Kıymetli okurlarım,

            Genellikle yazılarımı çarşamba günü yazarım, perşembe günü yayınlanır. Geçtiğimiz hafta çarşamba günü işlerim olacaktı, belki vakit yeterli gelmez düşüncesiyle salıdan yazdım. Akşam son kontrollerimi yaptım, e-postamın gönder tuşuna bastım ve Manisa Olay gazetesine ulaştı. Tam biraz kafa dinleyecektim ki, bir çığlık koptu. Annemin Gürcistan Lazı bakıcısı Zahire Hanım “Koşun Naci Bey, koşun!” diye bağırıyordu. Hemen koştum, annem kendinde değildi. Doğrulmuş, ayağa kalkma girişiminde bulunmuş, sonra da birden başı geriye düşmüş. Hemen yatırdık, oksijene bağladık, oksimetreyi parmağına taktık ambulansı çağırdık. Oksimetreden sinyal kesik geliyordu, sonra da hiç sinyal vermemeğe başladı. Meğerse çoktan emri Hak vaki olmuş, rabbime kavuşmuştu. Bizim nefes sandığımız ise bedeninin solunum kaslarının kendini bırakmasından sonra çıkan hırıltı imiş. Allah mekanını cennet eylesin.

            O an itibariyle artık onun cansız bedeninin Sıla-i Rahime son yolculuğu hazırlıkları başlamış oldu. Hemen Çankaya Belediyesi arandı, gerekli işlemler başladı ve raporlar hemen bizlere ulaştırıldı ve bir araçla Karşıyaka mezarlığına sevk edildi. Ertesi sabah yıkanıp dini vecibeleri yerine getirildikten sonra İzmir’e gitmek üzere THY kargoya teslim edildi. Çankaya ve Büyükşehir Belediyelerine özellikle teşekkür etmek isterim, hiçbir engelle karşılaşmadan saat gibi işler halloldu. Ancak aynı şeyi İzmir Büyükşehir Belediyesi için söyleyemeyeceğim. 60 km’lik yol için cenazeye ve acılı yakınlarına bu kadar eziyet edilmez. Neymiş efendim ölüm raporunun aslı lazımmış. Ölüm raporu Ankara’dan bizimle geliyor yolda, üstelik Manisa’da defin işlemleri için gerekli, aslını istiyorsan THY kargo evrakı ekinde var zaten, üstelik e-posta ile bankalar para transferi bile yapıyorlar dense bile adamlar dinlemiyorlar. Üstelik cenaze önce Buca’ya sevk edilecekmiş, oradan başka bir yere en son da il dışı sevkiyat merkezine giderek Manisa’ya giden başka cenaze varsa gurup yapılıp öyle gönderilecekmiş. Bu kadar fikirsizlik olmaz sen 60 km yol için İzmir içinde en az 100 km cenaze gezdiriyorsun. Hangi akıl bu bürokrasiyi getirmişse esef ederim. Sanırım bu uygulamadan Başkanın haberi yoktur. Özgür Özel ve Kamil Oktay Sindir kardeşlerimizden rica ediyorum, Tunç kardeşimizi uyarsınlar, 188’e bir neşter atsın yoksa kulağını çınlatan çok olur.

            İzmir’de yaşanan bu gönül yorgunluğundan sonra özel sektöre müracaat ettik ve 45 dakikada Manisa’ya ulaştırdık. Manisa Büyükşehir Belediyesine de teşekkür ederiz, mezarlıklar müdürlüğü elinden geldiğince kolaylaştırıcı oldu. Öğleden sonra da evimize pide ayran gönderilmiş, kiracılarımız, komşularımız elden dağıtmışlar, teşekkür ederiz. Manisa’da çoğunlukla cenazeler Kırtık mezarlığından kaldırılıyormuş ancak biz Hatuniye camiinde ısrarcı olunca ses çıkarmadılar. Sağ olsun Fahrettin hocam da usulüne uygun olarak vakit namazı sonrası kıldırdı cenaze namazını. Pandemi nedeniyle özellikle şehir dışından gelmek isteyenler ve 65 yaş üstü olanların birçoğu gelemedilerse de 30 kişi sınırına kimse müdahale etmedi. Esasen covit dışı ölümlerde avlusu geniş olan camiler için maske, mesafe kuralına uymak kaydıyla bu kararın kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa TV’lerde devlet büyüklerinin katıldığı, bu kuralların da hiçe sayıldığı, cenaze törenlerini görenler haklı olarak isyan ediyor.

