2008 ile 2012 yılları arasında HSYK üyeliği yapan Manisalı Ali Suat Ertosun, 15 Temmuz’dan bu yana yapılan operasyonları ve FETÖ’nün yargıya sızdığı dönemleri tek tek anlattı. Ertosun’un, Manisa Olay Gazetesi’ne yaptığı açıklamalar gündeme bomba gibi düştü. Firari savcı Zekeriya Öz’le de ilgili sözleri ise olay yaratacağa benziyor.


15 Temmuz darbe girişiminin ardından gözler Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ye çevrilmiş ve bu darbe girişiminin sadece asker kanadıyla yapılmak istenmediği ortaya çıkmıştı. Özellikle yargıda büyük bir yapılanma içine giren FETÖ/PDY’nin sırlarını; ülkenin kritik dönemlerinde hukuk alanında aktif görev yapan eski Ceza ve Tekifevleri Genel Müdürü ve HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, Manisa Olay Gazetesi’ne anlattı.

HSYK üyeliği sırasında FETÖ’cülerle yaşadığı sıkıntıları ve yargının nasıl ele geçirildiğini açıklayan Ertosun, hukuk cephesinin panoromasını çıkardı.

İşte o röportajın tamamı;

“KUMPAS DAVALARININ HAKİMLERİNİN BİR ÇOĞU DÖNEMİMİZDEN ÖNCE ATANDI”


-2008 ile 2012 yılları arasında HSYK üyeliği yaptınız. Bu dönem içerisinde Ergenekon ve Balyoz davaları gibi Türkiye'ye damga vuran birçok davanın hâkim ve savcıları HSYK tarafından atandı. Şu anda belirtilene göre, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını FETÖ'nün yaptığı söyleniyor. HSYK üyeliği döneminizde Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin nasıl bir tutum sergilendi? FETÖ yapılanması bu davaları ne şekilde etkiledi?

Ali Suat Ertosun: 8 Mayıs 2008 ile 8 Mayıs 2012 tarihleri arasında HSYK üyesi olarak görev yaptım. Yargıda eskiden beri birtakım yapılanmalar olduğu konuşuluyordu. Bunlardan biri de Fethullah Hoca (cemaat) yapılanmasıdır. Ancak bunların boyutları konusunda bize intikal etmiş bilgiler yoktu. Ergenekon, Balyoz ve benzeri soruşturmaları yapan Cumhuriyet savcıları ile bu davalara bakan hâkimlerin tamamı bizim dönemimizde atanmadı. Önemli bir kısmı daha önceden atanmıştı. Eski dönemde, HSYK'nın sekretaryasını Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü yapıyordu. Dolayısıyla mutfağa Adalet Bakanlığı hâkimdi. Her üyenin altında bir tetkik hâkimi görevlendirilmesi istemimiz de, Adalet Bakanlığı tarafından kabul edilmemişti. Dolayısıyla her işi kendimiz yapmak zorunda kalıyorduk.

“BAKANLIK DEMEÇLERİ KAMUOYUNU BİZE YÖNLENDİRİYORDU”

Ali Suat Ertosun: HSYK, eskiden yaz ve güz olmak iki kararname çıkarırdı. Şimdi ise her ay bir kararname çıkıyor. Bu da hakim güvenliğini zedeliyor. Yaz kararnamesi büyük; daha ziyade mazeretleri içeren güz kararnamesi dar kapsamlı olurdu. Yaz kararnamesi, Haziran veya Temmuz ayı başlarında; güz kararnamesi de, Ekim, bazen de Kasım ayında çıkardı. Çok kapsamlı olan yaz kararnamesi yaklaşık 2 bin kişilikti. Adalet Bakanlığı’ndan bize gönderilen taslakları layıkıyla incelememiz günler alıyor, Bakanlık bundan memnun olmuyor, verdikleri demeçlerle kamuoyunu ve teşkilatı zaman zaman bize yönlendirebiliyorlardı.

