Şu sosyal medya bir alem. Kullanıcıları olarak bizler daha bir alemiz. Okuduğumuz, gördüğümüz bir paylaşımı hiç sorgulamadan hemen sahiplenip, anında etkileşimde bulunuyoruz. Dün de buna benzer bir paylaşım oldu ve '8 Aralık Dünya Depresyon Günü kutlu olsun' paylaşımları yapıldı. 'Hakikaten böyle bir gün mü var?' diye merak edip araştırdım ve sosyal medya üzerinden ortaya çıkarılan bir gün olduğunu gördüm.

Konunun özeti şu; Dünya Sağlık Örgütü, depresyon hastalığının önemine dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla 2017 yılı temasını depresyon olarak belirliyor. Sonrasında bir sosyal medya kullanıcısının açtığı 'Dünya depresyon günü kutlu olsun'  başlığı Twitter'da gündem oluyor ve o günden bu yana da bizler böyle birgün olduğunu sanarak kutlama mesajları yayınlıyoruz. Trajikomik aslında, umutsuzluğun ve karamsarlığın güçlenmesi biçiminde beliren ruhsal bozukluk olan depresyonun bir gün olarak kutlanması.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)'nün, dünya genelinde 322 milyon, Türkiye'de ise 3 milyonun üzerinde olduğunu açıkladığı rapora göre depresyondaki insan sayısı son 10 yılda yüzde 18 artmış. Depresyondaki insan sayısı, dünya nüfusunun yüzde 4.4'ü yani. Bu rakam sanırım 2020'de yaşadığımız olaylarla katlanarak daha da fazlalaşmıştır. Enerjimizin azaldığı, konsantrasyon güçlüğü çektiğimiz, mutsuz olduğumuz, duygusal olarak çöktüğümüz, üzüldüğümüz şeylerin fazlalaştığı, aktivitelerimizin azaldığı, uyku düzenimizin bozulduğu günlerden geçerken kendi kendimizi iyileştirmek zorundayız. Çözüm bizim özümüzde.

Son zamanlarda yaşadıklarımız bize gösterdi aslında. Kimimiz içinde büyümemiş olan çocuğu ve yaralarını gördü. Kimimiz kimler kırdı, neler yaraladı onun farkına vardı. Gerek maddi gerek manevi zorluklarımız oldu, daha da olacak insan olmanın gereği. Bunları yaşarken, duyguları ve zayıflıkları olan bir insan olduğumuzu anladık. Yaşadığımız herşeyin bizi bir yetişkin yaptığını da. Kendimize şefkati ve merhameti öğrendik. Büyük değişimler yaşayacağımız bir yola gitmek gerektiğini de. Bağ kurma, değer ve sistem bilincini sorguladık. Ama tüm bunlar bize gösterdi ki, depresyonda olma değil, yeniden yapılanma zamanı. Hayat amacını belirleme vakti. Hayatla yüzleşme vakti. Hevesli bir çocuk gibi gidilecek yönü seçme, kendimizi değiştirmek ve geliştirmek için en uygun zaman. Geçmişin kattığı bilinçle, geleceğe inanarak ulaşmak.

Duygularımızı ve zekamızı kullanarak, dürtülerle hareket ettiğimiz, mutlu olma enerjisiyle düşünmeden gittiğimiz her yol bizim haz aldığımız sonsuz özgürlüğümüz olacak. Depresyonda gibi hissetmeyi bırakıp   yaralarımıza kabuk bağlatmak tamamen bizim elimizde. Tüm bunların farkındalığıyla, uzun süreli duygu çökmeleri yaşamayacağımız, olacaksa da gelip geçici moral bozulmalarıyla atlatacağımız günlerin bizleri mutlu, ferah, sağlıklı, keyifli zamanlara taşıması dileğiyle, sevgiler.