Birlikte iş yapmak üzere toplanan kişiler çok ve aynı düzeyde olursa her kafadan bir ses çıkar ve anlaşmazlıklar belirir. İş yapmak güçleşir.

Bana kalırsa bunu Altılı Masa’da yani Millet İttifakı’nda gördük.

Tüm vatandaşların devlet politikasını yönlendirmede eşit bir paya sahip olduğu yönetim biçimi olan demokrasinin gereği de biraz budur. En basitinden iş yapmak güçleşsin ki yanlış iş yapmayalım.

Bana kalırsa bunu da hükümetin attığı yanlış adımlarda gördük.

İki taraf için de yanlışın-doğrunun oranı ne olursa olsun bazı eksiklikler olduğu su götürmez bir gerçek.

Sadece birkaç ay sonra belki de tarihimizin en kritik seçimlerine gireceğiz.

Teknolojik gelişmelerin ışığında iletişimin bu kadar kuvvetli olduğu bir dönem daha yaşamamıştık. Dolayısıyla oy kullanacak birçok vatandaşın gözü artık ‘öteki’yi görüyor.

Yaşıtları ne koşullarda yaşıyor, ne planlar yapıyor, günlerini nasıl geçiriyor?

Diplomalı işsizliğin ayyuka çıktığı, mezun olan herkesin elinde diploma, kapı kapı iş aradığı, gelecek kaygısı yaşadığı bir dönemde sadece ve sadece bu sorunun çözümüne ışık tutabilecek bir isim bu ülkenin idaresini eline alacaktır.

Yavaş yavaş partilerin programları belli olmaya başlıyor.

Halkın karşısına çıktığınızda ne anlatacağınız hayati öneme sahip...

İktidar realist olacak mı? Muhalefet ayağı yere basan vaatler sunabilecek mi?

Kürsüye çıkıp yaptıklarınızı mı sayacaksınız?

İşe yaramış olsaydı bu yazı var olmazdı.

Muhalefet sağlam öneriler ile güçlü bir birliktelik mi sunacak?

Öyle olsaydı bu yazı kötümser olmazdı.

Üniversiteden mezun olan bir gencin okuduğu bölüm ile ilgili bir işe yerleştirmesinde doğrudan devlet katkısının arttırılması sağlanmalı...

Çünkü kazandıran bu olur.

*

Az sonra söyleyeceklerimi servet düşmanlığı olarak algılamak isterseniz algılayabilirsiniz.

Hükümet, geçtiğimiz aylarda peş peşe konut projeleri açıkladı. Çünkü ortada bir konut krizi var. Asgari ücret ve civarında maaş alan hiç kimse ortaya çıkıp ben rahat bir şekilde ev sahibi olabilirim diyemez. Yani hayal oldu... Buna karşın Türkiye’de ev biriktiren insanlar türemeye başladı. Özellikle yüksek döviz kuru nedeniyle bu iş yabancılar için biraz daha kolay bir hale geldi. Buna neden izin veriyoruz?

Sıfır otomobil sıkıntısının bu denli arttığı ülkemizde araç stoklayanlar, biriktirenler yok mu? Sorun biraz da burada yatmıyor mu?

Devlet bu insanların evlerine, arabalarına, paralarına, eşyalarına el koysun demiyorum.

3’üncü evden, 3’üncü arabadan, 3’üncü telefondan, belli bir metrekare sonrası arsadan, biriktirdiği her eşyadan, eşya değerinde çok da bunaltmayacak bir şekilde vergi alınsın, kazanılan para bu başlıklarda sorun çeken vatandaşların sorunlarını çözmek için kullanılsın.

Bu çok mu zor?