“ZEKERİYA ÖZ’ÜN YERİNİ DEĞİŞTİRMEK İSTEDİK, BAKANLIK KARŞI ÇIKTI”

Ali Suat Ertosun: HSYK'da göreve başladıktan kısa bir süre sonra cemaat yapılanmasını hissettim. Arkadaşlarım da aynı endişeleri taşıdıklarından, özellikle CMK'nın 250. maddesi ile görevli mahkemelerde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcıları üzerinde durmaya başladık. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Kozmik Oda, İlhan Cihaner vb. soruşturma ve davalardaki hukuka aykırılık ve kumpasları açıkladık. 2009 ve 2010 yıllarında başta Zekeriya Öz olmak üzere, bu mahkemelerde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarını değiştirmek istediğimizde, Bakanlık karşı çıktı. Çok sıkışınca Adalet Bakanlığı Müsteşarı toplantıyı terk ediyor, bu durumda yasa gereği toplantı sona eriyor, katılmayınca toplanamıyor, suç duyurularımızdan da sonuç alamıyorduk. Kısaca, Müsteşar olmayınca hiçbir şey yapamadığımızdan, orta yolu bulmak zorunda kalıyorduk. Bakanlık, Zekeriya Öz ve arkadaşları hakkındaki şikâyetleri, tüm istemlerimize karşın yıllarca işleme sokmadı.

“FETHULLAHÇILAR TARAFINDAN LİNÇ EDİLDİM”

Ali Suat Ertosun: Başka bir handikabımız da, CMK'nın 250. maddesi uyarınca görevlendirmek istediğimiz hâkim ve Cumhuriyet savcılarının görevden kaçınmaları ve sızlanmalarıydı. Buna rağmen, Bakanlık taslağında bulunan çok ismi değiştirdik. O zamanki haber ve yorumları hatırlayın, hafızanızı yoklayın: Dere geçerken at değiştirilmez. Siz yargıda plütokrasiyi (oligarşiyi) temsil ediyor, soruşturma ve davaların önünü kapatmak istiyorsunuz. Türkiye bağırsaklarını temizliyor. Faili meçhul cinayetlerin aydınlanmasını istemiyor, kapatıyorsunuz. Tarafsız değil, taraflısınızgibi suçlamalarda bulunuldu. Bundan özellikle ben nasibini aldım. İstediğim değişiklikler, “Korsan kararname” olarak nitelendirildi. Ergenekoncu, Balyozcu, asker yanlısı, derin devletin adamı oldum. Ne komünistliğim, ne faşistliğim kaldı. Zaman zaman da PKK'lı ve KCK'lı olmakla suçlandım. İnancım, mezhebim, geçmişim araştırıldı ve sorgulandı. Verdiğim değişiklik önergeleri basına sızdırıldı. Âdeta linç edildim. Takibe uğradım, izlendim, dinlendim. Bunları Fethullahçılar ve devletin içerisindeki uzantıları yapıyordu.

“GERÇEKLERİ 5-6 YIL ÖNCE GÖRDÜM”

Ali Suat Ertosun: Yaptığım başvuru ve şikâyetler sonuçsuz kaldı. Çünkü 2010 yılında yeni HSYK'nın kurulmasından sonra verdiğim ilk teklifte de, bu mahkemelerde görevli hâkim ve Cumhuriyet savcılarının gözden geçirilmelerini ve değiştirilmelerini istemiştim. FETÖ ve siyasi iktidar yanlısı üyelerin oylarıyla istemim oy çokluğuyla reddedildi. Benim gerçekleri görmemden 5-6 yıl sonra, Devletin her türlü olanağına sahip olan üst düzey kişiler (bunların arasında o dönem Başbakanımız olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da vardır), aldatıldıklarını, kandırıldıklarını ve yanıltıldıklarını söylediler.

“KEŞKE SÖYLEDİKLERİMİZ DİKKATE ALINSAYDI”

Ali Suat Ertosun: Özetleyecek olursak Ergenekon ve Balyoz vb. davalar kumpastır. Hükümetin de her şeyden haberi vardı. Siyaseten destek olunmasa Fethullahçı yapılanmanın bu davaları yönlendirmesi ve kumpas kurması mümkün değildi. Keşke, 2009 ve 2010 yıllarında söylediklerimiz dikkate alınsa, CMK'nın 250. maddesi ile görevli mahkemelerdeki hâkim ve Cumhuriyet savcıları değiştirilseydi de; Ülkemiz, bu hukuksuzlukları ve 15 Temmuz FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün darbe kalkışmasını yaşamasaydı.

“FETHULLAHÇILAR YARGIYA YAZILI SINAV VE MÜLAKATLARLA SIZDI”




-FETÖ yapılanmasının hukuka hangi dönemlerde sızdığını düşünüyorsunuz?

