Ayasofya Cami-i Kebir’i Diyanet İşleri Başkanlığına devredildi. Hayırlı uğurlu olsun. Üzerinde fırtınalar koparılan, siyasete meze yapılan Ayasofya Camii üzerindeki işlem sadece bir cümledir. Yani cami bir kamu kurumunun uhdesinde iken bir başka kamu kurumunun uhdesine geçmiş hepsi bu. Kelimeyi de özenle seçtim, Devlet televizyonu dahil, tüm yandaş kanalların haberi verdiği gibi “Ayasofya ibadete açıldı” falan demedim. Bana göre bu devir işlemi de yanlıştır, Kararnamedeki “ibadete açılması” ibaresi de yanlıştır.

Nedenine gelince; birincisi Atatürk döneminde verilen tapu tescil belgesindeki ismiyle Ayasofya Camii-Kebir’i tapu kaydına göre Fatih Sultan Mehmet Han’ın kurduğu vakfa aittir. Söz konusu Vakıf, kurucuları soyundan kimse kalmadığından mazbut vakıf kabul edilmektedir. Bu nedenle Vakfın mallarının vakıf senedinde öngörülen esaslara göre yönetimi de Vakıflar genel müdürlüğüne aittir. Yasaya göre Bakanlar kurulu kararıyla vakıf mallarının kullanım hakkının başka bir kuruma devredilmesi mümkündür. Nitekim 1934 yılında çıkarılmış kararname ile yapılan işlem budur. Bu kararname Danıştay kararı ile iptal edildiğine göre, otomatik olarak başkaca bir kararnameye gerek duyulmadan yönetim hakkı Vakıflar genel müdürlüğüne devrolmuş sayılır. Vakıflar genel müdürlüğü de diğer vakıf camilerinde olduğu gibi şartları belirlenmek suretiyle intifa hakkını Diyanet İşleri Başkanlığına devredebilirdi.

İkinci neden ise Ayasofya Camii ilk defa ibadete açılıyor değildir. Camide isteyen herkesin namaz kılabilmesi ve Topkapı sarayındaki kutsal emanetlerin ziyarete açılması, gururla söylüyorum ki; mensubu olduğum Adalet Partisi Hükümeti ve onun başbakanı merhum Süleyman Demirel sayesinde olmuştur. 9 Ağustos 1980 tarihinde, Sultan Mecit tarafından yaptırılan Hünkar Mahfili ibadete açılmış, günde beş vakit ezan okunmuş, namaz kılınmıştır. Ayrıca Diyanet İşleri başkanlığınca da kadrolu imam tayin edilmiştir. Bu olay orayı hem Fatih’in emanetine sahip çıkılarak ibadet edilmesini ve hem de dünya mirası baha biçilemeyen sanat eserlerinin korunması ve teşhirine de olanak sağlamış her kesimi de memnun etmiştir. Bu kutlu olayı bizler de bir gösteri ile kutlamak istemişizdir ama merhum Demirel, olması gerekeni yaptıklarını, Fatihin emanetine sahip çıktıklarını ve bu olayın siyasete alet edilmemesi gereğini işaret etmiştir. Bu yüzden de biz hazırlığını yaptığımız gösteriden vazgeçtik ama bizim taraftarımız olan, Hürgenç, İstanbul Gençlik Teşkilatı, Sakarya Gençlik Teşkilatı başta olmak üzere sivil toplum ve gençlik kuruluşları bu gösteriyi yapmışlar ve toplu namaz kılmışlardır.

1980 darbesinden sonra bile Evren Paşa Demirel’in almış olduğu bu kararı kaldırmamış, tadilat bahanesiyle geçici olarak kapatmıştır. Nedense bu geçici süre 10 yıldan fazla sürmüş, tam da seçime gidilecekken Başbakan Mesut Yılmaz Hünkar mahfilini yeniden açmış, yeniden namaz kılınmaya başlanılmış ve halen de sürmektedir. Bana da nasip oldu çok şükür.

