Güzel ülkemin güzel insanları her duruma uygun sözler söylemekte çok mahirdirler. İşte bu da onardan biri. Kayseri Develi’den çıktığı söylenir ama Anadolu’nun birçok yerinde duymuşluğum vardır. Akıl olmayınca fikir neye yarar anlamındadır. Eminim bu söze uyan birçok örnek olay bulmuşsunuzdur. Birkaç örnek de ben vereyim.

Ülkeyi otoyollarla, köprülerle donatmak güzel fikir. Rahmetli Demirel başlatmış, sonrasında merhum Özal’la devam etmişti. Duble yol yaptım diye övünen iktidarın istimlakları yıllar önce merhum Demirel’in 80 öncesi iktidarları döneminde yapılan yollara bir şerit eklemekle oldu sana masrafsız, duble yol. Olsun gene de yapıldı Allah razı olsun. Gelelim Yavuz Sultan Selim, Osmangazi köprüleri, bağlantı yolları ile İstanbul İzmir otoyoluna. Fikir güzel ama metot akıl işi değil. Ücretleri Demirel ve Özal’ın yaptığı köprülerin otoyolların 10 katından fazla. Üstelik devletimiz araç garantisi vermiş. Yani taahhüt edilen sayıda aç geçmezse devlet senin, benim, tümüyle bu yoksul halkın cebinden çıkacak. Tam da ‘akıl olmayınca neylesin fikir, çalsın Abdurrahman oynasın Bekir’ kıvamında…

Bir de şehir hastaneleri meselesi var. Hani! Müşteri garantili deniyordu ya, işte onlar. Tam donanımlı, teknolojik, çağdaş hastaneleri kim istemez? Fikir güzel ama yıllar içinde öde, öde bitmez misali sarf edilecek paralarla yüzlerce hastane devlet eliyle yapılabilecekken bir de yeteri sayıda, tetkik, tahlil olmazsa devlet gene haybeden para ödemeye devam edilecek. Neyse ki; akılları geç de olsa geldi de artık YİD yok deyiverdiler. Dediler de, bütçe görüşmelerinde vaz geçtikleri sistemi gene de savunmak zorunda kaldılar. Allah kimseyi yanlışı savunmak zorunda bırakmasın.

Yerli ve milli araba üretimi de tam çalsın Abdurrahman oynasın Bekir denilecek cinsten. Sır gibi saklanan prototipi yılbaşı hediyesi olarak ambalajında geldi. Yerliliği, milliliği biraz su götürse de paket geldi. Tasarımcısı İtalyan, üretim yeri İtalya, diğer aksam ve parçaların birçoğu da uzak doğulu, ama yerli ve milli! Henüz fabrika ortada yok, konsorsiyum ortakları sözüm ona kendi sorumluluk alanları üzerinde çalışıyorlar. Yıllar önce ilk çıkanlardan öz be öz yerli malı Anadol arabamız vardı. Yıllarca kahrımızı çekti, Türk mühendis ve işçilerimizin haklı gururuydu. Hiçbir zaman da hak ettiği halde yerli ve milliyim diye caka satmıyordu.

Örnekler o kadar çok ki; yaz yaz bitmez. Ancak hep iktidar eleştirmek de olmaz. Biraz da çuvaldızı kendimize batırmak lazımdır.

Çok partili hayata geçtiğimiz 1946’dan ve iktidarın ilk kez kansız, darbesiz el değiştirdiği 1950’den bu yana merkez sağ siyaset çizgisi devlet ve hükümet yönetiminde hep söz sahibi olmuştur. Fikri altyapısı ve hizmet şiarı da tam demokratik bir usulle ocak, bucak teşkilatlarından, il, ilçe kongrelerinden süzülerek gelen delegasyonunun oyları ile belirlenmiştir. Yerli ve milli fikirler üretilmiştir. Ne doğudan ne batıdan “izm” lerle biten ideolojiler ithal etmemiş, halkın refah ve mutluluğu ile hürriyet ve demokrasi talepleri hep önceliği olmuştur.

Peki, ne olmuştur da merkez sağın amiral gemisi Demokrat Parti 73 yıllık geleneklerini, öz değerlerini bir kenara bırakarak kim olduğu bile meşkuk bir marjinalin peşine takılmıştır? Öyle ki; fikir desem fikir değil, akıllı işi hiç değil. Partinin ana hayat damarları kadın ve gençlik kollarını bile kaldırmaktan söz eden zihni sinir fikirleri fikir sanan çarpık zihniyete demokratlar prim vermez.

Verdiğimiz örneklerin çoğunda akıl yoktu ama kırıntı da olsa fikir vardı. Oysa bizim marjinal, sözde danışmanın abukluklarında fikir bile yok İşkembei kübradan sallama var. Ya tutarsa diyor yani. Gene de biz sistemi bozmayalım:

Akıl olmayınca neylesin fikir, çalsın Abdurrahman oynasın Bekir.

Kalın sağlıcakla…