Dün Barış Manço’nun ebedi aleme göçüşünün 23’üncü yıldönümüydü. Sabah uyandığımda başucu radyomda o anılıyor, onun ezgileri çalınıyordu. Kahvaltımı tamamlayıp televizyonu açtığımda İsmail Küçükkaya da siyasi konuları bitirdikten sonra programı onunla kapattı. Gün boyu hemen her kanalda ondan söz edildi. O gün doğan çocuklar 23 yaşına basmışlar, günler nasıl akıp geçiyor. Güzel olan tarafı ise onun programları ve şarkılarıyla büyüyen nesiller ana baba oldular ama onların evlatları hatta bazılarının torunları bile Barış Manço hayranı ve şarkılarını da ezbere söylüyorlar.

            Bu ilgi, övgü, sevgi, teveccüh her kula, her sanatçıya nasip olmaz. Zira o sanatını ideolojilere satmadı, iktidar yalakalığı, saray sözcülüğü yapmadı, yandaş olmadı, kendini toplumun üstünde görüp akil adamlığa soyunmadı ne burnu kopartılmakla tehdit edildi ne de burnunu üstüne vazife olmayan işlere soktu, halkını hor görmedi, 7’den 77’ye bu toplumun her ferdini kucakladı, sevdi, sevildi, kandırmadı, kandırılmadı, sazıyla, sözüyle bu halkın sesi, nefesi oldu, devletine, milletine gönülden bağlıydı, bu milletin değerlerine de saygılıydı. İşte onun ölümünden 23 yıl sonra bile bu derece anılmasın sebebi de buydu. Ruhu şad olsun.

            Bu sabah yazımı yazmak için klavyemin başına geçtiğimde dilimde hala dün gün boyu çalınan Barış Manço’nun ezgileri vardı. Hele biri vardı ki benim bu haftaki yazımın ilham kaynağı oluverdi: Bana yolun seç diyorlar/Bozuk yolu seçer miyim?/Eğri eğri doğru doğru- Seçemezsen geç diyorlar/Ben yolumdan geçer miyim?/Eğri eğri doğru doğru-Kimi batı kimi doğu/Kuzey güney hepsi doğru/Kim seçer ki bozuk yolu?/Eğri eğri doğru doğru - Benim yolum bana doğru/Hiç yolumdan döner miyim?/Eğri eğri doğru doğru/Eğri büğrü ama yine de doğru. Devam edip gidiyor…

Beni bilen bilir… Ne eğriye doğru ne de doğruya eğri derim. Zaten onu becerebilseydim belki çok daha farklı yerlerde olabilirdim. Yalan söylemeyi beceremem, haksızlığa da tahammül edemem. Kim bilir? Belki de hukuku, adaleti, demokrasiyi yaşam tarzı olarak benimsemiş bir babanın evladı, demokrasi mücadelesini, her türlü tehdit, baskı ve zulme direnerek tırnaklarıyla kazıyıp başaran dedelerin torunu olmamdan ve o anlayışla yetiştirilmemden kaynaklanıyordur. Kin tutmam, uzun yıllar önce yapılmış hatalar kabul edilip toplum önünde özür dilenmişse kimseye ya da kurumlara husumet beslemem.

Geçen gün bir video dolaşıyordu sosyal medyada. DP Milletvekili Cemal Enginyurt kendini gazeteci sanan tartışma adabından nasibini almamış birinin “siz liderinizi asanlarla ittifak yapıyorsunuz” sözüne karşılık esti gürledi, susturmasını bildi. Şimdi hangisi eğri hangisi doğru? Cemal Enginyurt gerekeni söyledi ama söyleyemeyeceği sözler de vardı. Onları ben söylerim.

Menderes’i kim astı? Kararı veren “sizi içeri tıkan kuvvet böyle istiyor” diyen düzmece mahkeme. Peki bu mahkemeyi kim kurdu? Darbeciler. Onlar kim? Bugün iktidarın stepnesi olan partinin ideolojisini yazan 14’ler de dahil Milli Birlik Komitesi denilen cunta. Peki bu 14’ler neden MBK’dan tasfiye edildi? MBK çoğunluğu bir an önce seçimlerin yapılıp sivil idareye dönülmesini istiyordu. 14’ler ise iktidarda kalıp devlet içinde kök salma peşindeydi. Doğrusu budur. Eğrisi ise hiçbir mesnedi olmadan saldıran sözde gazetecinin ithamlarıdır.