Gelelim bu olay karşısında muhalefetin aldığı pozisyona. İyi Parti, DP ve SP’ni tenzih ederim ama ana muhalefet sözcüleri ve özellikle de onların destekçisi bir kısım gazeteci yazar maalesef sınıfta kalmışlardır. Hele bazı köşe yazarları hala akıllanmışa benzemiyorlar, AKP’nin değirmenine su taşıyorlar. Ben onlara çapsız muhalefet diyorum. Durduk yerde Menderes’i tahkir eden Merdan Yanardağ’ı mı konu edeyim. Yoksa namaz kılınacak 24 Temmuz tarihine takılıp Lozan muhabbeti yapan akıl fukaralarına mı değineyim. Hele biri yazmış ki; Türk devleti 6-7 Eylül hadiseleri ve Kıbrıs Barış harekatı sonrası kanuna karşı hile yaparak, ülkeyi terk eden Rumların ve vakıflarının mallarına çökmüş. Utanmadan öyle yazıyor ve sözüm ona muhalefet yapıyor ama taammüden Türkiye’ye iftira ediyor. Ben senin köklerinin olduğu topraklara gittim gördüm. Kandiye’de, Hanya’da, Resmo’da camilerimiz depoya dönmüş, kimi yerde restoran bar yapmışlar. Benim bu akıl fukaralarına tavsiyem Lozan’ı iyi okuyun. Özellikle 65, 86 ve 90 ıncı maddeleri iyi okuyun. Orada 1914 Osmanlı tapu kayıtları itibariyle azınlık mülkleri kayıt altındadır. Aynı şekilde Batı Trakya, Girit, adalar ve Balkanlardaki Türk malları ve vakıf malları da kayıt altındadır. Bu kayıtlar daha sonra Cumhuriyet tapularına da dönüştürülmüştür.  İhlaller yok mudur? Elbette vardır hem karşılıklıdır hem de çözümlenebilecek boyuttadır. Bilmeden ahkam kesmek sadece AKP’nin işine yarar.

Atatürk’ü koruma kanununu o beğenmediğiniz, aşağıladığınız, 1957’den itibaren Rumların mallarına devlet çöktü diye suçladığınız, Menderes var ya! İşte o kanunu Atatürk’ün Aydın ziyaretinde 10 dakikalığına kabul edip üç saat görüştüğü ve Türk siyasetine kazandırdığı Menderes çıkarmıştır. Şimdi ikide bir yok yere Menderes’e hakaret edeceğinize kalkın da “sıra 5816’da” diye pankart açan densizi yazın. Ne diyelim ha yandaş basın, ha çapsız muhalefet basını al birini vur öbürüne. Düşünen, muhakeme eden, analiz eden doğruları yazan, yalan söylemeyen, küfretmeyen her iki taraftaki gerçek gazetecileri tenzih ederim ama ne yapalım ki malzeme bu. Gerçek gazeteci dedim de aklıma akrabam, hemşerimiz Saruhan Ayber geldi. Dün doğum günüymüş, ailesi ölüm yıldönümünde anma yapmıyorlar, doğum gününde anıyorlarmış. Oğlu bana bir video gönderdi, eski fotoğraflardan kendi yapmış. O resimler bile anlatıyor gerçek gazeteci nasıl olur diye. İsmet Paşa’dan başlıyor, Demirel, Özal gibi Devlet adamlar, Cavit Çağlar, Turhan Tayan, Altan Öymen gibi bakanlar siyaset adamları. Ali Kocatepe’den, Müjdat Gezen’e kadar sanatçılar, Sabancılar ve daha birçokları o videodaydı. O da Yeni Asır’dan yetişti sonra Bursa’da Olay’ı Yeni Asır gibi bölge gazetesi yaptı. Çok şükür ki kendini köşe yazarı sanan, küfürden başka bir şey bilmeyen fanatik okuyucuların sırtından milyoner olan akıl fukarasına hocalık yapmadan Bursa’ya taşındı. Mekanı cennet olsun.

Ayasofya’yı konuşurken hem iktidarı hem muhalefeti konuştuk. Ne yazık ki muhalefet gereğini yapamıyor. Sebebi de akılcı ve demokratça kendi söylemini konuşacağına, çapsız bazı basın mensuplarının dümen suyuna girip hataya düşmeleri. İşte bu yüzdendir ki Sayın İlhan Kesici konuştukça doğruları söyledikçe pirim yapıyor, merkez sağın kurtarıcısı olarak gösteriliyor. Geçen haftalardaki konuşmalarının video twitleri çok beğeni almış ama sadece bu çapsız yazarları okuyan fanatik CHP trollerince yerden yere vurulmuş. Ne diyelim taş yerinde ağırdır, sayın Kesici’nin yeri de merkez sağdadır.

Ayasofya’yı yazdık ama güncel siyasi dalgalanmalara da değinmeden edemedik. Ayasofya Türk milleti hayırlı olsun Allah her mümine orada namaz kılıp çağ açıp çağ kapayan Fatih Sultan Mehmet Han’a dua etmeyi nasibetsin. Ancak ne olur siyasete alet edilmesin…

Kalın sağlıcakla…