Bağa bak üzüm olsun (izin olsun), yemeğe yüzün olsun diye çok güzel bir atasözümüz vardır. Çocukluğu, ergenliği, gençliği Manisa’da geçmiş ve bir dönem üzüm üreticinin temsilcisi TARİŞ’in genel müdürü olmuş biri olarak tanıklık ederim ki; Manisa çiftçisi bağlarına fevkalade güzel bakıyor, hakkını veriyor.

Zaman zaman dostlarımızın bağlarına ziyarette bulunurum, sosyal medyada resim paylaşanların resimlerine bakarım, bağcılığımız çocukluğumuza göre misliyle ilerlemiş. Üreticimiz, Şili’de, Kaliforniya’da, Güney Afrika’da, Avustralya’da hangi fenni usuller kullanılıyorsa hepsini uygular hale gelmişler. Şili’deki bağları bizzat gözümle gördüm, Sarıgöl Ahmetağa köyü eski muhtarı Cemal Urgancı dostum aynını yapmış desem yalan olmaz. Ankara’dan gelirken Salihli girişinden itibaren Manisa’mızın her yanında yol güzergahında bağlardaki yenilikleri, yapılan yatırımları da görmek mümkün. Üreticimizin bu yöntemleri öğrenmesi konusunda bir nebze de olsa katkım varsa bundan mutluluk duyarım. Elbette onca yatırımın ve emeğin karşılığını beklemek de en doğal haklarıdır.

TARİŞ piyasadayken ağustos ayı sonlarına doğru fiyat açıklanır hem üretici hem de ihracatçı hesabını kitabını ona göre yapardı. Geçen yıl da 27 Ağustos’ta açıklanmıştı. Bu yıl 15-20 gün kadar gecikti hala ses, soluk yok. Nerede bu Manisa’nın siyasetçileri? İktidar kanadının biri devşirme yedi tane milletvekili var, bakan da Manisalı, bir de spor bakanı var ayrıca özgül ağırlığı hepsinden fazla olan Cumhurbaşkanı Yüksek İstişare kurulu üyemiz var ama üretici isyanda. Bizimkiler suskun ama Ordu’dan ses yükseliyor, DP milletvekili Cemal Enginyurt Manisalı üzümcülerin sesi oluyor.

8 Eylül Manisa’mızın düşman işgalinden kurtuluş günü hepimize kutlu olsun. Bugün bizim çocukluğumuzda aynı zamanda bağ bozumu şenliklerinin de olduğu gündü. Resmi geçitte bağcılar traktörleriyle hazır bulunurlar, yol kenarında bekleyen çocuklara kuru üzüm dağıtılır, çeşitli eğlenceler tertip edilir, üzüm güzeli bile seçilirdi. Bağlar bozuldu üretici isyanlarda hala fiyat bilinmiyor. Pazartesi günkü kabine toplantısından beklenti vardı ama üzümcülere çeltik üreticisi kadar kıymet verilmediği ortaya çıktı. Aslında sorun da burada TMO’nun işi hububat, bakliyat, çeltik ve benzeri ürünlerdir. Üzüm, incir, fındık gibi ürünler Birliklerin işidir, emaneti ehline vereceksiniz bunun başka yolu yoktur. TMO bu işi bilmiyor, üreticiden aldığı fiyatın altında tüccara mal satmak durumunda kalıyor, bu da piyasayı bozuyor. Fiyat açıklanamamasının asıl sebebi de budur, bana göre ne zaman tüccarın elindeki değerinin altında sattıkları üzümler tükenir o zaman açıklanır.

Tam ben bunları anlattım, yazımı yazmaya devam ederken Saruhanlı’dan bir dostum aradı. Burnundan soluyor. Meğerse, Cumhurbaşkanının dün açıklamadığı, bakanın da hiç oralı olmadığı üzüm fiyatları TMO’dan yayınlanan bir bildiriyle ilan edilmiş. Öyle ya! Eğer tatmin edici bir fiyat verilseydi alay-ı vala ile, törenle kameraların karşısına geçilip öyle açıklanırdı. Geçen yıl 12,5 TL olan 9 numara baz fiyat bugün 13 TL. Artış sadece %4, girdi maliyetlerindeki artış ise en az %35 diye söyleniyor. Allah harcı, borcu olan üreticiye ödeme gücü ve sabır versin.

