isterdi. Bazı yıllar büyükler balolara giderler, bizler de ya bizim evde ya da başka bir akraba evinde toplanırdık. Televizyon ile tanıştıktan sonra tek kanal TRT’de yılbaşı programı izlemek de ayrı bir zevkti. Soba üzerinde kızaran kestaneler de ayrı bir keyif katardı geceye. Yine böyle bir yılbaşı gecesi babaannemi kaybettik. Dedelerimi kaybettiğimde çok küçüktüm fazla bir şey anlamamıştım. Babaannem benim için ilk kayıp sayılırdı üniversite çağında olmama rağmen çok koymuştu bana. O yüzden acılar küllenene kadar 31 Aralık geceleri birkaç yıl hiç eğlenilmedi, dualarla karşılandı yeni yıl ama hayat devam ediyor elbette.

            Bu yıl bir değişiklik yapalım istedik. Hem dost ziyaretleri hem de Avrupa’da neler olup bitiyor yerinde görüp değerlendirmek için düştük yollara. Ankara’dan Avrupa’nın her yerine direk sefer yok olanlar da çok pahalı, o yüzden sıkı bir araştırmadan sonra neredeyse İstanbul fiyatına Düsseldorf’a bilet bulduk. Düsseldorf Almanya’nın Kuzey Ren Westfalya eyaletinin başkenti. Temiz, düzenli ve elit insanların yaşadığı bir kent. Yabancı dil bilmiyorsanız bile burada hiç sorun yaşamazsınız.  Yol soruyorsanız, gideceğiniz yeri arıyorsanız, Türkçe İngilizceden daha geçerli bir dil.

            Tüm Avrupa’da Kasım sonundan Ocak başına kadar her yerde Noel Pazarları kuruluyormuş. Bizim gezdiğimiz yerlerde de kent merkezlerinde ve eski şehir (alt stadt) denilen tarihi bölgelerde her tarafı parlak ışıklarla donatılmış Noel pazarları gördük. Almanlar çok dindar bir millet ve Noel’e çok önem veriyorlar. Bu pazarlarda her tür yiyecek, içecek sokak lezzetleri, hediyelik eşyalar, yöresel ürünler, yöresel gıdalar, el işleri ve sanatları sergileniyor ve satılıyor. Tabi buralarda her köşede Almanların ünlü sosisleri ve her çeşit patatesli yiyecekler çoğunlukta. Bizde Noel kültürü olmadığı için böyle pazarlar da yok tabi ki ama son yıllarda İstanbul’da Sultanahmet’te Ankara’da ise Hamamönü’nde iftar saatinden önce başlayıp gece geç vakitlere kadar süren Ramazan eğlencelerine belki bir nebze benzetebiliriz. Bizim çocukluğumuzda ise bayramyerleri kurulurdu. Sultan Camii külliyesi avlusunda kurulan bayramyerinde çocuklar gönüllerince eğlenirlerdi. Güzel bir adetti neden yok oldu? Bilinmez. Avrupa’da benzeri gelenek hala sürüyor. Noel pazarları ortasında buz pateni pistleri, atlıkarıncalar, korku tünelleri, palyaçolar, yakında bir yerlerde dönme dolaplar, küçük çaplı lunaparklar Noel pazarları süresince hala var. Son zamanlarda bizde de yılbaşına doğru, hediyelik eşya fuarları, yılbaşı fuarları gibi sergiler açılıyor ama bunlar ne batılıların ne de bizim geleneklerimizde olanlara benzemiyor. Bunlar sistemin, tüketim toplumlarında tüketim ve alışveriş eğilimlerini körüklemek için uydurulmuş şeyler. Zaten satın alma gücü iyice daralmış toplumun cebindeki son kalanların da el değiştirmesinden başka işe de yaramıyor.

            Seyahatimiz boyunca ne bir gazete okuduk ne de bir Türk televizyonu izledik. O yüzden kafamız o kadar rahattı ki, sormayın. Tek haber kaynağımız cebimizdeki telefonlarla yabancı haber kanallarıydı. Böylelikle Türkiye’deki olaylar dışarıdan nasıl görünüyor onu da öğrenmiş olduk.

            Türkiye’ye döndükten sonra yeniden ülkemizdeki keskin siyasi polemiklerin içine düştük. İnanır mısınız? Bizden başka hiçbir ülkede böylesine siyasi kutuplaşma ve kavgacı üslup yok. Siyasetçilerin TV’lerde görünme süreleri bizdekilerin onda biri bile değil. Ben de bir süre güncel siyasete ara verip geçen yıl olduğu gibi Avrupa izlenimlerimi aktaracağım sizlere.

            Bugün ilkyazımızla geldik karşınıza. Sonraki yazımda tarihteki Şarlman İmparatorluğu’nun başkenti Aachen ve Avrupa başkenti Brüksel izlenimlerimizle karşınızda olacağım.

            Kalın sağlıcakla…