Cenazeye Çevre eski bakanımız Rıza Akçalı, milletvekilimiz Ümit Canuyar, DYP, DP eski ve yeni il başkanları Emin Uz, Halim Sezici, İdris Mecek, MHP eski il başkanı Tanju Balatlı, Manisa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ali Filizkan ve yöneticileri, Onursal Başkan Ertuğrul Aytaç, İyi Parti Yunus Emre İlçe başkanı, AP-DYP-DP eski ilçe başkanları, yöneticileri, İGM eski üyeleri, çok sayıda teşkilat mensupları, Gema Vakfı başkanı, STK temsilcileri, Manisa TSO ve TB meclis başkan ve üyeleri, komşularımız, dostlarımız, akrabalarımız ve çok sayıda vatandaşlar katıldılar.

Törene katılamayanlar da telefonla taziyelerini ilettiler, çelenk yolladılar. TBMM eski Başkanları Bülent Arınç, Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, Başkanlık divanı, GİK, MKK, YHD üyeleri, il, ilçe, belde teşkilatları, eski bakanlarımız Sümer Oral, Hamdi Üçpınarlar, Esat Kıratlıoğlu, Ali Şevki Erek, Muhammet Kelleci, Nurhan Tekinel, Cengiz Altınkaya, İsmail Özdağlar, Halit Dağlı, Yüksel Yalova, Hasan Aksay, Adnan Keskin, DPT eski müsteşarı, İstanbul milletvekili İlhan Kesici, Manisa milletvekilleri Özgür Özel, Ahmet Vehbi Bakırlı, yüzlerce eski yeni AP, DYP, DP, CHP, MHP, MSP, AKP, RP, FP, İyiP milletvekilleri ve senatörleri, Türk Kadınlar Konseyi, TOBB, TARİŞ, SDÇ camiaları, bürokrasi, iş ve ekonomi dünyasından dostlarımız, kadim dostlarımız AP Gençlik kolları ve Hür-Genç mensupları, Manisa ve ilçeleri hemşeri dernekleri, Demircili hemşerilerimiz Manisa ve yurdun dört bir yanından hemşerilerimiz, dostlarımız, akrabalarımız arayarak acılarımızı hafiflettiler. Hepsine bu vesile ile teşekkürlerimi sunarım.

Hayatta bazen işler bizim planladığımız gibi gitmiyor, geçen hafta, bu hafta için DP iktidarı hakkında doğru bilinen yanlışları anlatacağımı yazmıştım. Oysa takdiri ilahi bizim planlarımızı değiştirdi. Bugün böyle bir yazı dökülüverdi klavyemden hiç istemezdim.

Öteye mektup, annemin 2012 yılında tamamlayıp yayınlanan kitabının adı. Bazılarınız okumuş olabilirsiniz. Okumayanlar için kısa bir özet geçeyim. Kitap Milli Mücadele yıllarından başlayarak gelişen olayları, kendisi ve ailesinin bizzat içinde yer aldığı yakın siyasi tarihimizde yaşananları, darbeleri ve çalkantılı günleri anlatıyor. Kitapta Yassıada ve Kayseri ceza evinden karşılıklı olarak yazılan mektuplar da var. Ayrıca babamın ölümünden sonra annemin babama hitaben hislerini aktardığı dört adet sanal mektup da var. “Öteye Mektup” adı da buradan geliyor zaten. İkinci kitabını da yazmayı çok arzu etti, hatta başladı bile ama bir türlü tamamlayamadı. Bu arada gençlere öğütler içeren “torunlara mektup” adında bir de mektup yazdı ve torunu Esra eliyle yüzlerce gence dağıtıldı, sosyal medyada çokça paylaşıldı. “İnsan yazarsa, öldükten sonra da öğretmeye devam eder” derdi.

Ömrü ikinci kitabını tamamlamaya yetmedi ama biz ikinci kitabını sevenlerinin yazmasını diliyoruz. Onun sohbetine katılmış, sofrasına oturmuş, öğütlerini dinlemiş, kitabını imzalatmış, TV’de, trenlerde izlemiş gençlerin ona mektup yazmalarını arzu ediyoruz. Ankara’daki evine konuk olmuş dünün talebeleri bugün olgun birer birey oldular. Onun vefatından sonra sosyal medyadaki paylaşımlarında, yaptıkları yorumlarda öyle güzel ifadeler kullanmışlar ki gerçekten kitap olmaya değer. Geçin masanızın başına ve öteye mektuplarınızı yazmaya başlayın. İster benim ister kendi e-postasına, isterseniz Demirci Atıf Akın kütüphanesine ya da nasıl yollamak istiyorsanız bildiğiniz gibi ulaştırın bizlere. Kitabımızın adı “Öteye Mektuplar (Veda)” olacaktır.

Kalın sağlıcakla…