Mayıs ayının tam da ortasındayız. Mayıs ayı olumlu olumsuz birçok hadiseye kucak açmış, hareketli bir aydır. Mayıs ayının hemen her gününde önemli, önemsiz anılacak birçok vesile vardır. Mayıs ayından söz edince ANAP’lı eski bakan ve yazar Yılmaz Karakoyunlu’nun “Yorgun Mayıs Kısrakları” adlı eserini de anmadan geçemeyeceğim. Henüz okumamış olanlar varsa tavsiye ederim, ama lütfen siyasi gözlükle değil insani gözlükle okuyun.

                Dün 14 Mayıstı, önemli bir gün. İktidarın, kansız, darbesiz, halkın hür iradesiyle el değiştirdiği gün. Bu günü 1977 yılından itibaren AP Gençlik kolları olarak Demokrasi Bayramı adıyla kutlamaya başladık. Arif Nihat Asya’nın Fetih marşının bestekarı rahmetli Yıldırım Gürses demokrat ve hürriyetçi gençliği o gece coşturur, renk katardı. O günü hiçbir zaman Demokrat Partinin bir zafer günü olarak görmedik. Her şeyimizi borçlu olduğumuz Cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlandığı gün olarak gördük. Millet iradesinin bütün güçlerin üstünde olacağı inancının pekiştiği gün olarak gördük. Türkiye’de artık devlet gücünün, millet egemenliğinin üstüne çıkamayacağının yedi düvele gösterildiği gün olarak gördük.

                O yüzdendir ki; tarafsız bilim adamları da o günü siyasi açıdan analize tabi tutsalar da esas olarak sosyolojik olarak incelemişlerdir. Dimağında fanatizm ya da eskilerin deyimiyle müfritlik taşımayan her siyasi görüşten yurttaşımız da o günü demokrasi günü olarak kabullenmiştir. Bu nedenle, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü gurup toplantısındaki konuşmasını fevkalade önemsiyorum. Kılıçdaroğlu konuşmasında 14 Mayısın önemine vurgu yapmış, 27 Mayıs darbesinin yanlış olduğunu söylemiş, rahmetli, Bayar, Menderes ve arkadaşlarını şükranla ve rahmetle anmıştır.

                Kabul edelim ki; CHP 1950 öncesinin CHP’si değildir. 80 Öncesinin CHP’si de değildir. Bugünün CHP’si 14 Mayısı kutsayıp, 27 Mayısı telin ederken, Menderes’in adını dillerine pelesenk eden sahte demokratlar ne yazık ki onun en büyük ideali olan demokrasiye vurulan 6 Mayıs “cüppeli darbesi” nin hazırlayıcısı olmuşlardır.

                27 Mayıs darbesine ve Yassıada faciasına geçen hafta değindim. Bugün Mayıs ayının diğer önemli günlerine değinelim.

                14 Mayıs günü aynı zamanda dünya çiftçiler günü olarak da kutlanmaktadır. Bugünü kim tespit etmiş, nasıl tespit edilmiş bilmiyorum ama olsa olsa ilahi bir tesadüf, bir tevafuktur. Zira 14 Mayıs 1950 de iktidarın el değiştirmesiyle Türk çiftçisinin önü açılmış, çiftçi altın çağlarını yaşamaya adım atmıştır. Topraklarını sulanabilir hale getirecek projeler başlatılmış, karasabanın yerini traktörler almış, modern tarım araçlarına kavuşmaya başlamış, toprakta verimlilik artmış, alın terinin karşılığını almaya başlamıştır. Çiftçimizin bugün geldiği durum ise yürekler acısıdır. Mazot, gübre, ilaç gibi temel girdilerin değeri gün be gün yüksek oranda artarken, mahsulün değeri yerinde saymaktadır. Çok değil daha 25-30 yıl önce tarım ürünlerinde dünyada kendine yetebilen yedi ülkeden biri olmakla övünürken bugün buğdaydan, samana, patatese, soğana, et ve et ürünlerine kadar her şeyi ithal eder hale geldik.

                1 Mayıs baharı karşıladığımız gün olmanın yanı sıra artık tüm dünyada olduğu gibi emek ve demokrasi bayramı olarak kutlanıyor. 3 Mayıs Türkçüler bayramı. 6 Mayıs ise bir başka elem verici gün. 12 Mart faşizminin kıydığı gencecik üç fidanın idam edildiği gün.   

                Mayıs ayında çok önemli gurur günleri de var. 29 Mayıs güzel İstanbul’un fetih günü. Yüce peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş Fatih Sultan Mehmet Han’a binlerce şükran borçluyuz. Ona bu borcumuzu ancak geçen haftaki yazımda da değindiğim adaletle ilgili sözlerinin gereğini yaparak ödeyebiliriz. Yani 6 Mayısta ayaklar altına alınan adalet duygularını 23 Haziranda milli iradeyle yerine koyarak…

                Ve… Tabi 19 Mayıs. Bu yıl milli mücadelemizin başlangıç günü olan 19 Mayıs’ın 100. Yılını gururla kutlayacağız. O gün tüm yurttan vatandaşlarımız, okullar, sivil toplum kuruluşları, gönüllü kuruluşlar akın akın Samsun’a koşuyor. Otellerde, pansiyonlarda, misafirhanelerde, yurtlarda boş yatak bulmak mümkün değil. Aylar öncesinden rezervasyonlar yapılmış. Hatta Sinop’tan Ordu’ya, Amasya, Çorum, Tokattaki otellerde bile yer bulmak mümkün değil. Çoğu guruplar gece yolculuğu yaparak günü birlik gelip dönecekler. O gün muhteşem olacak.

                Deniz tutkunları, tekneciler, yelkenciler de günler öncesinden yola çıktılar. Kimileri, Bodrumdan, Çeşmeden, Ayvalık’tan, Çanakkale’den yola koyuldular, çoğu İstanbul’a vardılar bile. Yüzüncü yıl Atatürk rallisi adı verilen organizasyona İstanbul’dan, Zonguldak ve Sinop’tan da katılım olacak, Samsun’daki resmigeçitten sonra Hopa’ya kadar uzanacaklar.

                Yüzlerce tekne Samsun Canikli barınağında buluşarak Tütün Limanından Deniz Kuvvetlerimizin nezaretinde Bandırma vapurunun bulunduğu noktayı selamlayarak resmigeçidi sürdürecekler. Batı Karadeniz’den itibaren irili ufaklı balıkçı barınaklarından yüzlerce balıkçı teknesinin de bu muhteşem gösteriye eşlik etmesiyle tekneler bini aşar diye düşünüyorum. Karada da üç gün boyunca birçok etkinlik var, ilk adımın 100. Yılı önemine yaraşır biçimde kutlanacak.

                Bu tarihi olaya tanıklık etmek büyük bir olay. Orada bulunmayı kalbi vatan sevdasıyla dolu her Türk evladı gibi bende arzu ediyorum. Çoktandır Çakallı’da menemen de yemedim. Kim bilir? Nasip, kısmet.

                Milli mücadelenin yüzüncü yılı tüm milletimize kutlu olsun. Bu 100. yıl coşkusu inşallah ülkemizin yeniden huzur, güven, refah ve mutluluğa ulaşması için Samsun’dan atılan ilk adım olur. Her şey vatan için, güzel ülkem için, her şey güzel olsun.

                Kalın sağlıcakla…