Kararı onaylayan MBK kararı bir oy farkla vermiştir. İsmet Paşa’nın telkinleri işe yaramamış, Devlet Başkanı Cemal Gürsel kabul yönünde oy kullanmıştır. Merhum Türkeş’in de idamlara karşı olduğu bilinir ama 14’lerden diğerleri böyle düşünmüyordu. Hatta onlardan birinin bugün halkta zerre kadar karşılığı olmayan parti genel başkanı olan oğlu üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen hala daha 27 Mayıs gereklidir diyerek kinini kusmuş oysa Sayın Kılıçdaroğlu 27 Mayıs’ın hata olduğunu beyan etmiş merhum Menderes’in anıt mezarına defalarca giderek bir anlamda özür dilemiştir. Doğrusu budur

Darbe sonrası yapılan ilk seçimde en yüksek oyu alan iki parti AP ve CHP İsmet Paşa başbakanlığında koalisyon kurmuştur. İlk icraatlarından biri de Yassıada’da haksız olarak muhtelif cezalara hükmedilen babam dahil eski milletvekilleri Ekim 1962 de af kanunu ile tahliye edilmeleridir. Merhum Celal Bayar ise daha süresi bulunmasına rağmen yaşı ve rahatsızlıkları gerekçe gösterilerek, önce Numune hastanesine kaldırılmış ve sonra da cezasının kalan kısmını evinde geçirmesine müsaade edilmiştir. Doğrusu budur.

Celal Bayar’ın ev hapsi üzerine darbecilerin kışkırttıkları aralarında sivil giyinmiş askerlerin de bulunduğu göstericiler AP Genel Merkezini taşlamışlardır. Yani CHP Bayar’ı evine yollama kararı verirken, darbecilerin koalisyon ortağının merkezini tahrip ettirmişler ve kararın geri alınmasını sağlamışlar, koalisyon da bozulmuştur. Doğrusu budur. O AKP yandaşı sözde gazetecinin söyledikleri eğridir ve bühtandır.

Eski Demokratların siyasi haklarının iadesi de gene yıllar sonra İnönü-Bayar tarihi buluşması ve Demirel-Ecevit İşbirliği ile sağlanmıştır. Ardından 30’a yakın DP’li AP’den senatör ve milletvekili seçilmiştir. Doğrusu budur.

Her fırsatta Menderesçi olduklarını iddia eden AKP düzmece mahkemenin kurulduğu Yassıada’yı rant uğruna talan etmiş, beş yıldızlı otel ve gazinolarla eğlence merkezine dönüştürmüş, acı hatıralarımızla adeta alay etmiştir. Bu yapılan iş eğrinin de eğrisidir.

Yetmedi bu kadar da değil. Daha yakın zamanda merhum Menderes ve arkadaşlarının anıt mezarında türbedarlığını yapan, Manisa’daki derneğinin açılışında bizzat katkım olan, Adnan Menderes Dernekler Federasyonunun temsilcilerini kendilerine tahsis edilen yerden çıkararak Diyanet Gençlik merkezi adı altında konsol oyunları, langırt gibi faydasız ve kabristana yakışmayacak bir oyun salonuna dönüştürülmesi de eğrinin eğrisidir. Benim Anlamadığım koskoca Diyanet teşkilatı böyle bir aymazlığa, eğriliğe nasıl alet olmaktadır?

Eğriye eğri doğruya doğru. Daha yazacak çok eğrilikler var yazsam köşe yazısı değil pehlivan tefrikası olur. Bugün tıpkı din tüccarları, Atatürk Tüccarları gibi Menderes Tüccarlığı yapanları, rahmetliyi istismar vesilesi yapanları teşhir etmek onların eğriliklerini gözler önüne sermek istedim. Umarım bu Menderes simsarlarının dolmuşuna binip, kendi öz partisine cephe almış AP-DYP-DP geleneğinden gelen bazıları da bundan ders çıkarırlar. Haa! Unutmadan bunlar samimi olsalar, Ailenin ve kiracılarının katkılarıyla açılan Çakırbeyli çiftliğindeki müze açılışına bizim gibi 27 Mayıs darbesinin sillesini yemiş ailelerin evlatlarını, torunlarını da çağırırlardı. Samimi olsalar sırf yeşili koruma adına, özgürlükler adına tavır gösteren Şehit Bakan Fatin Rüştü Zorlu’nun torunu Fatin Rüştü Yener’e de en ağır hakaretleri yapmazlardı.

Ya doğrulardan yana olacaksınız? Ya da eğrilerden. Kalın sağlıcakla…