Ali Suat Ertosun: FETÖ yapılanmasının 1990'dan önce daha az, 1990'lı yıllarda artarak yargıya sızdığını düşünüyorum. Hâkim adaylığı mülakat sınavlarını Adalet Bakanlığı bürokratlarının hâkim olduğu kurullar yapıyordu. Ben HSYK üyesi olarak görev yaparken, Adalet Akademisinde HSYK temsilcisi olarak Genel Kurul üyesiydim. Genel Kurul'un fazla bir fonksiyonu yoktur. Ancak Adalet Akademisi Yönetim Kurulu’na seçimle girecek üyeleri belirler (seçer). Yönetim Kurulu’nda, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin bulunması hâlinde, bunlardan ikisi hâkim adaylığı mülakatına katılır. Yönetim Kurulu ayrıca, akademideki eğitimi planlar ve yönlendirir. Ben Yönetim Kurulu’na aday oldum. Seçim günü Adalet Bakanı dahil tüm Genel Kurul üyeleri seçime geldi. Ben seçilemedim. Askeri Yargıtay'dan bir arkadaş seçildi. Seçime 13-0 geriden başlıyorsunuz. Beni ve benim gibi düşünenleri, gerçekleri söylediğimiz için hep dışladılar. Yazılı sınav ve mülakatı kazanan Fethullahçılar, bu şekilde yargıya sızdılar.

“YARGI, SİLAH GİBİ KULLANILMAMALI”


FETÖ yapılanmasının hukuk üzerinde yarattığı tahribatla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Ali Suat Ertosun: FETÖ yapılanması yargıya büyük zararlar vermiştir. Yaptıkları hukuksuzluklar ortaya çıkmış olup, hâlen de çıkmaktadır. İnsanların yargıya güvenleri yüzde 18'lere düşmüştür. Aslında yargıdaki her türlü yapılanma sakıncalıdır. Yargı, bir silah gibi kullanılmamalıdır. Ateşi ateşle söndüremezsiniz. Herkesin, insan olmaktan gelen hukuki hakları vardır. Hukuki güvenlik hakkı, temel haklardandır. Geçmişte onlar hukuksuzluk yaptı, şimdi biz de hukuksuzluk yapalım diyemezsiniz. Derseniz, bugün olduğu gibi medeni alemden dışlanırsınız.

“FETÖ’NÜN YAYIN ORGANLARI TARAFINDAN HEDEF GÖSTERİLDİM”



-HSYK'da çok kritik bir noktadaydınız. Kariyerinize bakıldığında da Türkiye için çok önemli bir hukuk insanısınız. Aktif görev aldığınız yıllarda FETÖ üyelerinin ne gibi tehditlerine maruz kaldınız?

Ali Suat Ertosun: Yaptığım görevlerle ilgili olarak kişilik haklarıma basın yoluyla saldırılarda bulunulduğundan: Cumhuriyet başsavcılıkları, hakaret suçundan çok sayıda dava açtı. Bunlar, 2012 yılında çıkarılan, basın ve yayın yoluyla işlenen suçlara getirilen 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun uyarınca ertelendi. Düşünce ve eleştiri özgürlüğünün norm alanının, hakaret suçunu kapsamadığı ve kimseye hakaret etme hakkını vermediği üzerinde durulmadı. Keza FETÖ yapılanmasının yayın organları ile o yıllarda onlarla birlikte hareket eden siyasi iktidarı destekleyen gazetelere karşı açtığım manevi tazminat davalarının çoğunu kaybettim. Mahallî yargıda kazandıklarımın önemli bir kısmı da Yargıtay'da bozuldu. Bunların büyük kısmı oy çokluğuyla çıktı. Özetleyecek olursak; Fethullahçılar çoğunlukta oldukları için açtığım davaların çoğunu kazanamadım. Yaptığım görevler gereği terör ve çıkar amaçlı suç örgütlerinin tehditlerine maruz kaldım. Hâlen de tehdit altındayım. Bir kere de içinde toz bulunan bir zarf gönderildi. FETÖ mensubu yayın organları üzerime çok geldi. Kampanyaya dönüştürdükleri haberler ve yaptıkları yorumlarla şahsımı devamlı aşağıladılar, karaladılar, itibarsızlaştırdılar, suçladılar ve hedef gösterdiler.

“HUKUKU KENDİ AMAÇLARI İÇİN KULLANAN FETÖ’CÜLER ŞİMDİ ADALET İSTİYOR”

Tüm bu süreçler içerisinde hükümet kanadından hukuk alanında yapılan bir yanlış görüyor musunuz?


