Çocukluğumuzun tekerlemesidir bu. Nedense Ramazan Bayramları baklava tepsisiyle özdeşleşmiştir adeta. Canan Karatay hoca duymasın, ama çoğu kimse daha Ramazan bitmeden Bayram sabahı yiyeceği tatlıları, şekerleri hayal eder. Bu sene Ramazan serin ve yağışlı geçti. Son birkaç yıldır en uzun günleri yaşıyoruz Ramazanda. Serin hava oruç tutanları da bir nebze rahatlattı. Bayram sabahı ile birlikte hava sıcaklıkları da artmaya başladı, önümüzdeki günlerde de mevsim normallerinin üzerine çıkacağı söyleniyor. Gözlemcilere göre bu hafta sonuyla birlikte Ankara son 50 yılın en sıcak günlerini geçirecekmiş. Allah, bağda, bahçede, tarlada ve açık havada çalışanların yardımcısı olsun.

            Bu sene gerçekten de baklava tepsisi boş geldi. Endüstriyel ölçekte baklava, börek ve tatlı üreten firmaların önünde her yıl olduğu gibi uzun kuyruklar yoktu. Şekerciler de sinek avlıyorlardı. Sadece Mısır Çarşısında eskiye göre sönük de olsa bir hareketlilik olduğunu TV haberlerinden öğrendik. Kimileri kentleri terk ettiğinden, bayram ziyaretlerinin az olacağından, belki havanın da sıcaklığından ya da başta fıstık ve cevizdeki anormal fiyat artışlarından tatlılardan uzak durdu vatandaşlar. Herhalde bu en çok Canan hocanın hoşuna gitmiştir.

            Bayram namazı sonrası kahvaltımızı ederken, bir taraftan da haberleri izliyorduk. Sayın Cumhurbaşkanının bayram namazına sırasında, kendi ifadesiyle şekere bağlı tansiyon dengesizliği yaşadığı ve bir süre istirahat ettiğini öğrendik. Geçmiş olsun…

            Bu sıcak havalarda özellikle şeker ve tansiyon sorunu olanların, tatlılardan, kızartmalardan, ağır ve yağlı gıdalardan da uzak durmaları gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Tabi bol sıvı tüketmeyi de ihmal etmemek gerekir.

            Bayramda Büyük kentler bomboştu. Trafik sorunu da kendiliğinden hallolmuştu. Üç gün boyunca lokantaların, kebapçıların çoğu kapalıydı. Bir dostumuz bayramda İstanbul’u terk edenleri bir daha geri almayalım diye yazmış sosyal medya hesabında. Tabi bu temenni Ankara için de geçerli. Meğer Ankara yaşanabilir bir kentmiş diyeceği geliyor insanın. Bugün de öyle aman aman bir yoğunluk yoktu. Emekliler yazlıklarına göçmüşler, çalışanların çoğu da tatillerini üç gün daha uzatmışlar. Okullar da kapalı olunca trafik derdimiz bugün de olmadı.

            Esas bayramı, komşumuz Yunanistan’ın esnafı, turizmcileri yaşadı diyebiliriz. Güney sahillerimizin turizmcileri maalesef kendi topuklarına kurşun sıkmaya devam ediyorlar. Ramazan boyunca uyguladıkları fiyatları bayramda üçe, dörde katlamışlar. Haliyle vatandaşlarımız da çok daha uygun fiyatlarla Yunan adalarını, İstanbul’a 2 saat mesafedeki Kavala ve karşısındaki Taşöz adasını, Selanik çevresindeki Halkidiki bölgesini tercih ediyorlar. Bodrum’daki beach kulüplerde şezlong ve şemsiye için ödeyeceğin paraya orta halli bir otelde konaklayabiliyorsun. Şezlong şemsiye bedava, sadece yediğin içtiğinin parasını ödüyorsun. Öyle başında dikilip zorla sipariş almaya çalışan da yok, canın ne zaman isterse çağırıyorsun garson geliyor. İstemiyorsan hiç bir şey yiyip içme, seni kovan yok. Akşam bir tavernaya gittin, kazığın şiddeti ne kadar olacak diye düşünmüyorsun. Her yerde fiyatlar üç aşağı beş yukarı aynı. Bodrumdaki restoranlarda yediğin bir lahmacun fiyatına kendine mükellef bir balık ziyafeti çekebilirsin.

