Öğretmenim arkadaşım defterimi yırttı. Baba şu kardeşime baksana… Bu şikayetler çocukluğumuzda başlar. Bazıları kıskanmaktan, bazıları çekememezlikten, bazıları şikayet ettiklerimizin başarılı olmasından kaynaklanır. Ama herbirinde hasetlik vardır. Hep yetkisi ve etkisi olanlar şikayet edilir. Hoşumuza gitmeyen şeylerden şikayet ederiz. Zamana göre şikayetlerin şekli, kalitesi, konuları farklılık gösterir.


 

Araç kullanırken daha çok şikayet eder: Böyle araba mı kullanır? Elimde olsa basardım cezayı. Şikayet etmek gerekir. Valla silahım olsa lastiklerine sıkardım. Ama şikayet ettiklerimizin tamamını kendimiz de yaparız. Kırmızıda geçmek yanlış parketmek gibi.


 

Su bedelinden, elektrik faturalarından, çekmeyen internetten, çarşıdan, pazardan şikayet ederiz. Babam rahmetli 1989 yılında vefat etti. O yıllarda “Oğlum köylü tavuk beslemez tarlasının bir köşesinde evinin bahçesinde sebze yetiştirmez pazara giderse herşey pahalanacak demektir.” Derdi.


 

Çalışma hayatımızda da çok şikayetlerimiz olur. Komşularımızla da. Arkadaşımızdan, akrabamızdan, evdekilerden, sokağımızdan mahallemizden şehrimizden şikayet üstüne şikayet ederiz. Ama kapımızın önünü temiz tutmadığımız gibi çöpü sokağa kağıdı rüzgara teslim ederiz.


 

Bunlar öyle bir hale gelmiştirki dedikodunun önüne geçecek kadar önem kazanmış ve sohbetlere konu olmaya başlamıştır. Ama her birinin çözümü vardır. Şikayet ettiğimiz konuları çözmek zordur, zaman alır, bazen baş edilemeyecek hal alır sabır gerekir.


 

Yeni trend ‘İklim Değişikliği’ ve ikiz kardeşi ‘Susuzluk.’ Nereden geldik buraya susuzluğa. Her yerden. Sanayileşmeden, tarımdan, tarım arazilerine yapılan yerleşim ve gecekondulardan, maden ocaklarından, ağaç kesiminden ormanların yok oluşundan, jeotermal, hidroelektrik santrallerinden, nüfus artışından, artan araç sayısından, hava kirliliğinden, taaa medeniyet canavar hikayesinden… Bu konularda insan odaklı kararlar almak gerekir.


 

Bu anlamda yeni bir akımın ayak sesleri duyulmaya başladı. Hepitalizm.

“Mutluluğun, psikolojik iyi oluşun, refahın ve özgürlüğün önceliğini, insani gelişme ve tüm hayatın odağına yerleştirilen yeni bir ekonomik sistem, sosya-politik felsefe ve insani gelişme paradigmasıdır Hepitalizm. Kısaca insan odaklı bir dünyada yaşarken geri kazanım ve kazanımlarımızı kaybetmemek demektir.”


 

Haberlerde: Alman şirket Biontech tarafından geliştirilen Corona virüs aşısına onay veren İngiltere’ye Almanya’dan sert tepki geldi. “Aşılama konusunda önemli olan birinci sırayı kapmak değil, Avrupa ülkelerinin dayanışma göstermesidir..” Dedi. (Gelişmiş ülkelerde böyle derhal uyarmak.)


 

Tarımda bu kendini daha iyi gösterir. Organik tarım yapılacak arazinin diğer arazilerle arasında tampon bölge oluşturulursa organik tarım amacına ulaşmış demektir. Yani, ya komşularla beraber organik tarım yapacaksın veya ürünün evsafının bozulmaması için komşulardan uzak duracaksın. Kısaca organik tarım insanlık için önemliyse ki çok önemli o zaman herkes bu tarıma dönecek, ortak hareket edilecektir.


 

Susuzluk diyoruz. Susuzluğun meydana gelmesi bu sene olmadı çanlar uzun zamandır çalıyordu. Ozon tabakası delindi denildiğinde başlamıştı. Arada birkaç sene yağmurlar yağdı unutuldu. Ozon tabakası kendini onardı dediler.


 

Birkaç gün sonra yağmurlar başlayacak, bazı yerlerde su baskınları olacak, bazı bölgelerde dereler akmaya göller barajlar su tutmaya başlayacak. Ama madenler açılmaya, ormanlar yok edilmeye, bol sulu tarım yapılmaya, jeotermal santrallerde toprak delinmeye, kirli sular nehirlere, HES’ler ile suyun önü kesilmeye devam edilecek.


 

Bizler kaldığımız yerden şikayete devam edeceğiz. Çocukluğumuzda böyle yetiştirildik. Defteri yırtan arkadaşımızı uyarmadık, kardeşimize yanlış hareket ettiğini söylemedik ona nasihat etmedik, komşularımızı tanımadık onlarla diyaloga girmedik, şehrimizde; imarlı evlerimizde imar yasaklarına uymadık yetmedi eklenti üstüne eklentiler yaptık, imar affı denilince kuyruğa girdik…

O yapıyorsa ben de yaparım dedik.


 

Üzüm üzüme baka baka kararmaz, cinsi öyledir.