Pandemi başlayalı beri hiç uzun süreli Manisa’ya gelmemiştim. Önce 65 yaş üstünün sokağa çıkma yasağı, beraberinde uzun bir süre seyahat kısıtlaması derken Ankara’ya hapsolup kalmıştım. Yazları kısa süreli müsaadelerle ancak sahillere gidebilmiş gelip geçerken de eş dost ziyareti ve Manisa kebabı için kısa süreli de olsa uğrama fırsatım olmuştu. Rahmetli annemin cenazesini bile kısıtlama altında kaldırabilmiş zorunlu olarak Ankara’ya dönmüştük. Neyse ki geçtiğimiz yaz başından itibaren kontrollü normalleşmeyle birlikte kısıtlamalar büyük ölçüde kalkınca memleket hasreti de bir ölçüde hafifledi.

            1977 yılında yerel seçimleri kampanyası esnasında babamı kaybedince annem de benim ODTÜ’de oluşum, kız kardeşimin de TED Ankara kolejinde başlayan eğitimi nedeniyle Ankara’da başımızda olmayı tercih etti. Yazları Utku mahallesi Coşkun sokağındaki evimizin ocağı ise hiç sönmedi. Ancak önce üniversite sonra da iş güç nedeniyle kışları hep Ankara’da olduğumuzdan 40 yıldan fazladır hiç Manisa’da yeni yılı karşılamamıştım. Bu yıl resmi işlemleri de bahane ederek yeni yılı Manisa’da karşılamaya karar verdik. Diyeceğim odur ki, Salihli, İzmir, Manisa derken 13 günümüz Ege’de geçivermiş. Doğrusu yetmedi ama bu seyahatimizde ömrümüzün geri kalan kısmının büyük bölümünü buralarda geçirmenin de yolunu açtık. Kadim dostum Ertuğrul Aytaç Manisa Fermanı köşesinde bu projelerimizi ayrıntılı yazıvermiş. Eh! Öyle olunca da ben hiç o konulara girmeyip Manisa izlenimlerimi nakledeceğim.

            Yeni yıla Giritligil otel Ada salonunda girdik. Taş Fabrika’nın methini duymuştum ama Giritligil oteli duymamıştım. Manisa’ya böyle güzel bir tesis kazandırdıkları için Giritligil ailesini kutlarım. Kadim dostlarım Zafer Ünal ve Nazmi Şengül’ün dokunuşları da her halinden belliydi, onlar da tebriki fazlasıyla hak ediyorlar. Kadim dostum Tamer Balatlı, yerimizi ayarladıktan sonra Bosna’ya hareket etmiş ama ekibi fazlasıyla yakınlıklarını hissettirdiler. Dönüşünde de görüşüp eski günleri yad ettik. Taş Fabrika ve yiyecek içecek işleri eski mesai arkadaşım Tanju Balatlı’ya emanet hem kendisi hem eşinin titizliği belli oluyordu. Yılbaşı menüsü ve sabah kahvaltıları kusursuzdu.

            Manisa’yı çok gelişmiş buldum ancak diğer Büyükşehirlerde olduğu gibi ne yazık ki trafik sorunu Manisa’ya da sirayet etmiş. Beton yığınları arasında yeşil de unutulmamış, büyükçe parklar, bahçeler ihmal edilmemiş. Tarihi doku da muhafaza edilmiş, edilmeye de devam ediliyor. Bursalı Ali Nur Aktaş gelip Manisa’dan ders almalı. Ben Manisa’yı hep küçük Bursa gibi görürdüm, ne yazık ki Osmanlı Payitahtı Bursa’nın tarihi dokusu ve yeşil Bursa vasfı rant uğruna beton yapıların arasında kaybolmuş gitmiş. Belediyelerimizin Manisa’ya hizmet edenlere gösterdikleri vefa örneği de takdire Şayan. Merhum Ersan Atılgan abimiz adına yapılan çeşmenin önünden geçerken hafızalarımız tazelendi, eksikler hatırlandı. Eksikleri burada yazmayacağım başkanlara doğrudan ileteceğim.

            Bir yudum memleket havası doğrusu çok iyi geldi inşallah bundan sonra çok daha uzun süreli bu havayı soluyacağız. Ne yazık ki benden yaşlı evimiz bitişiğimizdeki merhum Kumbaracı Mustafa amcanın binası yeniden yapılırken zarar görmüş, bir hayli yıpranmış, duvarlar nemlenmiş, sıvalar dökülmüş, kış günü olunca da mecburen Giritligil’e konuk olduk.

            Bu arada resmi işlemlerimizi biraz zahmetli de olsa tamamladık. Doğrusu çalışma hayatımızın son 20 yıla yakını bürokratik işlemlerin azaltılması, yatırım ortamının iyileştirilmesi gayretleri ile geçti. Elbette birtakım gereklilikler vatandaşı korumak için yapılıyor bunun farkındayım ama ayan beyan ortada olan bazı konularda da bürokrasiye boğulmamak gerektiğini düşünüyorum. Şehzadeler tapu müdürü Ramazan beyin yardımseverliği Demirci Nüfus müdürü Halil Akarsu’nun ilgisi ile sayın vali muavinimiz Volkan bey ile Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürü Sayın Şefik Aygöl beylerin yazışmaları hızlandırma destekleri olmasa doğrusu bir haftada çıkamazdık işin içinden. Kendilerine şükranlarımı sunarım.

            Ömrünü yıllarca bürokraside geçirmiş, üst düzey görevlerde bulunmuş bir kişi olarak bu kadar basit bir işlem için zorlanırken vatandaş ne yapsın? Doğrusu bazı şeyleri yazmalıyım ki Ankara’da masa başında sistem kuranlar biraz gerçekleri görsünler. Pandemi başlayınca tüm devlet daireleri randevu sistemine geçtiler, doğru da yaptılar. Ancak şimdi Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü randevuyu kaldırmış ne 181 ne internetten randevu alamıyorsun. İllaki webtapu üzerinden müracaat edeceksiniz. Webtapu çok karmaşık ve yönlendirmesi oldukça zayıf bir sistem. Bırakınız yaşlı ve eğitimsiz kişileri, okumuş yazmış kişiler için bile oldukça zor. Sonra birçok kimsenin akıllı telefonu veya bilgisayarı yok, olmak zorunda da değil. Ne yapacaksınız? Parasını ödeyip bir takipçiye yaptıracaksınız. Parası olan zaten kendisi takip etmiyor, avukatına, mali müşavirine yaptırıyor peki parası olmayan ne yapsın? Üç kuruş emekli, dul maaşıyla geçinenlere de yardım gerekir. Madem webtapu mecbur o zaman tapu dairelerine bir vatandaş danışmanı koyarsınız onların adına müracaatı yapar sonrasında zaten kendi takip eder. Ayrıca Devlet kendi hatasını düzeltmek için benden dünya kadar harç ve döner sermaye ücreti aldı.

            Daha söylenecek çok şey var ama bu günkü yazımın bir yudum memleket havasını yansıtsın istedim, bu kadarı yeter. 

            Nice güzel günlerde, nice güzel memleket havalarını paylaşma dileğiyle, kalın sağlıcakla…