Asgari ücret 28 Aralık’ta yapılan son toplantı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından net 2 bin 825 lira 90 kuruş olarak açıklandı.

Toplamda 4 sefer masaya oturuldu. Hükümet ve işveren heyetlerinin oy çokluğuyla yeni rakam brüt 3 bin 577 lira 50 kuruş olurken asgari ücretin bir işveren için toplam maliyeti 4 bin 203 lira 56 kuruş olarak hesaplandı.

Asgari kelime anlamı olarak en aşağı, en düşük, minimum anlamlarını taşıyor. Bu uygulanan zam da yasal olan en düşük ücrete yapıldı.

Tabii açıklamanın ardından kargaşa kopuverdi. Bir kesim, açıklanan rakamı hiç beğenmezken başka bir kesim ayıla bayıla kabul etti. Beğenip beğenmeme kısmını geçiyorum. Benim aklıma takılan nokta biraz daha farklı.

Dünya üzerindeki bütün ülkelerin şehirlerin kendi ekonomik bağlamlarında birbirinden farklı ekonomik güçleri vardır. Yani ekmeğin fiyatı birçok yerde benzer olsa da kira fiyatları arasında dağlar kadar farklar bulunur. Özellikle büyükşehirlerdeki hayat pahalılığı ile küçük bir ilin arasındaki hayat pahalılığı deve ve kulak boyutlarındadır.

Vaziyet böyle olunca da insanın aklına şu takılıyor: asgari ücret ekonomik bölgelere bölünerek belirlenemez mi?

Aynı şekilde öğretmen, emekli, memur aklınıza gelebilecek herkes için ödenen ücretler…

İstanbul’un hayat pahalılığında asgari ücretiyle geçinmeye çalışan bir işçi ile Bayburt’ta asgari ücret ile geçinmeye çalışan işçinin alım güçleri arasındaki farkı eritmek bu yolla sağlanamaz mı?

Ekonomik eşitlik ilkelerini alım gücü eşitliği ile dengelemek gerekiyor bence.

Peki, buna kim karar verecek? Kim ekonomik bölgeleri ya da duruma göre şehirleri tayin edecek?

Elimizde ulusal bir istatistik kurumu var.

Birçok ekonomik unsuru elde ederek şehir ya da bölgeler için bir kategori veya bir sıralama yapabilir.

Bu toplumsal sınıfların doğmasına ya da belirginleşmesine yol açmaz mı?

Eğer bağlayıcı yasalarla sert bir muhalefetle denetlenebilecek bir ulusal ekonomi adımı atılabilirse sınıfsal ayrılıkların doğmasının aksine radikal bir eşitlik sağlanmış olabilir. DİSK, "Bölgeler arasındaki ekonomik farkı büyütür, doğru bulmuyoruz" demişti zamanında. 

Fark hep olacak. Hiç azalmayacak da. Zengin olacak, fakir olacak. En azından işçiler arasında zengin ve fakir olmasın. Büyükşehirde yaşayan bir işçinin aylık kirası küçük bir ilde yaşayan birkaç ayına denk geliyor. 

Sizce bu mantıklı mı?