Sabah yoğun bir telefon trafiği yaşadım. Borsa başkanımız Sadık Özkasap kardeşimle, bölgedeki ziraat odalarıyla, bazı üretici dostlarımla, Tarişçiler ve işletmecilerle istişarelerde bulundum. Kanaatimce 14-15 TL dolayında bir baz fiyat ortalama bir yol olacaktı ve kimse bu kadar isyan etmeyecekti. Bu istişareleri TMO yapmaz mı, yapamaz mı? Elbette ki yapabilirler, hatta yapmışlardır da ama acaba birileri onlara da fiyat mı dikte ettiriyor?

İster istemez Carlo Cotarelli’nin Türkiye ekonomisinde bakanlarımızdan fazla söz sahibi olduğu günler geldi aklıma. Yıl 1999 IMF ile stand by anlaşması görüşmeleri var. İktidarda DSP-ANAP-MHP hükümeti var. Ankara’dan İstanbul’a uçuyorum, VİP sıralarında yanımda genç bir yabancı oturuyor, kucağında laptopu uçak harekete geçene kadar çalıştı. Sonra cihazı kapadı çantasından bir dosya çıkardı onu tetkik ediyor. Kapağında ise Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri yazıyor. Kendimi tanıttım, sakıncası yoksa konu nedir? Diye sordum. Cotarelli’nin ekibindenmiş, birlikler hakkındaki raporları tetkik ediyormuş, elindeki raporlarda birliklerin ekonomiyi batırdığı, kara delik olduğu, kapatılması gerektiği mealinde bilgiler yer alıyormuş.

İşin doğrusunu bir güzel anlattım. Birliklerin piyasada denge unsuru olduğunu, devletin verdiği DFİF kredileri ile arz fazlası ürünü absorbe ederek fiyatların aşağı çekilmesine engel olunduğunu ve üreticinin korunduğunu anlattım. Sezon sonunda stokta kalan ürünlerin ise uygun fiyatla Tekel’e devredildiğini, alkol üretiminde kullanıldığını ve kuruşuna kadar kredilerin Hazineye geri ödendiğini de söyledim. Gözleri fal taşı gibi açıldı, şaşırdı ve raporun Türk makamlarınca hazırlandığını söyledi. Ne diyelim? Hırsız içerden olunca kapı kilit tutmaz.

Sonra ne mi oldu? Stand-by anlaşmasıyla TBMM iradesine ipotek konuldu. Önceki anlaşmalar üç beş sayfayken yüzden fazla sayfayı bulan anlaşmaya yasaların yürürlüğe gireceği tarihlere kadar ayrıntılar, birçok dayatmalar yazıldı.  Özerkleşme adı altında Birlikler kendi haline terk edildi, Birlikler kanunu, Şeker Kanunu, Tütün Kanunu gibi Türk tarımını bitirmeye yönelik bir sürü kanun çıkarıldı. Hepsinin altında Başbakan yardımcısı olarak bugünkü iktidarın minik ortağı Devlet Bahçeli’nin imzası da vardı. AKP iktidarında da aynı politikalar artarak sürdürüldü. Birkaç yıl önce de birlikler birçok üründe devre dışı bırakıldı. Üreticinin kendi kaderini kendi tayin etme yetkisi ellerinden alındı.

Sonunda olan oldu %4 lük fiyat artışı hayırlı uğurlu olsun. Bu gelişme karşısında başlığa taşıdığım bu atasözümüze eklemeler yaparak bir dörtlüğe dönüştürdüm.

Bağa bak izin olsun,

Yemeğe yüzün olsun

Sandık önüne konunca

Söyleyecek sözün olsun

Kalın sağlıcakla…