            Bayram geldi hoş geldi ama maalesef gene trafik canavarıyla beraber geldi. Üç gün boyunca 64 vatandaşımız maalesef trafik canavarına kurban gitti. Hiç mi ders alınmaz acaba? Bütün uyarılara, kontrollere rağmen huylu huyundan vazgeçmiyor, trafiği alt üst eden canavarlar kendi halinde kurallara uygun yol alanların da hayatına kast ediyorlar. Aşırı hızla, makas ata, ata gidenlere neden engel olunamıyor acaba?

            Bayramda maalesef terör tatile çıkmadı. Gene şehit haberleri yüreğimizi dağladı. Hele arife ve bayram günlerindeki şehitlik ziyaretleri, kabir ziyaretleri, şehit cenazeleri içimizi acıtan görüntülerle doluydu. Hani evet çıkınca terör son bulacaktı? Yetsin artık…

            Sayın Kılıçdaroğlu da bayramda tatile çıkmayanlardandı. Barışçıl ve vakur bir biçimde adalet yürüyüşünü sürdürüyor. Bayram namazını bir köy camiinde kılması, köy halkının geleneğine uygun bir biçimde onlarla birlikte kahvaltı sofrasına oturması da ayrı bir olay. Anlaşılan o ki; yeni CHP, halka tepeden bakan, seçkinci anlayışından sıyrılıp adındaki halka dönüyor. Bu demokrasimiz için fevkalade önemli bir gelişmedir. Fikirlerimiz uyuşmasa da, halkın değerlerine, inançlarına, gelenek ve göreneklerine saygılı bir CHP’ye bu ülkenin her zaman ihtiyacı vardır. Bugün Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da kendisine eşlik ediyor. Yıllardır karşıt cephelerde mücadele veren bu iki ana siyasal hareketin, demokrasi ve adalet asgari müştereğinde birlikte olmaları da sevindirici bir gelişmedir. Halkımız da bunu istiyor zaten. Kutuplaşma olmasın, kavga olmasın, hoşgörü olsun, barış olsun, demokrasi olsun, adalet olsun diyor. Allah yollarını açık etsin…

            Adalet yürüyüşüyle ilgili dün sosyal medyada da bir haber vardı. Doğruysa çok yazık, maalesef bugünkü gazeteler de haberi doğruluyor bu tam bir provokasyon. Allahtan CHP yönetimi ve tertip komitesi provokasyonlara karşı katılımcıları uyaran 12 maddelik bir genelge yayınladı, umarım ona uyarlar ve bu tezgaha gelmezler. Habere göre AKP’li Düzce belediyesi yürüyüşçülerin kamp yapacağı alana gübre döktürmüş. Bu Düzce belediyesinin ilk sabıkası değil. Bir hafta kadar önce de kent kavşağına rabia heykeli dikmişti. Rabia işareti dünyanın terörist ilan ettiği, çoğu Arap ülkeleri ve Hamas’ın da işbirliği ve desteği sonlandırdığı İhvanı Müslimin örgütünün işareti. Maalesef bazıları bilmeden bu işareti yapıyorlar ama bir resmi kurumun, Belediyenin bunu simge olarak dikmesi anlaşılır gibi değil.

            Bu işaretin kökeni ile ilgili muhtelif rivayetler var. Biri de Hz. Ali, Muaviye çekişmesinde Muaviye taraftarlarının hile ve desise ile Halifeliği ele geçirdiklerinde 4. Halife olarak Muaviye’yi işaret eden bir hareket olduğu yönünde. Biz din derslerimizde Hz. Ali’yi 4. Halife olarak öğrendik. İslam tarihi de öyle yazar, Türk halkı da diğer Müslüman ülkeler de öyle kabul ederler. Kaldı ki, ülkemizde milyonlarca Alevi inancına sahip vatandaşımız var. Şii kökenli Azeri yurttaşlarımız, Caferiliği benimsemiş yurttaşlarımız, Ehlibeyte saygı duyan insanlarımız var. Bu heykeli dikmek, milletin arasına fitne sokmak değil de nedir? Alenen halkın kin ve nefret duygularını körüklemek değil de nedir? Demokratlığında kuşku duymadığımız sevgili dostumuz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan dileğimiz, Düzce Belediyesinin çizmeyi aşan uygulamaları ile ilgili soruşturma başlatmasıdır.

            Bir bayram böyle geçti. Tüm okurlarımızın geçmiş Ramazan bayramını kutluyorum. Kalın sağlıcakla…