Eylül, boşuna dememişler hüzün ayı diye. Duyguların daha bir yoğunlaştığı, ağaçların yapraklarını tek tek döktüğü gibi vedaları yaşatan bir ay diye düşünmüşümdür Eylül'ü hep. Bir şeylerin gitmesini, bitmesini, bir daha olmamasını, anılarda kalmasını çağrıştırmıştır bende daima.

Tam da bu duyguları yaşatan bir gün oldu geçtiğimiz pazar günü bana, acı haberin tez duyulmasıyla. Telefonuma gelen 'Nejat Tokbay, basın camiasının Nejat Babası kalp krizi sonucu hayatını kaybetti, başımız sağolsun' mesajıyla. "Ahh Nejat Babammm" dedim. Yıllarını gazetecilik mesleğine adamış, layığıyla yaptığı mesleğinde birçok gence de yol gösterici olmuştur. Lafını esirgemeyen kişiliği, zaman zaman keskin diliyle ani çıkışları da olsa, onu Baba Nejat olarak tanıyanlar alışkın olduklarından pek de takılmamışlardır. Tatlı sert tavırlarıyla kabul görmüştür.

O kadar çok anımız oldu ki birlikte çalıştığımız uzun yıllar boyunca, o anıları bıraktı gitti bize. Gazetemizin demirbaşları dediğimiz üç isimden biriydi Nejat Tokbay. İlk günden itibaren yola çıktığımız Bedriye Aksakal ve Ertuğrul Aytaç'la birlikte. Önceki gün cenazesinde yine babalığını gösterdi, uzun zamandır biraraya gelmeyenleri buluşturdu.

Yaklaşık 4 yıl önce Manisa'yı bırakıp Çandarlı'daki evinde yaşamaya başlamıştı eşiyle birlikte. Bu onun Manisa'ya bir nevi vedası olmuştu. Çandarlı'ya her gittiğimde görüştüğüm, ama son zamanlarda evden çıkmaması nedeniyle bir kez görüşebildiğim Nejat Baba son vedasını yaptı hüzünlü Eylül ayının sonuncu pazar günü bize. Seni hep, gazetenin kapısından içeri söylene söylene girdiğin andaki görüntünle hatırlayacağım Nejat Baba. Mekanın cennet olsun, nurlar içinde uyu.