“Bugün nereye gitsem bazen önümde, arkamda, bazen tüm haşmetiyle karşımda duran Dumanlı Spil Dağı ve eteklerinde dümdüz sere serpe bereketli topraklarıyla uzanmış Gediz’in eşsiz ovasında, gezindim.” Aslında gezindik hem de kırk kişi demeyeyim akla “Açıl susam açıl gibi” olumsuz şeyler çağrıştırıyor. 39 kişiydik. 16’dan ufaklar ebeveynlerinden izin kağıdıyla, 70’in üstündekiler bir tek ben doktor raporuyla gelmişler.

Hareketimiz Bülent Koşmaz Parkı’ndan başlamıştı. Önde kılavuzumuz yolları, rotaları, rampaları hatta her yörenin köpek sayılarına kadar bilen (Köpek sayılarını nereden biliyor: Şehzadelere de, Büyükşehre de yazmış “Kısırlaştırın şunları yılda iki defa en az beş altı yavru doğuruyorlar memlekette barınak yapmakla bu sayılara ulaşamazsınız kısırlaştırın sizlerde ben de kurtulalım. Bahçemde sığınmacı köpeğin yavrularına bakmasam vicdan azabı, baksam mülteci olacaklar. Çözüm bulunmasından biliyor köpek sayılarını.) Yüksel Gemici başı çekerken, arkada artçı Remzi Yıldız, biz yolda adam bırakmayız der gibi ayrıca her türlü ilk yardım tıbbi müdahale gereçleri ile dolu çantasıyla arkayı yoklayarak geliyordu. Başkan İlker Uzelli arada, kah öne doğru kah arkalarda çoğu zaman ortalarda pedallıyor 39 kişiyle sohbet ediyor hem yola, hem tura ısıtıyordu bizleri. Korkağa sormuşlar “Savaşa giderken neredeydin” diye. “Giderken arkada kaçarken en önde” demiş. Ben, önde gittiğimde ihtiyara bak deyip tempoyu yükseltirler, arkada gitsem turu yavaşlatıyor derler hüsnü kuruntusuyla ortalarda gidiyordum. Hatta rampalarda takviye yapsın diye 25 km sür’at yapabilen 250 kwh’lı küçük bir motoru ön tekerin göbeğine taktırmıştım. Sadece rampada değil, hüsnü kuruntu duyduğum turu yavaşlatmamak da kullanırım tedbiri için. Ama tüfek icad oldu misali kullanmamaya özen gösteriyordum.

Sabahın soğuk havası. bisiklet kıyafetlerimize çarpıp dönüyor bazen rüzgara kaptırdığımız iniş aşağı gidişlerimizde kulaklarım ile ellerim yarım eldivene rağmen parmaklarımda Şubat, havasını donduracak kadar hissettiriyordu. Uzun eldivenim çantamdaydı ama dur al giy, gruba uymak daha ağır basıyordu.

Köy yolları boyunca köpeklerin gruptan uzak koşarak havlamaları hiç eksilmedi. Bizler umursamaz bazen de dalga geçer gibi gel beraber gezelim diyenlerimiz dahi vardı. Oysa her birimizin, yalnız turlarken en büyük korkusu bu can dostlarımızdı. Bağlı olanlar çitlere tırmanır gibi ayağa kalkıp gösteri yaparken, başıboşlar gav gavlarıyla ovanın sessizliğini bozuyorlardı.

Bağlarda budak yapanlar bu kadar kalabalık bisikletli grubunu gördüklerinde işi gücü bırakıp seyre dalıyorlar, bağırarak hayret nidaları atıyorlar, bizler de karmakarışık seslenişlerle cevap veriyorduk. Fotoğrafçı Rasimimiz enstantane yakalayacağı noktaları önceden kestiriyor rüzgar yaparak gruptan kopuyor, ok atımı menzil uzaklığında artistik duruşunu alıp bizleri bekliyor yere yapıştırdığı telefonu ile, bizleri mahşerin atlıları görünüşüyle büyütüyor bisiklet tekerlerimiz ekvator dairesini andırırken üstündeki bizlerin, başı göğe değiyordu.

Her bir köye girdiğimizde tüm köpekler bahçe duvarlarının arkasından köyü inletiyor köye girdiğimizi duyuruyorlardı. Köy kahvesinin bahçesine, her birimiz istilacı havasıyla dalıyor, bisikleti dayayacak bir ağaç ararken sehpası olanlar yanıbaşlarından eksik etmiyordu bisikletlerini. Kahvedekiler kalabalığı görüp maşallahları sıralarken kahveci de çay tepsisine bardakları sıralıyordu. Kılavuz, zamanı kontrollu kullanmak için mola süresini bağırırken hareket saatine herkes uyuyordu.

İlk molamızı Hacıhalilleri geçtikten sonra Hamzabeyli’de verdik. Sinirli’den sonra Musacalı’da yine çayladık. Uzun mola için Gümülceli’yi geçince Koldere’ye geldik. Kurban kavurma yiyenler öyle methettiler ki bir hafta sonu kurban kavurma turu yapacağız Koldere’ye. Yeniharmandalı’ya geldiğimizde gardımız düşmüş vaziyette söylediğimiz çayları kahveci duymadı bile. “Hadi Manisa’ya az kaldı” diyen kılavuzumuz son bir gayret veriyordu gruba. Nitekim Manisa Hali’nin önünde bisiklet üstünde mola verdik yolun kenarında, “Bundan sonra serbest sürüş ile herkes evlerine dağılabilir, güzel bir sürüştü, zevkli bir tur oldu diyen eski başkan kılavuzumuz Yüksel Gemici, klüp, dernek, yarış, granfonda derken emekliliğinin dinlencesini bu işe kurban etmişti. Bisikletli gençlere örnek olmak için o illet sigarayı dahi bir gecede bırakmıştı.

Bisiklet: İki teker, sağ sol pedal, bastığın müddetçe ayakta durur ve yol gidersin. Yolda kalanın patlak lastiğini yamarken tüm ekip durur biri yamar ama herkes o anla ilgili anılarını anlatır, güldürür, yorgunluğa ortak olur. Yol boyunca herkes birbirine saygılıdır. Yayaya selam, durana yardım ister misin? Çalışana hayırlı işler, yorguna kolay gelsin, diyen herbir bisikletlinin arkadaşlığı, yoldaşlığı, yardımlaşması, hayattan bir kesittir. Hatta ta kendisidir.

Bu pandemide dahi kıymetini bilmeyip ayrıca akaryakıt zamlarıyla artan servis fiyatlarına karşı okuluna bisiklet ile giden öğrenciler dahi için, şehir içi bisiklet yollarını çoğaltamayanlara ithaf olunur.