Ali Suat Ertosun: FETÖ'cüler geçmişte siyasi iktidarla birlikte hareket ediyor, Devletin ve hükümetlerin desteğini alıyorlardı. Devletin ve hükümetlerin onlarla birlikte hareket etmesi yanlıştı. Bugün de siyasi iktidar, temel hak ve hürriyetleri, kanun hükmünde kararnamelerle kısıtlamakta ve yargıyı kullanmaktadır. Bu da yanlıştır. Unutmayalım, hukuk herkese lazımdır. Geçmişte hukuku kendi amaçları doğrultusunda kullanan FETÖ'cüler, bugün hak ve adalet istemektedirler. Size bir saptamamı söyleyeyim: 40 yılı aşkın süredir hukuk alanında, her kademede çalıştım. Çeşitli görevler yaptım. Bizim gibi hukukun yerleşmediği ülkelerde, siyasi iktidarın istemediği şeylerin yapılması çok zor. Siyasi iktidar ne kadar hukuk istiyorsa, o kadar oluyor. İstemiyorsa, maalesef olmuyor. Hukuku savunanlar ise, benim gibi her dönemde dışlanıyor, soruşturmaya uğruyor, özetle mağdur oluyor.


“AT İZİ İT İZİNE KARIŞTI”

15 Temmuz sonrası ülkemizde yaşanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ali Suat Ertosun: Hukuktan ayrılmak ülkemizi çok büyük sıkıntılara sokmaktadır ve daha da sokacaktır. Hükûmetimizin izin vermemesi nedeniyle CPT'nin (İşkenceyi Önleme Komitesi) 2016 yılı raporu yayımlanamamıştır. Açık olmak, hak ve adaletten ayrılmamak gerekiyor. Kurunun yanında yaş yanıyorsa, at izi it izine karışmışsa orada adaletten söz edilemez. Gözaltına alınan ve tutuklanan şüpheliler ile açığa alınan ve ihraç edilen kamu görevlilerinin sayıları çok büyük rakamlara ulaşmıştır. Bunlar arasında aydınlar, hâkimler, Cumhuriyet savcıları, gazeteciler ve akademisyenler de vardır. Ülkemizde âdeta 'Cadı Avı' başlatılmıştır. Nazilerin devrilmesinden sonra Almanya'da bile bu kadar çok insan tutuklanmamış ve ihraç edilmemişti. Burada bağımsız ve tarafsız olması gereken HSYK ile hâkim ve Cumhuriyet savcılarına büyük görev düşmektedir. İleride Ülkemizin büyük sıkıntılara düşeceğini, AİHM nezdinde büyük tazminatlara mahkûm olacağını düşünüyorum. Yapılan soruşturmaların yeterince objektif olmadığı kanısındayım. Örneğin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün siyasi ayağı üzerinde durulmuyor. Sözlerimi Almanya'da Weimar Cumhuriyeti dönemi Adalet Bakanı olan, Hitler döneminde görevden alınan ve cezalandırılan Prof. Dr. Gustav Radruch'un sözleriyle bitirmek istiyorum. Buna göre, kanunun amacı adalet ise, hâkim bu kanunu uygulamalıdır. Hâkim bunu yaparken, adalete hizmet etmektedir. Kanun, adalete hizmet etmiyorsa, adalet içeriğinden yoksunsa, insan haklarını ortadan kaldırıyorsa, hâkim bu kanunu uygulamak zorunda değildir. Bunları öngören 'Radbruch Formülü' günümüzde uygulanmaktadır. Hâkimler cesur olmalı ve dik durmalıdır.

“REFERANDUMDA TAM KANUNSUZLUK HALİ VAR”

- Son olarak, Anayasa referandumu ile ilgili olarak söyleyecekleriniz var mı? YSK'nın mühürsüz zarf ve oy pusulalarını geçerli saymasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ali Suat Ertosun: Propagandanın eşit koşullar altında yapılmadığını; olağanüstü hâl altında referandum yapılmasının hukuki olmadığını; mühürsüz zarf ve oyların geçerli sayılamayacağını, ortada tam bir kanunsuzluk hâli bulunduğunu, YSK'nın itiraz ve şikâyet olmadan aldığı kararla, referandum üzerine şaibe düşürdüğünü, yapılacak itirazları peşinen önlediğini düşünüyorum. Bu konu çok tartışılacaktır. Demokrasimiz maalesef büyük yara almıştır. Ben 12 Eylül 2010 ve 16 Nisan 2017 Anayasa oylamalarını birbirinden ayırmıyorum. Ülkemizde oynanan oyunların, birbirini tamamlayan parçaları olarak görüyorum. İnsanlarımız algılarla yönlendiriliyor ve rejimimiz maalesef değiştiriliyor.
ÖZEL HABER BERFİN ADICAN

Editör: TE Bilişim